Kısıtlama Gelmesi İçin Daha Ne Olmalı?

Erol Sunat

Yakınlarımızı, sevdiklerimizi birer ikişer kaybediyorduk, şimdi her gün üçer-beşer kaybetmeye başladık.

Bu tablo dahi gözümüzü açmaya yetmedi…

Daha da soruyoruz kısıtlama gelir mi diye…

Kısıtlama gelmesi için daha ne olmalı Allah aşkına?

Her mahalleden 20-30 cenaze mi kalkmalı?

Önceliğimiz insanı yaşatmak değilse ne?

İnsanlık denen o güzel erdem şirazeden çıktı çıkıyor. Kantarın topuzunu kaçırmak gibi bir yanlışın içinde olduğumuzu bir türlü anlayamadık gitti.

Konya için Korona kısıtlaması gelir mi? İnsanlar bunun derdine düştü.  Kısıtlama gelmesin diyenler, gelsin diyenlerden daha çok.

Kısıtlama noktasında çemberi daraltan kim?

Siz, biz, hepimiz!

Kısıtlama gelsin diye çok şükür elimizden ne gelirse el birliği ile yapmıyor muyuz? 

Gitmedi başımızdan şu Korona belası diye küfreden küfredene…

Küfredenlerin maskesi yok…

Ne güzel küfrediyor diye, etrafında bir yığın seyirci…

Mesafe sıfır…

Sen hiçbir tedbire uyma, her şeyi kulak arkası yap, Korona niye gitmedi, neden en çok bu şehirde diye de ahkam kes!

Sonra da, kısıtlama gelirse biz ne yapacağız diye kara yaslar bağla, hırsından duvarları yumrukla,

Olmadı, paniğe kapılma ayağından ayılma-bayılma numaralarına yat!

Bu anlattıklarımız işin reklam faslında yer alanlar…

Olaya daha makul ve mantıklı yaklaşanlar ise, dükkanlar kapanır, kapanmasa da, insanlar sokağa çıkamaz, müşteri trafiği alt-üst olur, tekrar en başa mı döneriz endişesi taşıyorlar.

 

BU ŞEHRE DE KISITLAMA GELMEYECEKSE NEREYE GELECEK BİLMEM!

Kısıtlama gelmesin diye, konuşmanın dışında hiçbir gayretin içinde bulunmamışsanız, kısıtlama gelsin diye dört koldan var gücüyle çalışıyorsunuz demektir ki, manzara böyle…

Bunun adı Korona ile yapılan mücadeleyi yarı yolda bırakmak!

Korona bitti, zayıfladı,

Eski gücünden eser kalmadı diye ben demiyorum,

Rakamlar öyle söylüyor diyerek,

Rakamların ardına sığınma kolaycılığına kaçmak bir çoğumuzun da işine gelmedi değil.

Bu kolaycılık, Pandemi öncesine dönmenin bir yerde zeminini de hazırladı.

Ancak, bu zemin o eski bildiğimiz sağlam zemin olmadığını Haziran ayı ile birlikte gösterdi.

Dev dalgaları olan bir denizin içinde,

Karaya ulaşmayı bekleyen,

Ve ecel terleri döken bir geminin içinde olduğumuzu tekrar hatırladık.

Ancak bunu ısrarla kabul etmeyenlerimiz var.

Onlar kabul etmemeye devam ettikçe, Korona şehrimizi fena sallıyor,

Sarsıyor, en sevdiklerimizi bu hayattan koparıyor.

Bu şehre de kısıtlama gelmeyecekse nereye gelecek bilmem!

Halden anlayan yok!

Söz dinleyen yok!

Maske takan, çene altı maskeyi moda yaptı!

Sosyal mesafe, sıfırla yarım metre arasında gidip geliyor.

Hastane kapılarına yığılma bildiğiniz gibi…

Korona kısıtlaması konusunda geç bile kalınıyor diyenleri dinleyen yok!

 

 

RAKAMLAR SINIFTA KALALI ÇOK OLDU!

