MEHMET ALİ ATİKER MODELİ …

Uğur Özteke

Allah’a şükürler olsun ki ne güzel bir sonbahar günündeyiz. Biraz sıcak biraz serin. Farkında mısınız yapraklar artık sararıp çimlerin üzerine dökülmeye başladı. Sağlıklıyız, huzurluyuz, özgürüz. Oysa kafamızı şöyle bir kaldırıyoruz sınırda Mehmetçik teyakkuzda. Her an patırtı kopabilir. Şöyle bir insanımızı dinliyorum da millet olarak oralara girmek için ne kadar da sabırsızız.

Peki ya oralarda elinde silahla bekleyen evlatları olan anaları babaları hiç düşünüyor muyuz?  

Evet böyle bir durum olsa ben de koşa koşa çarpışmaya hazırım.

Ama bir yandan “etliekmeğin içine kebabı sarıp keyif yapacağız” diğer yandan da “Haydi aslanım koçum gir o topraklara. Nasıl olsa bizim” diyeceğiz. Yok, öyle yağma.

Bir şey söyleyeyim de ne olur kimse bir yerlere çekip sündürmesin.

Birbirimizi kandırıyoruz. Sahtecilik, eyyamcılık, riyakârlık, ikiyüzlülük, dalkavukluk, ucuz adamlık almış başını gidiyor.

Kulu kulluk etme normalleşmiş sıradan bir hal almış.

Şöyle bir bakıyoruz her yanımız yanıyor.

Sokağın başında bir illet, mahallede huzursuzluk, ülkede sıkıntı, dünya yanıyor.

İşte farkında mısınız birbirimizi kandırdığımızı sandığımız anda Cenab-ı Allah’ın adaletini unutuveriyoruz.

Ne olur şu adalet konusunu ağzıma bile almak istemiyorum ama korkuyorum. Uykularım kaçıyor. Düşündüğüm zaman bu yaşta psikolojim bozuluyor. Yakınlarıma anlattığım zamanda “Yaşlanıyorsun artık şu gazeteciliği bırak” diyorlar.

Bu mesleğin bir vebal işi olduğunu biliyorum ve bir kez daha siz değerli okurlarımıza belki de haddimi aşarak “Cenab-ı Allah’ın adaletini” hatırlatmak istiyorum.

…….

Ne yazacaktım nerelere geldim.

Çünkü biz hiçbir zaman hadi köşe yazımı yazayım dediğim zaman odamızın kapısını kapatıp dünyamızı kilitlemeyiz. Öyle büyük gazetecilerden yazarlardan olamadık daha(!)

Konuklarımızla çayımızı içerken arada bir döner bir iki satır daha yazarız. Gelen telefonlara bakarız. Hatta telefonumuzla gelen konulara cevap bile verebiliriz.

Bugün bu yazımızın bu bölümüne gelinceye kadar da santralden bizi arayan iki okurumuza cevap verdik.

Hele hele bir öğretmenimiz Ümit Hanım’ın Mahmuriye Mahallesi ile anlattıkları yine bizi dağıttı. Adresi alacağız. İnşallah kendimizde gidip orayı göreceğiz fotoğrafları çekip inşallah pazartesiye yazacağız.

………………..    

Türkiye sınır ötesinde ne yapar onu bilemem ama ben dünden bu yana şehre gelen iki şehidimize yanıyorum.

Yine dün sabah bir abim yazıyordu ve yazdıklarının bir yerinde şöyle diyordu “Uğur abi bu şehidin babası bizim okulun hademesiydi”…

Bu şehitlerin ve ailelerinin hakkı ödenmez.

Ben bunu bilir bunu söylerim.

HACI FETTAH MEZARLIĞININ HASSASİYETİ

Bir okurumuz önce şu fotoğraf karelerini bize gönderiyordu;

 

Sonra şöyle diyordu;

“Sayın Uğur Bey;

Gazetenizde Konya'nın sorunlarına değiniyorsunuz teşekkür ediyorum. Geçen hafta içerisinde Sayın Belediye Başkanımızın ödül aldığını öğrendik. Size yolladığım resimler Hacı Fettah Mezarlığından  çekilmiştir.

Bu mezarlıkta görevli kişiler bir gün önceden mezarlık yerlerinin kazmalarla kazar, 2. gün ise içine su doldurup beklemeye bırakır,  3. gün ise çamur haline gelen bu kuyucukları boşaltarak mevtaya yer hazırlar.

Ödüller dolu Büyükşehir Belediyemizin böyle bir mezarlığa basit makine veya araç vermeyerek ilkel usullerle mezar kazma işini yaptırması bir ödüle değer çalışmadır.

Sizin gibi duyarlı kişilerin aracılığıyla bu mezarlığı bir küçük makine veya küçük bir kepçe vererek bu zahmetli işin hal olacağına inanıyorum.”

