“MÜCAHİT ERBAKAN”, “BAŞBAKAN ERBAKAN” VE RAHMETLİ HOCA

Uğur Özteke

Hafta sonu şehrimizde bence Türkiye çapında ses getirecek ya da ses getirmesi gereken çok önemli bir sempozyum vardı "DOĞUMUNUN 90. YILINDA NECMETTİN ERBAKAN VE MİLLİ GÖRÜŞ DÜŞÜNCESİ"…

Bu sempozyumun ilk gün açılış programına katıldım. Yaklaşık bir saat izledim. Çünkü dönüp haberi gazeteye yetiştirmemiz gerekiyordu. Fatih Erbakan’ın konuşmasının da bir bölümün izledim ve çıktım.

Kapının önüne çıktığım zaman çok farklı duygular içerisinde idim.

Bu duygularımı hemen ertesi gün siz değerli okurlarımızla paylaşmak istemedim. Çünkü birilerini üzebilirdim. Onun için iki gün durdum ve bugün kendimi bu yazıyı yazmak zorunda hissettiğim için yazıyorum.

Necmettin Erbakan Üniversitesi öncülüğünde düzenlenen bu sempozyuma Büyükşehir Belediyesi ile Selçuklu Belediyesi’de maddi yönden destek oluyordu.

Program güzeldi. Daha doğrusu güzel olması için çok emek verilmişti ama Rahmetli Hoca’yı bilenler için bu program gerçekten sönüktü(!).

Bir, biz millet olarak her ne hikmetse değerleri kaybettikten sonra anlarız.

İki, değerlerimize güçlü iken, sağ iken sahip çıkar yanında oluruz, makam, güç gittikten sonra hele hele vefatından sonra Fatiha’yı bile zor göndeririz.

Erbakan Hoca’yı bire bir yakından Ankara’da çalışırken tanımıştım. Kendisi için güzel ne söylense bence az kalır. Sempozyumun sunumunda hocanın yakınlarına “Hocayı nasıl tanırdınız?” diyerek kısa kısa cümleler almışlar. Bence Erbakan Hoca’yı anlatacak tek kelime “inanç”tır…

………….

Böylesine tarihi, önemli ve derin sempozyuma yanılmıyorsam Türkiye’nin farklı 17 üniversitesinden katılımcı vardı.  Gelin görün ki açılış töreninde bile Mevlana Kültür Merkezi’nin salonu bile dolu değildi. Oysa biz tam bir saat önce salona gitmiştik. Çünkü oraların dolup taşacağını kuyruğa filan gireceğimizi tahmin etmiştik.         

……………….

Şimdi bazı isimler üzerinde duracağım. Atladığım göremediğim isimler olur ise şimdiden özür dilerim.

Mesela Hoca’nın zamanından sadece iki yerel ismi görebildim.

Bir Lütfi Yalman, iki Mustafa Özkan…

İçim sızladı. Hoca sağ olacaktı da Konya oraya akmış olacaktı da biz insanları böyle parmakla sayabilecektik haaa…

Ahhh hocam ahhhh.

Sen kimleri adam etmiştin ahhhh. Sen kimleri zengin edip paraya gömmüştün ahhhh.

Neredeydi o adamlar şimdi?

………….

Program başladığında Milletvekili olarak Ahmet Sorgun vardı. Sonra Mustafa Kabakcı geldi. Birinci sırada kendisine bir boş koltuk buldu ve sessizce oturarak izledi.

REKTÖR MUSTAFA ŞAHİN AĞLADI

Program Necmettin Erbakan Üniversitesi’nin idi ama Selçuk Üniversitesi Rektörü Mustafa Şahin Hoca da vardı. Ve nezaket gösterilerek Mustafa Hoca’ya da bir konuşma yaptırdılar.

Rektör Şahin 6-7 yaşlarından beri Necmettin Erbakan ile büyüdüğünü öğrencilik yıllarında defalarca hocayı izlediğini, hoca yargılanırken ve son duruşmasında dahi salonda bulunduğunu anlatırken duygularına hakim olamadı. Ağladı ve zar zor cümlelerini tamamlayarak kürsüyü terk etti.

UĞUR İBRAHİM ALTAY’IN

HEYECANLANDIĞINI İLK KEZ GÖRÜYORDUK

Sempozyumun düzenleyen ve destekçilerinden Selçuklu Belediyesi Başkanı Uğur İbrahim Altay kürsüye çıkar çıkmaz ceketinin iç cebinden küçük not kağıtlarını çıkardı. Başkanın böyle konuşmasına alışık değildi ama konu Erbakan olunca kağıttan okuması normal olabilirdi. Ama Uğur Başkan öyle tutuk ve titrek sesle konuşuyordu ki bir ara “7 yıldır mikrofonlara alıştığımızı sanıyordum ama hocamız söz konusu olduğu için çok heyecanlandım özür dilerim” diyordu.