Sokak araları, çarşı pazar, Erkin Koray’ın “Fesuphanallah” şarkısının dizeleri gibi. “Alemin keyfi yerinde yine maşallah” diyordu ya…

Hiçbir şeyden vazgeçtiğimiz yok.

Bana bir şey olmadı, ben biliyordum zaten bana bir şey olmayacağını diyenler, size bir şey olmadı amma, insanlar Koronadan kırılıyor.

Sosyal Medya’yı günlük tarayan birisi, sadece yakınlarını kaybedenlerin çetelesini tutsa, işin vahameti ortaya çıkar.

Rakamlar sınıfta kalalı çok oldu.

Koronadan her gün toprağa verilen insanların mezarlık rakamlarını verenler, yazanlar var.

Mezar mı yalancı, insanlar mı, rakamlar mı?

Gerçekler, insanları da, rakamları da dut yemiş bülbüle döndürdü.

Korona’dan yatan,

Karantina da olan,

Hastası için yardım isteyen insanlarında günlük çetelesini merak edip tuttunuz mu?

Sadece merak edip baksanız, oturup ağlayasınız gelir!

 

UYANIN ARTIK! ÜSKÜDAR’DA SABAH OLDU!

Konuşmama hakkını kullanmamaya devam edenler, uyanın artık! Üsküdar’da sabah oldu!

Bu şehirde bu hak iflas edeli çok oldu.

Mezarlardan, sokaklardan ve şehirden yükselen,

Hıçkırık ve feryat sesleri,

Taziye mesajları, şehri konuşturuyor zaten.

Susmak bu şehre yaramadı, bir yerde bu suskunluk patladı.

Mezarlıklar konuşuyor,

Sokaklar konuşuyor, mahalleler konuşuyor,

Feryatlar konuşuyor.

Ya insanların sayfalarında, çektiklerini, ıstıraplarını paylaşmalarına ne diyeceksiniz?

Gözleriniz yaşarıyor, dışarı çıkasınız gelmiyor.

 

KISITLAMA GELMESİNDE HER SOKAKTAN HER GÜN 2-3 CENAZE Mİ KALKSIN?

İnsanımız Koronanın açmış olduğu tahribatın ciddiyetini bir türlü anlayamadı. Yada anlamak istemiyor. Dahası anlamak kimsenin işine gelmiyor.

Korona varmış, yokmuş, gelmiş, gitmiş, sokakta, mahallede birilerini ziyaret etmiş, kapı önünde oturan ablalara, teyzelere hal hatır sormuş, bir daha gelişte çitlekler benden demiş, Ambulanslara yolunuz açık olsun diye el sallamış gibi bir hava var.

İnsanlar ne mi yapıyor?

Birbirlerine takılıyorlar. Aman ha, fazla dolaşma, Korona her taraftaymış…

Sen ne dolaşıyorsun? Biz Koronaya karşı şerbetliyiz abi…

Sonra soruyoruz, Konya’ya kısıtlama gelir mi? Yok abi, kısıtlama havası yok şehirde…

Gelmesin mi yani? Gelmesin tabi abi, çarklar durur, hayat durur, kısıtlama herkesi vurur!

Gelmesin, gelmesine de…Ambulans geçişleri 2-3 misline mi çıksın?

Her sokaktan her gün iki-üç cenaze mi kalksın?

Kısıtlama noktasında boşa geçen her gün, Konya için ölüme davetiye çıkarmakla eşdeğer olmaya başlamadı mı?

İşin en anlaşılamayan boyutu ise, insanların bunu anlamamakta ısrar edişleri.

Kısıtlamalar, caydırıcı önlemler, insanların cebini yakmadıkça olmayacak.

İnsanımız yavrum, kuzumdan anlamıyor. Lütfen maske takın dediler, maskenin hali ortada…

Lütfen sosyal mesafeyi koruyun dediler, lütfen koruyalım inşallah diyerek, oldu mu, olmadı, yanımızda metre mi taşıyalım diye dalga geçtiler.

Bu manzara, kısıtlamaya uzun zamandan beri davetiye çıkardı, dilerim fazla gecikmez, geç kalmaz!

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.