KÖLE PAZARI, VAR MI ALAN?

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Suriye olaylarını detayına tekrar etmeye gerek yok. Neticede 15 milyonluk Suriyeliden yarısı ülkesini terk etmiş, 500 bin sivil halktan ölen ve milyonlarca yaralı var. Bu duruma göre Suriye Hükümeti meşruiyetini kaybetmiş, ülkenin yeniden yapılanmaya ihtiyacı var ancak batılı dostlar bunu kabul etmez. Mülteci konusunda batılı dostlarımızın Türkiye ile yoğun pazarlığı var. Çoğunun konuya yaklaşımı mültecilerin Ülkemizde kalması ve bize parasal destekler yapacakları konusunda ikna çalışmalarıdır.

Mülteci konusunda o kadar çapraşık fikirler beyan ediliyor ki bu açıklamalardan bir insanın tiksinti duymaması mümkün değil. Mültecilerin derme çatma botlarda ölüm yolculuğu.; kapılarını mültecilere kapattığı için bu facianın sorumlusu olan Avrupalılar yalnızlığa terk edilen mülteciler; Avrupa’nın başta ekonomi olmak üzere dini, siyasi ve sosyal kurgusu açısından bir tehdit unsuru olarak görülmektedir.

Müslüman mültecilerin Avrupa’ya akınını “Avrupa’nın Müslümanlar tarafından istilası” olarak görenler bile var. Vatikan Adalet ve Barış Kongregasyonu Bakanı Kardinal Peter Turkson, Ruhani Meclis Sinodo da, 2026 yılında Avrupa’nın azınlığa düşeceğini, 39 yıl sonra Fransa’nın bir İslam ülkesi olacağını öne sürdü.

Mülteci akınları hep var olmuştur. II. Dünya Savaşı’ndan sonra, dünyada en büyük mülteci grubunu Hıristiyan Avrupalılar ve Yahudiler oluşturuyordu. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, bu göçmenlerin sorunlarına yardım etmek için kuruldu. Cenevre Sözleşmesi’nin (1951) öncelikli hedefi de Avrupalı mülteciler sorununa çare olmaktı. Ancak günümüz Avrupa’sında mülteci kavramına bakış değişti ve Mülteci = Müslüman oldu.

Özellikle 11 Eylül’le başlayan Irak ve Afganistan karışıklıkları ve Arap Baharı özelinde Suriye, Tunus, Mısır’da yaşanan çatışmalar yüzünden, Müslüman ülkelerden Avrupa’ya yoğun bir akın başladı. Haliyle Avrupalılar açısından Akdeniz’de boğulan “insan benzerleri” için masraf yapmak, hele de Avrupa’nın yaşadığı ekonomik krizi de dikkat alıp bütçe ayırmak, pek hoş değil.

Yazıklar olsun Batılı. Hem Onları vatanından edersiniz, hem sahip çıkmazsınız. Daha da ötesi son darbeyi vurmak için TÜM İŞTAHINIZI KURULACAK OLAN KÖLE PAZARI İÇİN SAKLARSINIZ. Öyleyse söyleyelim, söyleyelim de dünya âlem duysun. Batılı mülteci değişim yerlerinden kadın-erkek yaşına, dişine, boyuna, posuna, kilosuna bakarak kölelerini seçecektir. Kölelik uygulaması tanıtlan batılının tarihinde de yok değil.     

V. Schelcher, Fransız devriminden 75 yıl sonra da köleliğin devam ettiğini söyler. Fransız sömürgelerinden getirilen köleler, hükümetin izniyle Paris’te köle pazarlarında satılırmış. Bazı savaşlara katılamayan asiller öldürme duygularını tatmin etmek için bu pazarlardan köle satın alırlarmış. Elizabeth adında bir kontes 650 hizmetçisini işkence ile öldürmesine rağmen herhangi bir ceza almamış. Kölelere hakaret etmek, dayak atmak, işkence etmek 18. yüzyıl Avrupa’sının gündelik hayatının bir parçasıymış. Efendisinden önce uyuyan bir kölenin cezası 100 değnek, 10 kırbaç, efendisinden sonra uyanırsa cezası iki katı imiş.

1820 tarihli bir gazetede köle ilanları oldukça dikkat çekici. Kölelerin yaş, cinsiyet, ağırlıkları belirtildikten sonra kaç kırbaç vurmaya dayanacakları belirtilmiş. Hititlilerde köleler yarım insan sayıldıkları için cezalar yarı yarıya uygulanır, Fransızlar ise köleleri insan kabul etmedikleri için cezalar katlanarak artarmış.

İşte dünkü ve bugünkü Batılılar. Bizim kültürümüzün temelinde Ataullah İskenderi’nin “Bir şeyi seven onun tutsağı olmuş demektir. Allah, kulunun kendisinden başkasına tutsak olmasını istemez” yatar.   

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.