KÜRT SORUNUNA BİR BAKIŞ

Muzaffer Kırmacı

Yıl 1973.

Sanat Enstitüsü son sınıfta öğrenciyim.

Sabahleyin kalktığımda kar yağmış, her taraf bembeyaz olmuştu. İçim kıpır kıpır. Mutluluktan uçuyorum adeta. Fotoğraf çekiliriz diye makinamı da yanıma aldım. Okula beraber gittiğimiz sınıf arkadaşlarımla buluştuk. Genciz. Kanımız kaynıyor. Güle oynaya okula gidiyoruz. Tam mıntıka karakolunun önünden geçerken arkamızdan bir ses geldi.

Bizim köpekler de sizin gibi havlaya havlaya geberdi.”

Dönüp baktık bir polis memuru.

“Ayıp oluyor memur bey. Neden hakaret ediyorsunuz?” dediğimde “defolun gidin yaptığınız rezillikleri gördüm e...oğlu e...ler" demez mi? “Allah Allah. Öksürmenin suç olduğunu da öğrenmiş olduk" deyince “Kim o Allah Allah diyen" dedi.

“Benim" dedim. 4 arkadaştık. İki kişiyi kolumuzdan tutarak karakola sürüklemeye başladı.

Hiç korkmadım. “Çekiştirip durma. Ben kendim giderim” dedim sadece. Çünkü suç işleyecek bir şey yapmamıştık.

Karanlık bir odaya girdik. Boş oda bir anda doldu. Polisler bizi aralarına aldılar. “Eşek sudan gelene kadar” dayak attılar. Ben sanmıştım ki ifadem alınacak. Ne suçum olduğu söylenecek. Ama karakolun raconu öyle değilmiş meğerse. Böylece yediğimiz dayak kesemize kaldı, bana da karakolun raconunu öğretti.

Düğün değil bayram değil. Neden anlattım bu hatıramı?

Şunun için anlattım:

Bu ve benzeri bir hadiseler ülkemizin her yerinde oluyordu. Ama bu hadise doğuda veya güney doğuda birinin başına gelse “Kürtlere işkence yapılıyor” diye ortalığı velveleye  verirler.

Ben Kürt değilim. Ama olabilirdim de. Benim de anam Çerkez. Hiç kimsenin milliyetini seçme hakkı yoktur. İnsanların milliyetleri kaderleri, inançları da tercihleridir. Bu nedenle falan milletten olmak ayıplanacak veya övünülecek birşey değildir.

Bir dönem, kendini bilmez bazı güvenlik mensupları, kurumlarını ne yazık ki lekelemiştir. Yani Karagöz’le Hacivat meselesi gibi.

Nereden çıktı şimdi bu Kürt sorunu konusu diyebilirsiniz.

Son günlerde televizyonlardaki tartışma programlarında “Kürt sorunu” konusunu yeniden ısıtmaya başladılar. Terör sorununu tartışan bilge kişiler, terörün sebepleri arasında bu konuya öncelik veriyorlar. Diyorlar ki “Kürt sorunu çözülmeden, terör önlenemez.”

“Kürt sorunu" meselesine biraz ara verip, bakışımızı “Ermeni soykırımına (!)" çevirelim.

Osmanlı İmparatorluğu; dili, dini, kültürü, alışkanlıkları birbirine hiç benzemeyen bir çok milleti bünyesinde barındırmış, hepsine de adil ve eşit davranmıştır.

Ermeni meselesi, Osmanlıyı tarih sahnesinden silmek için başvurulan uluslararası bir oyundur. Bu oyunun baş aktörleri de Rusya, İngiltere ve Fransa’dır.

Oysa Osmanlı, Ermenilere “Millet-i Sadıka” diyerek onurlandırmıştır. Osmanlı ile uyum içinde bulundukları dönemde Ermenilere “Sadık Millet” anlamına gelen “Millet-i Sadıka" unvanı verilmiştir. Ermeniler ne yazık ki bu ünvana layık olamamış, kıymetini bilememiştir.

Osmanlı devleti 29 Ekim 1914'de 1. Cihan Harbine girince doğudaki Ermeniler Ruslarla birlikte Osmanlı’yı arkadan hançerlemiş, Müslüman katliamı başlatmıştır. Bu dönemde toplam Ermeni nüfusu 1 milyon 300 bindir. (O günkü ülke nüfusunun 1/5'i)

Bütün girişimlere rağmen Ermenilerin taşkınlığı geçmeyince, Nisan 1915'de doğudaki 500 bin Ermeni zorunlu göçe tâbi tutulmuştur. Göç sırasında şartlara dayanamayanlar telef olmuşlardır. İşte Ermenilerin “Soykırım” iddiaları bundan ibarettir.

Kabul etmek gerekir ki Ermeni lobisi çok güçlüdür. Batılı birçok devletin soykırımı kabul etmesi tarihi bir gerçek değil, siyasi bir tercihtir.

İşte o yıllarda Ermenileri kullanan egemen güçler, bu gün de Kürt’leri alet etmeye çalışmaktadır.

Kürt kardeşlerimiz “Kürdistan" vaadine ne kadar inanmaktadır? Buna aracılık ettiğini söyleyen HDP ne kadar gerçekçi, ne kadar inandırıcıdır ?

Farzımuhal “Kürdistan" kurulsa bile Kürt kardeşlerimizin aklını çelmeye çalışan güçler bağımsızlığı verirler mi diye hiç mi düşünmezler? Irak'ta, Suriye’de, Libya'da, Mısır'da yapılanlar ortada dururken, bunlardan ders alınmaz mı?

Televizyonda “Kürt sorunu” diye başlayanlar bu cümlenin altını da doldurmak zorundadırlar. Ayrıca Kürt kardeşlerimizin bir sorunu varsa, Türkiye Cumhuriyeti bu sorunları çözmeye muktedirdir. Kâlûbelâ’dan beri bir ve kardeş olanlar, kendi sorunlarını kendileri çözebilirler. “Kürdistan" vaat edenler aslında Türkiye üzerinde oynayacağı oyunu tezgâhlamaktadır. Burada amaç Kürt'lere devlet kurdurmak değil, Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalamaktır.

Birbirinden kız alıp kız vermiş olan Türk’le Kürt nasıl ayrılabilecektir? Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı’nda kanlarını döküp vatan yaptıkları toprakları nasıl yok sayacaklardır? Ayrılıkçı ve ötekileştirici dil kullanarak imkansızı talep etmek, olsa olsa maraza çıkarmak niyetidir. Kürtlerin çözümsüz bir problemi yoktur.

Niyet gerçekten de hamamda çimmek midir, yoksa natır dövmek midir?

Çimecekseniz su var, çimin. Yok natır dövmekse niyetiniz aklınızı başınıza alsanız iyi olur!

Çünkü et tırnaktan ayrılmaz.

     

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.