…………..

Okurumuzun hassasiyetine önce teşekkür ederiz. Bu durum bizim bilmediğimiz anlamadığımız bir durum olduğu için konuyu hemen yetkililerine soralım dedik. Evet doğru imiş ama hepimizin bilmediği bir acı gerçek söz konusu imiş. Bu mezarlığımızda yer olmadığı için açılan parsellerde kazılan yerler ancak böyle bir el yöntemi ile yapılıyormuş çünkü 50 santim ara ile çukurlar açılıyormuş. Buraya ne kadar küçük olursa olsun bir iş makinesinin girmesi söz konusu değilmiş. Ayrıca iş makinesi bu kadar kısa mesafeli yerlerde kazamadığı için daha aralıklı mezar yerleri açıyormuş. Dedik ya sıkıntı yer olmayışı.    

Hep diyorum çünkü bire bir yaşıyorum. Görüyorum. Büyükşehir Belediyesi’nin en iyi, en mükemmel dahası insanların en acılı ve çaresiz kaldıkları günlerde nerede ise hatasız dahası insanı hizmeti ile şok eden birimlerinin başında Mezarlıklar Müdürlüğü geliyor.

Biz de hem okurumuza duyarlılığı için teşekkür ediyoruz hem de bizler için çok anlamlı bir yeri olan kabristanlarımızı birer çiçek bahçesi haline getiren müdürlüğümüze saygı ve şükranlarımızı iletiyoruz.

MEHMET ALİ ATİKER ÖZELLİĞİ

ATİKER markası artık Konya’nın değil, Türkiye’nin değil bir dünya markası olmuş durumda. Nerede hangi konumda ve durumda olursa olsun ATİKER ismi geçtiği zaman hem gurur duyuyorum hem de büyük keyif alıyorum. Atiker’in babası Mehmet Ali Atiker abimizi yıllardır tanırım onun enerjisine iş kolikliğine hayranım. Son yıllarda ise her geçen gün bir geride kalman günden daha fazlasını yapabilmenin heyecanını görüyorum ya kendisini hayranlıkla izliyorum.

Geçen günlerde randevusuz filan pat diye Atiker’e ziyarete gittim. Mehmet Ali abinin kapısı her zaman ki gibi açıktı. İçerde dört kişi vardı konuşuyordu. Hemen yavaşça bir selam verdim ve arkada sağ yanda duran koltuğa ilişiverdim.

4 kişi oturmuş Mehmet Ali abiyi dinlerken ayakta bir genç duruyordu.

Mehmet Ali abi selamımızı aldıktan sonra gruba doğru dahası gence doğru konuşmaya devam etti;

“Okuluna devamsızlık yapmayacaksın. Yemekte, istirahat anında büyüklerle, kadınlarla mesafeli olacak saygılı davranacaksın. Hap, ilaç gibi bir kötü alışkanlığın olmayacak. Çalışırken cep telefonunla oynamayacaksın. Geliş ve gidiş saatlerine uyacaksın. Şu ustanın dediğini yapacaksın. Eğer bu dediklerimi yapacaksan hemen ustanla git çalış. Bunlardan bir tanesine uymaz isen şu gördüğün sopa var ya (Kalktı masasının yanında duran sopayı gösterdi ve gülerek ) Bununla seni hem döverim hem de işten çıkartırım. Anladın mı?”… diyordu.

Dedim ya Mehmet Ali Abi’ye hayranım işe alacağı insanı mühendisi çırağı önce kendisi bire bir görecekti. Onlarla konuşacaktı. Her şey kağıda dökülmeden önce sözle anlaşacaklardı.

O gün Mehmet Ali Abi’ye bir kez daha saygım büyüdü.

Atiker bir dünya markası.

Atiker kurumsallığını ispatlamış bir dev.

Ama Mehmet Ali abinin heyecanı ve iş kolikliğine ancak şapka çıkartılır eli öpülür.

Haaa tabi bu arada babasının asla önünden geçmeyen, mütevazılığını bırakmayan. Yeri gelmedikçe asla konuşmayan dahası ağzını dahi açmayan ve dünyayı takip ederek babasının izinde ama farklı bir ekol ile kendisini yetiştirip ispatlayan Ömer Atiker’i de unutmamak onunda hakkını yemememiz gerekir.

Özetle emeğiniz yağlı, tuttuğunuz altın olsun inşallah.

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Elinle yaptığın hayrı, dilinle ziyan etme.

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Bazı kadın sürücüler bir ellerinde direksiyon bir ellerinde de akıllı telefonları olduğu için trafik ışıklı kavşaklarda dahi ilerlemeyip frene basmadıkları zaman daha iyi ADAM oluruz.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.