6 Nisan 1453 tarihinde Osmanlı Sultanı II. Mehmet tarafından kuşatılan İstanbul, 53 günlük kuşatmanın ardından 29 Mayıs1453’te fethedilmişti.
İstanbul bir zamanlar dünyanın en büyük şehriydi. Ayasofya gibi dini bir mabetle yüz yıllarca anılmıştı. Öyle ki, İmparator Justinianus’un Ayasofya açılırken, “Ey Süleyman, seni geçtim” dediği rivayet edilir.
Öyle surlara sahipti ki, o surları aşabilecek silah icat edilmemişti. Batı, İstanbul’un düşebileceğine ihtimal vermiyordu. Sağlam ve iyi korunan surlarıyla şehrin atlatmadığı badire kalmamıştı. Düşmeyen şehir olarak tam bir efsaneydi.
En zayıf sanıldığı dönemlerde dahi, şehir kimseye geçit vermemiş, surlarında gedikler açılmamıştı. Okla kılıçla, mızrakla alınabilecek bir şehir değildi.
Doğu Romanın göz bebeği İstanbul, entrikaların, ayak oyunlarının, hile ve tezgahların daniskasının çevrildiği, ortaya konduğu bir şehir olarak bilinir ve tanınırdı. İstanbul’la bu konularda kimse aşık atamazdı.
Ertuğrul Bey ve oğlu Osman Bey İstanbul’a çok yakın bir coğrafya da Beyliklerini kurarken, fethettikleri her kale, her şehir, İstanbul’a yaklaştırdı, bu yeni devleti…
Orhan Bey’in torunu olan Yıldırım Beyazıt, İstanbul’u iki kez kuşatacak, böylece Osmanlının yeni hedefinin İstanbul olduğunu kendisinden sonra gelenlere işaret edecekti.
*****
İstanbul, çok güçlü saldırılardan yakasını kurtarmış, Orta Çağın efsanesi olmuş bir şehirdi. Osmanlının genç, ufku açık, zekâsı müthiş hükümdarı II. Mehmet, oldukça ince hesaplar yaparak İstanbul fethine hazırlandı.
O güne kadar görülmemiş ve duyulmamış toplar döktürmesi, surlarda ne şekilde gedikler açılabileceğinin hesabını ve kitabını yapması, Fatih’i, Fatih yapan özeliklerinden sadece bir tanesiydi.
Aydınoğlu Gazi Umur Bey, 1338 yılındaki Epir harekâtında İnebahtı Körfezi'ne geçebilmek için gemileri 10 kilometre karadan yürütmüştü. Bu olay, Fatih’e ilham kaynağı olmuştu. Genç Sultan, İstanbul’un bütün kuşatmalarını, şehrin giriş ve çıkışlarını, tünellerini, hasılı neresinde ne var ne yok her şeyi biliyordu. Cansiperane bir biçimde savunulduğunu da…
Çalışmalarını büyük gizlilik içerisinde yürüttü. İstanbul’u almasına mâni olabilecek ne varsa hem ortadan kaldırdı. Hem de asıl niyetini açık etmedi. Dedesi Yıldırım döneminde, İstanbul kuşatmasını haber alan Macarlar Türk topraklarına girerek, kuşatmaya iki kez mâni olmuşlardı.
Yıldırım Beyazıt’ın oğullarından Musa Çelebi, 1411’de Osmanlının fetret devrine girmesinden sorumlu tuttuğu Doğu Rona Başkenti İstanbul’u hem karadan hem de denizden kuşattı. İmparator Manuel, Çelebi Mehmet’le ittifak kurarak, Musa Çelebinin kuşatmayı kaldırması sağladı.
Tam teşekküllü ilk kuşatmayı 1423 yılında II. Murat gerçekleştirdi. Osmanlılar bu kuşatmada top kullandılar.
Osmanlı beşinci kuşatmada İstanbul’u alırken, şehir 29. Kuşatmasında Fatih’e teslim olmuştu.
Daha Orhan Bey zamanında, Roma ahalisi, Türklerin niyeti İstanbul’u almak demeye başlamıştı. Orhan Bey ve oğlu Murat Hüdavendigar zamanında İstanbul’un Balkanlarla olan bağlantısı kesilmiş, İstanbul deniz yolu hariç yalnız bırakılmıştı.
*****
İstanbul 572 yıldır Türk Milletinin elinde. Osmanlı döneminin o muhteşem Payitahtı, hâlâ dünyanın en güzel şehirlerinden biri olma özelliğini taşıyor.
