“Kemal Paşa derler bir yiğit vardı”

Erol Sunat

İzmir’in işgalinden dört gün sonraydı…

“Bir gemi yanaştı Samsun'a sabaha karşı, / Selam durdu kayığı, çaparı, takası, / Selam durdu tayfası.”

Kemal Paşa derler bir yiğit vardı. / Bu sefer de millet türkülerle Kemal Paşaya haber saldı/ Kuşun kanadında türküler / Kemal Paşanın gönlüne vardı, / Cevabından önce kendi geldi.”

Rahmetli Cahit Külebi, “Atatürk Kurtuluş Savaşında” şiirinde böyle anlatmıştı o gelişi…

19 Mayıs 1919’du, Mayıs’ın on dokuzuydu.

Bir başka sabaha uyanmıştı Samsun…

Bir başka sabaha uyanmıştı Anadolu coğrafyası…

Umuda uyanmıştı…

İstiklale uyanmıştı…

Ufkunu kaplayan o kapkara bulutları dağıtmaya uyanmıştı…

Bu uyanmayla birlikte memleketin cümle kaygısı uçup gitmişti.

Gören gördü, bilen bildi. Görmek istemeyenler, bilmek istemeyenler bu silkinmeye, bu ayağa kalkmaya, bu diriliş hareketine çılgınlık dediler.

Devamının geleceğine ihtimal vermediler.

Samsun’la başlayan bu hareket Türk tarihinde ne ilkti ne de son olacaktı.

Milattan sonra 639 yılında, Çinlilere esir düşen Türk Hakanının yeğeni Kürşat, birbirinden cesur ve gözü pek kırk yiğidiyle birlikte, Çin sarayını bastı. Çin İmparatorunu esir alıp, Hakan amcasını kurtaracaktı. Kürşat ve yiğitleri istiklale uzanan o yolda hayatlarını kaybettiler amma, Türk İllerinde öyle bir istiklal ve hürriyet rüzgârı esti ki, o rüzgâr, dinmek bilmeden asırlardır yoluna devam etti. Samsun’da Gazi Mustafa Kemal Paşaya ulaştı.

Onun içindir ki, Türk Milletinde ne Kürşatlar tükenir ne de Kürşatların peşi sıra yürüyecek olan yiğitler.

*****

Türk Milleti kavgasız, entrikasız, sinsi oyunları olmayan, dost görünüp sırtından hançerlenmeye kalkışılmayan tek bir gün yaşamadı.

Güven denen duyguyu, bin sınamadan da geçirse, bin bir olsun, içim rahat olsun demekten kendini alamadı.

Güven denen duyguyu yanına gelenlerin yüzlerinden, sözlerinden, gözlerinden okudu.

Sözünden cayanı…

Yarı yolda terk edeni...

İşbirlikçiyi…

Yanında dursa da kendini al aşağı etmek için fırsat kollayanı…

Cümle niyeti halis olanı olmayanı…

Anadolu coğrafyasında çok daha iyi öğrendi.

Bin yıl Romanın elinde kalan bu coğrafya da hile çoktu, tuzak da entrika da arkadan iş çevirmede yalan da iftira da göz boyama da…

Türk Milleti, Selçukludan önemli dersler aldı, Ertuğrul Beyden itibaren, sürekli tetikte duran bir yol izledi. Oyunlara ve tuzaklara karşı koyan tedbirler geliştirdi. Bu sağlam duruş, Türk Milletine hem Anadolu birliğini hem de İstanbul’u getirdi. Dahası Viyana kapılarına dayanan bir stratejiyi de ortaya koydu.

*****

Aydın Ortaklar Öğretmen Lisesinde, öğretmenlik yaptığımız, rahmetli şair Mesut Tarcan, “Ben Bandırma Vapuru “isimli o meşhur şiirinde şöyle sesleniyordu;

“Ben Bandırma Vapuru / Mustafa Kemal'im güvertede / Kaputuna bürünmüş / Bakışlarında kararlılık, saçlarında rüzgâr / Yıldızlar geçiyor alnından / Uzak zaferlerin şavkı vurmuş yüzüne / Mete'ler, Bumin'ler, Kutluklar / Sıyrılıp Altay dağlarından / Ona doğru yürümüş” diye anlatmıştı, Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı Samsun’a ulaştıran Bandırma Vapurunun dilinden o yolculuğu.

