Muhafızın Hikayesi!

Erol Sunat

 

Uzun uzun zaman önce memleketin birinde hemen halinde bir şehirde sırlarıyla yaşayan, Sultanın en yakınında onu koruyan eski bir muhafız yaşarmış.  Bu muhafızında akıl danıştığı güngörmüş, oldukça akıllı, görgülü ve bilgili bir teyzesi varmış.

Bu eski Muhafızın büyük kızına bir talip çıkmış. Talip olan, şehirde Muhafız başı olarak görev yapan, kiminin sevdiği, kiminin korktuğu, çekindiği ancak istikbali parlak bir delikanlıymış. Muhafız başının babası savaşta öldüğü için anası ve iki kız kardeşi varmış. Şehrin Vali Paşası hanımını da almış, hep birlikte kızı istemişler. Kızın babası Vali Paşam demiş, kız evi naz evi derler, biz kendi aramızda bir görüşelim, düşünelim öyle karar verelim. Kararımızı da birkaç gün içinde size bildirelim.

Kız isteyenler gittikten sonra, kızın babasını almış bir düşünce, Çünkü, Muhafız başının babasını tanıyormuş. Ölürken yanı başındaymış. Adam kardeş demiş, seninle beraber omuz omuza çok çarpıştık, bunlar benim son sözlerim, oğlum, iki kızım ve hanımım sana emanet! Adam ruhunu teslim etmiş.

Savaş şehirden şehire aylarca sürmüş. Kızın babası, ailenin izini sürüp bulmuş ancak, hep uzaktan takip etmiş. Hiçbir zaman kendini ne bildirmiş, ne göstermiş.

Muhafız başı, rahmetli babamın bir arkadaşı varmış demiş, onu hiç tanımadık, hiç görmedik, ancak hepimize kol kanat gerdi. Onu hiç görmedim amma, babam yerinedir. Bu şehirde yaşar dediler. Çok aradım bulamadım.

Muhafız başının anası ise, Vali Paşam demiş, o adam cennetlik olmalı. Ne zaman başımız sıkışsa, kapımıza birileri geldi, yardım getirdi, akçe getirdi. Bizi muhannete muhtaç etmedi o adam. Gelenler hep kocanın muhafız arkadaşı diyorlardı. Kimse ne tanıyordu, ne biliyordu.

Vali Paşa, sen de demiş eski Muhafızlardanmışsın. Sultanımızın babasının muhafızlığını yapmışsın, tanır mıydın bu hanımın kocasını?

Yok demiş adam, keşke tanısaydım. Belli ki çok yiğit biriymiş. Evet demiş Vali Paşa, Sultanımızı korurken hayatını kaybetmiş. Yanındaki arkadaşının kollarında can vermiş diye anlatmışlardı. Sultanımız, bu hanımı ve çocukları çok arattı bulamadı. Ancak belli ki o bulmuş, desteğini esirgememiş.

Adamı bir türlü uyku tutmamış. Yarabbi demiş, ne yapmalıyım?  Ertesi sabah erkenden, şehrin merkezindeki bir evin kapısına varmış.

Kapıyı yaşlı bir kadın açmış, gel bakalım demiş senin bir derdin olmadan benim kapımı çalmazsın, hayırdır inşallah!

Adam teyzem demiş, ocağına düştüm. İçinden çıkılmaz bir şey benim derdim.

Çaldığı kapı çok sevdiği teyzesinin kapısıymış.

Adam, bütün olayları bir çırpıda anlatmış. Sonra da ne yapmam lazım demiş.

Teyzesi, sen bir şey yapmayacaksın demiş, bu işe kızın karar verecek!

Dur demiş ben kızını buraya çağırtayım, sende şu yan odaya geç konuşulanları dinle…

Çok geçmeden, kız çıkmış gelmiş Teyzenin evine…

Teyze bak kızım demiş, lafı hiç dolandırmadan doğrudan lafa gireceğim. Dün akşam seni istemeye gelmişler. Gelen Muhafız başıymış öyle mi?

Öyle demiş kız, ben senden bir şey saklamam teyzem, annem bu işe razı değil, babanda muhafızdı, seni dünyada bir muhafıza vermem diyor.

Ya sen ne diyorsun?

Ben Muhafız başına beni istet dedim demiş kız. Onu tanıdım. Sevdim. O da benden başka biriyle evlenmeyeceğini söyledi. Biz birbirimize söz verdik teyzem. Bana hayat hikayesini anlattı. Az çekmemiş. Bu şehre gider misin diye sorulduğunda, babasının muhafız arkadaşını bulma ümidiyle hiç düşünmeden verilen görevi kabul etmiş! Lakin o adamı çok aramış, bulamamış!