HOCA REKTÖR ŞEKER’İN

BABASININ YOL ARKADAŞI

Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Muzaffer Şeker Hoca da Necmettin Erbakan’ın rahmetli babasının çok yakın arkadaşı olduğunu belirterek rahmetli ile olan bağlarını dile getirirken bir yerde de manevi olarak hocaya karşı olan vazifesini yerine getirmenin mutluluğunu yaşıyordu 

MÜCAHİT AT SIRTINDA ÖLÜR!

Benim için o ilk sırada oturup da rahmetli ile ilgili ne diyecek diye en çok merak ettiğim isim şüphesiz Tahir Başkan’dı. Tahir Akyürek gerçekten mükemmel konuştu ve bir hatırasını anlatarak kürsüden indi. Tarihe not düşmek adına bunu siz değerli okurlarımızla paylaşmak isterim.

Tahir Başkan çok feci bir trafik kazası geçirmiştir. Evladını kaybetmiştir. Kendisi ölümden dönmüştür ve aylardır yatarak tedavi görmüştür. Yeni yeni ayağa kalkmaya çalıştığı o kara günlerde Hoca Tahir Başkan’ın da aralarında bulunduğu bir heyeti Ankara’ya çağırır.    

Tahir Akyürek yapı olarak da biraz narin bir insan olduğu için zar zor dostlarının yardımı ile Ankara’ya gider ve hocanın karşısına geçerler. Rahmetli, Tahir Başkan’a kaza ile ilgili hiçbir şey demez ve sorar “Parti müfettişinin görevi nedir?”…

Tahir Başkan sağlığı nedeni ile kelimeleri bir zar zor kurmaktadır. Ama yine de soruyu cevaplar.

Hoca bu kez Konya teşkilatında kaç müfettiş olduğunu sorar. Tahir Başkan buna da cevap verir ama iyice bozulmuştur.

Eeee rahmetli de dünyanın en zeki insanlarındandır. Durumu fark etmez mi?

Tahir Başkan’a doğru eğilir ve “Tahir, mücahit at sırtında ölür” deyiverir.

FATİH ERBAKAN TAM

50 DAKİKA SONRA GELDİ

Allah var ya program başlamadan gözüm hep Fatih Erbakan’ı aradı. Program başlarken yine Fatih Erbakan olmayınca işleri nedeni ile katılamayacağına kanaat verdim ve biz tekrar salona döndük. Tahir Başkan konuşurken ön sıralardan 6-7 kişilik bir ekip salondan ayrıldı ve beş dakika sonra içeriye Fatih Erbakan ile birlikte girdiler.

Bu geç geliş ile hemen gözümün önüne biz gazetecilerinde hep Erbakan Hoca’yı böyle saatlerce bekleyişimiz geldi.

Ben salondan ayrıldığım zaman Fatih Bey kürsüde idi. Bir şey dikkatimi çekti. Ekibi salonda bulunanların tam listesini Fatih Bey’e vermemiş olacaklar ki selamlama bölümünde Ahmet Sorgun’dan hiç bahsetmedi bile.

Siyaset protokol ise o gün salonda bulunan hem de AK Parti Genel Başkan Yardımcısı sıfatı ile Ahmet Sorgun vardı.

Sonra kendi kendime düşündüm.

Bazı evlatlar babaları yüzünden şansızdırlar.

Bence Fatih Bey de değil babasının mirasını yemek, ancak babasının isminin gücü altında kalmıştır.

Çünkü ben Fatih Erbakan’ı dinlerken hiç heyecanlanmadım. O kürsüde hoca olsaydı kendisini dinleyenler öyle koltuklarında filim seyreder gibi oturabilirler miydi?

Evet evet bazı evlatlar çok şansızdırlar.

Bunu kendimden çok acı olarak yaşıyorum.

Benim de oğlum, kızım var.

Tanıyan tanımayan soyadları yüzünden hep çocuklarıma duvar örmüşlerdir. (Allah korusun daha da ne örülmüş duvarlar ile karşılaşacaklardır)

 Bu yüzden Fatih Bey’e kızamadım, evlatlarımı düşünüp empati yaptım ve üzüldüm. 

………….

Lafı uzatmayalım. Konya’da tarihi bir sempozyum vardı ama Konya’nın ruhu bile duymadı.

KON-TV naklen verdi. Biz dahil birkaç gazete haber yaptı buna rağmen rahmetli için yağmur güneş demeden toplanan yüz binlerin yüzü o gün salonda yoktu.

Ahhh dünya ahhhh. Ahhh vicdansız insanoğlu ahhhh.

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Yokluğu ve yoksulluğu bitirmek hayır işi değil adalettir

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Gösterişten kurtulup samimiyete inandığımız zaman ADAM oluruz.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.