Ve şöyle bitirmişti şiirini Mesut Tarcan;
“Hiçbir zaman bu kadar ağarmadı bu deniz / Ortalık aydınlık içinde / Gümüş dere durmaz akar / Karanlık günleri geride bıraktık / On dokuz mayıs, mayısın on dokuzu / Hiçbir kuvvet bükemez artık / Kolumuzu.”

Ne bükebildiler kolumuzu ne kesebildiler yolumuzu.

Biz bu coğrafyayı bin yıldır ezberledik. Dağını, taşını, tepesini, vadisini, geçidini, çayını, deresini.

Kim nerde durur, kim ne üstüne hayal kurar, kimin yanında kim var, kim dostum der düşman olur biliriz.

Mevzubahis olan vatansa, gerisi teferruattır diyen bir anlayış hâkim ruhumuza…

Değil mi ki bir gemi yanaştı Samsun’a, değil mi ki, mavzerini kapan koştu Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın yanına, değil mi ki, ölmek var, dönmek yok bu yoldan dediler, değil mi ki ya istiklal ya ölüm düsturumuz olsun, canımız bu vatana feda olsun.

Kim karşı durabilirdi, kim karşı koyabilirdi böyle bir şahlanışa?

*****

“Kemal Paşa derler bir yiğit vardı…”

Samsun Kemal Paşa, Kemal Paşa memleket demekti…

Samsun, işgale son demekti…Samsun, zulme son demekti…Samsun o kutlu yürüyüşün ilk adımıydı.

O ilk adım açtı Amasya’nın yolunu…O ilk adımla buluşuldu Sivas’la, Erzurum’la…O ilk adımla ulaşıldı Ankara’ya…

Bu memleketin, bu coğrafyanın evlatları bir oldular, kenetlendiler, el ele verdiler, ant içtiler.

“Başka bir aşk istemez, aşkınla çarpar kalbimiz / Ey vatan dinsin gözyaşların yetiştik çünkü biz” dediler.

İnönü’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da sürüp çıkardılar düşmanı…

Antep’te, Urfa’da, Maraş’ta destan yazmışlardı.

15 Mayıs 1919’da Hasan Tahsin ilk kurşunu sıkmıştı, işgalci Yunana…

Bir gemi yanaştı sabaha karşı Samsun’a…

Bundan tam yüz altı yıl öncesi gibi…

Bilen bilir, gören görür, hisseden hisseder o gemiyi…

Her 19 Mayıs bir başka olur Samsun…

Her 19 Mayıs o kutlu günden bir nişane…

Bu coğrafyada Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın, Kılıçaslanların, Ertuğrul oğlu Osman’ın, Fatih Sultan Mehmet’in, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ruhu dolaşır. Art niyetlilerinin, içten pazarlıklı olanlarının da eli ayağına…

*****

Anadolu coğrafyası dualı bir coğrafya. Hoca Ahmet Yesevi’nin, Mevlânâ’nın, Yunus Emre’nin, Şeyh Edebali’nin, Hacı Bektaş-ı Velinin, Hacı Bayramı Velinin, Emir Sultanın, Ak Şemsettin’in duaları var bu coğrafya üzerine.

Bu coğrafyada “Kemal Paşa derler bir yiğit vardı…”

Gazi Mustafa Kemal Paşa derlerdi…

Adı Bandırma olan bir gemi yanaştı Samsun’a onu getirdi, Ayyıldız fedaileri ve onun süvarileri, daldılar Anadolu içlerine hürriyete ve istiklale…

Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş derler ya hani.

Ne zaman bunalsak ne zaman efkâr kaplasa içimizi ne zaman içinden çıkamayacağımız haller ve ahvaller içerisinde kalsak, her defasında Gazi Mustafa Kemal Paşa çıkar gelir karanlıkların içinden, hava açar, güneş doğar,19 Mayıs gibi…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.