Kuşatma!

Erol Sunat

 

Yazımızın başlığı olumsuzluk içeren bir kelimede olsa, “kuşat-ma” diye olumsuzluk ifade eden bir anlama da sahip olsa, kuşatmadan vazgeçmeyiz, kuşatmayı kaldırmayız, gevşetmeyiz, çünkü biz kuşatmalara bayılırız.

Bu kuşatma kale kuşatması filan sanılmasın!

Kale kuşatmaları yüzlerce yıl öncesinde kaldı!

Şimdi gözde olan önemli insanların etrafını ve çevresini kuşatmak!

Allah için bu konuda bir hayli başarılıyız.

Öyle çok uzaklara gitmeyin…Şehrimizin son yarım asrına bakmanız yeterde artar herkese…

Bilirsiniz, istisnalar kaideyi bozmaz demişler…

Ancak o istisnalar bundan böyle kaideleri bozmalı, hatta paramparça etmeli, bundan böyle kural da yok, kaide de demeli, diyebilmeli…

Çünkü, kuşatma hikayeleri, kuşatma ısrarları fazla sıktı, fazla bunalttı herkesi…

Siyasi partiler dahil, ister seçilmiş, ister atanmış olsunlar, rahat bırakın artık şu insanları…

Çekilin yanlarından yörelerinden…Kaldırın şu manasız ve anlamsız kapıları…

Kaldırın şu her kapıya koyduğunuz sorgucuları…

Ne zaman ki bu ülkeden, bu şehirden kuşatmalar kalkar, işte o zaman, Amirlerde rahatlar, halkta…

 

*****

Kime ulaşmak istedin de ulaşamadın diye başlayan o bildik, o tanıdık, ancak içi boş cümle bir kuşatmacı klasiği olarak yıllardır söylenir durur!

Bu kuşatmalardan ve kuşatmacılardan ne kadar çok çektiğimizi en iyi biz biliriz!

Kuşatılanlara ulaşmak için yapmış olduğumuz mücadeleleri kuşatılanlar her daim iş işten geçtikten sonra anladılar yada anlar gibi gözüktüler.

Kuşatılanlara sesimizi duyurabildik mi?

Binde bir! Çoğu kez o kadar bile değil!

Çünkü arada görünmeyen, bilinmeyen surlar var, duvarlar var, sıra-sıra kapılar var, her kapıda sorgucular var!

Sorgucuları geçseniz masalar var! Kapı ve masa onlar yüzünden anlamını kaybedeli yıllar oluyor!

Telefonlarımız 7/24 açık, masalarımız herkesi dinliyor, mutlaka geri dönüş yapıyor. Her kapıda mutlaka sorularınıza cevap verecek arkadaşlarımız var gibi cümleler de kuşatmacıların, kendilerini gelişen yeni durumlara ve teknolojilere ne denli güzel adapte ettiklerinin göstergesi.

Böyle olunca da, kuşatma kalkmış olmuyor, bilakis yerini sağlamlaştırıyor.

Sonrası kuşatmaları yarmak, kuşatılanlara ulaşmak hem zor hatta imkansız!

 

*****

Bu kuşatmalar olmasa ortalık güllük gülistanlık olacak amma, kuşatmacılar işsiz güçsüz kalacaklar yada havaları olmayacak, prestijleri sarsılacak! kaptırmışlar kurtulamıyorlar.

Kim kuşatma altında deseler, yok öyle bir şey diye ilk parlayan, ilk tepki veren yine onlar!

Bu ithamlarda bulunanlara da hem kızgın hem de kırgınlar!

Neden mi? insanımıza göre; Pişmiş aşa su katıldığını düşündükleri için!

Kuşatanları esas rahatlatan konu ise;
Kuşatılanların onları rahatlatan sözleri…

Ne mi diyorlar?

O arkadaşlar görevlerini yapıyorlar!

Doğru tabi…

Makam sahipleri ile halk arasına engel koyan onlar, yaklaştırmayanlar onlar, insanların derdini birinci elden söylemelerini engelleyenler yine onlar!

Madem her şey yerli yerinde, düzgün, insanlar neden bu kadar üzgün?

 

*****

Efendim değer verdiğimiz, sevdiğimiz, ulaşmak istediğimiz ne kadar makam ve mevki sahibi varsa çok bilmişler, bilgiçler, allameler, yağcılar ve yalakalar tarafından sarılmış, abluka altına alınmış ve kuşatılmışsa, bu insanları göremezsiniz.

Göstermezler adama…

Kuşatanların koydukları kapılar, şehrimizin hicran yarasıdır.

Bir kapıdan geçseniz, diğerinden geçemezsiniz.

Geçirmezler…Sesiniz ulaşmaz! Dediğiniz duyulmaz…

Aynı bir radyo paraziti gibi, ses bozulur, gitmez, ulaşmaz!

Kraldan fazla kralcılık diye bir şey var ya…

Derler ki; Makam sahibi herkesle görüşmez…Herkesle muhatap olmaz!

Kiminle olur? Yalnızca sizlerle mi?

Rahat bırakın şu insanları!

Halk idarecisini kendi arasında görmek ister, maruzatını yüz yüze söylemek ister. Onlarla birlikte çay kahve içmek ister.

Bazı makam sahipleri, kuşatmaları yarıp, kuşatmacıları dinlemeyip, halkın arasına indiler, her biri efsane oldular! Unutulmaz oldular!

Hâlâ sevgiyle ve muhabbetle anılıyorlar, hatırlanıyorlar. Vefat edenlerin arkasından birer Fatiha gönderiyor ruhlarına o aralarına indikleri halk!

 

*****

Kuşatmacıların mantığını anlayan var mı? Garabet bir saklama, gizleme, göstermeme hikayesi, neymiş yüzü eskiyemeyecekmiş? Halk insanların yüzünü unutacak neredeyse!

Halka hizmet etmek için yola düşmüş, yola çıkmış, insanları hangi hakla halktan saklarsınız?

Halkın söylemek istediklerini, duyurmak istediklerini nasıl duyurmazsınız?

Bu mevzu, kanayan bir yara…Bu mevzu hallolmadığı içindir ki, gönül köprüleri kurulamıyor. Kuşatmacılar oldum olası köprüleri sevmezler, hatta düşmandırlar. Sevmedikleri içinde kapı koyarlar. Kapı koyarlar ki, kontrol ellerinde olsun, ulaşma imkânı tesadüflere kalsın!

Anlatılan hangi derde, hangi probleme çare oldu o kapılar? Hangi talep ulaştı ulaşacağı yere? Hep bir yerlerde takılı kala-kala, takıldı kaldı dert yumakları oluştu…

Kuşatmacılar yalanladılar, reddettiler, kapıları ve masaları saydılar tek tek! Mağdurlar ne mi dediler? Kuşatılanların dışarıdan haberi yok, çünkü haber veren yok! Ulaşmaya çalışanlar ise hâlâ kapılarda.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.