İstanbul dememek için de Konstantinopolis demeyi yüzyıllardır ısrarla sürdürüyorlar.
Ne Yunanlılar ne Batı, İstanbul’un fethini içine sindirebilmiş değil.
İstanbul lokomotif bir şehir. Ekonomi, siyaset, kültür asırlardır şehrin tekelinde.
İstanbul’a hâkim olanın, sahip olanın sırt yere gelesi değil.
Osmanlının genç Padişahı II. Mehmet, Orta çağı yerle bir eden bir fetih hareketiyle İstanbul’u fethettiğinde, bütün dünya ayağa kalkmıştı. Batı üzüntüden uykuyu kaybetti. İslam Alemi günlerce bayram yaptı.
İstanbul sonrası genç Sultan, dedesi Yıldırım Beyazıt’ın tesis ettiği ancak koruyamadığı Anadolu Birliğini kurdu. Kendini Timur yerine koyan, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ı 1472’de Otlukbeli’nde öyle ağır bir yenilgiye uğrattı ki, Akkoyunlular bir daha kendini toparlayamadılar.
İstanbul’un fethi, Türklere Viyana’nın ve Roma’nın da yolunu açtı.
*****
Şehrin düşmemesi üzerine, denize atını süren II. Mehmet ne demişti?
"İstanbul ya sen beni alırsın ya da ben seni!”
Hz. Muhammed (s.a.v)" İstanbul elbet feth olunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir" buyurmuşlardı.
Şehir bu kutlu Hadis’in, muzaffer komutanını beklemişti yüzyıllarca...
Rahmetli Tarih Hocam Kahramanmaraşlı Lütfü Ernur, şöyle anlatmıştı o anı “Genç Padişah, Aya Romanos yani Topkapı surları üzerinde dalgalanan bayrağını görünce, hemen atından indi. İki rekât şükür namazı kıldı. Hazreti Peygamberin övdüğü komutandı artık, onun övdüğü o şanlı askerler kendi askerleriydi. Bundan daha büyük bir devlet, bundan daha yüce lütuf ve ihsan olur muydu?”
İstanbul'u sevmek adına, fethetmek adına ne gerekiyorsa, yapılabilecek her şeyi yerine getirmişti genç Padişah...
Fetih rüyaları göre göre büyümüştü çocukluğundan beri.
Hocası Akşemsettin, hep İstanbul'u anlatmıştı ona...
Ve birlikte girdiler İstanbul'a...
*****
Ölümüne sevmişiz biz bu şehri, sevdalanıp almışız. Sevdamızın nişanesini kanımızla, canımızla, gözyaşlarımızla, alın terimizle, yüreğimizle sunmuşuz İstanbul’a.
Hele Yaradan müjdelerle birlikte bahşetmişse Türk milletine, endişe etmeyin, o şehri mahşere kadar kimse elimizden alamaz.
Varsın Konstantin şehri desinler, varsın haritalarında kendi şehirleri gibi göstersinler. Varsın benim diyenler çıksın, bizim diyenler çıksın, varsın biz yeniden fethettik desinler.
İstanbul, Fatih’in fethettiği şehir.
Nice yıldır, hileler, desiseler, tuzaklar ellerinde patlıyor, kazdıkları kuyulara kendileri düşüyorlar, anlamıyorlar.
İstanbul Türk Milletine bahşedilmiş bir şehir.
Fatih Sultan Mehmet’in emaneti…
Asla sahipsiz değil…
Yüzyıllardır, hasetler, fitne ateşleri yakanlar, kıskançlar, kem sözlüler, kem gözlüler, giremedi aramıza, bozamadı, İstanbul’la aramızda olan sevgiyi…
*****
Türk Milleti fethettiği şehirleri, içindeki insanıyla, taşıyla toprağıyla, gülüyle-dikeniyle sevdi. Sevgisinin içine hoşgörüsünü, merhametini, anlayışını ve şefkatini kattı. Şehrin ruhunu keşfetti. Hoyratlıktan, zalimlikten, insafsızlıktan korudu ve kolladı.
Türk Milleti, üzerine tescil edilen İstanbul'a, fethin nişanesi olarak kalbini verdi, uğruna gözünü kırpmadan canını verdi!
Fatih Sultan Mehmet, Ak Şemsettin, Ulubatlı Hasan ve fethi gerçekleştiren isimsiz kahramanların cümlesinin ruhlarına gözyaşlarıyla Fatihalar gönderiyor asırlardır.
Kutlu olsun fetih… Kutlu olsun fethin 572.yılı…