Teyze, baban sana fikrini sordu mu demiş.

Kız babam sorsa, annem razı olmaz, sordurmaz demiş, zaten bende sana gelmeyi düşünüyordum. Annem bir tek sana karşı bir şey diyemez.

Teyze, hadi demiş sen git, ben babanla da, ananla da görüşürüm. Olacaksa olur.

Kız yarı umutlu, yarı umutsuz tutmuş evin yolunu. Yan odada bulunan adam, işte böyle teyzem demiş, kızımın Muhafız başıyla buluştuğunu, konuştuğunu bilirim. Anası da bilir. Hanımın ağabeyi, kızımı kendi oğluna ister, kızın durumu böyle, o ağabey Muhafız başı, celalli, deli-dolu, kavgacı, anası ve kız kardeşleri birer baş belası diye boyuna yalan söyler.

Hanımda madem kendilerine yardım eden adamı arıyorlar, gitsinler onu bulsunlar, varsa onun kızını alsınlar dediydi geçen gün.

Ne oluyor böyle teyzem?

Teyze sen dedi bana bir gün ver demiş, adam ayrılmış teyzesinin evinden.

Teyze, ertesi gün, kızın anasının ağabeyinin evine vardı.  Kadının ağabeyi hoş gelmişsin teyzem dedi. Hayırdır inşallah. Teyze hayır, hayır dedi benim şerle işim olmaz.

Teyze daha konuşmadan, teyzem demiş, kız kardeşimin kızını Muhafızbaşı istemiş, kardeşim hayır diyecek. Ondan sonra, varıp biz isteyeceğiz.  Kızın gönlü var mı demiş teyze.

Ağabey, öyle kızın gönlü var mı yok mu diye bakılmaz demiş, büyükler ne dedi o yapılır. Anlayacağın, kız bizim. Olmadı, benim oğlan arkadaşlarıyla kaçırır, götürür. İzini bile bulamazlar. Sonra bir de bakmışsın evlenip gelmişler.

Teyzenin gelmesinden işkillenen kızın anasının ağabeyi, hemen oğlunu bulmuş. Bu işi hemen bugün bitiriyorsun demiş. Kızı al git, vardığın şehirde kıy nikahı, bir sene sonra çık gel, değilse kız Muhafızbaşına gidiyor oğlum!

Teyze ne mi yapmış? Doğru Muhafız başını bulmuş. Evlat demiş, kızın ağabeyinin oğlu kızı bu gece kaçıracak, dur sana birde iyi bir şey diyeyim. Aradığın adam kim bilir misin? Muhafızbaşı teyzem demiş, bana dünyayı bağışlarsın. Teyze çok uzağa gitme demiş, o adam, istemeye gittiğin kızın babası, ben de onun teyzesi olurum. Muhafızbaşının gözleri dolmuş, kadının elini öpmüş.

Kızın anasının ağabeyinin oğlu, arkadaşlarıyla bir şekilde kızı kapıya çağırmışlar, kızı kaptıkları gibi gecenin karanlığına karışmışlar. Katıldıkları Kervan akşama doğru bir hana inmiş, Yemeklerini yiyorken, Hanı haramiler basmış. Karşılarına kim çıkarsa öldürüyorlarmış. Haramibaşı kadınlara dokunmayın onları canlı isterim esir pazarında satacağız diyormuş. Kızı kaçıran delikanlıyı bir kılıç darbesiyle öldürmüşler, haramiler hanı soyup soğana çevirdikten sonra, handaki kadınları ve kızları alıp esir pazarlarıyla ünlü uzak bir diyara getirmişler. Aradan aylar geçmiş, Kızın güzelliğine hayran kalan Haramibaşı senin için demiş artırmayı bin altınla başlatacağım. Çok para kazanacağım çok.

Kızı esir pazarına çıkarmışlar. Bu nadide güzelliğe demişler bin altın. Artırma başlamış beş bin altına kadar çıkmışlar. Tam beş bin altını verene veriliyormuş ki, yüzü sarılı bir adam çıkmış ortaya, benden beş bin beş yüz altın demiş. Kızı satın almış. Şehirde bir hana gelmişler.

Kız Beyim demiş, Allah senden razı olsun. Beni kurtardın. Babam çok zengindir. Bu parayı sana öder, hürriyetimi geri alırım.

Yüzü sarılı adam, seni demiş evlenmek maksadıyla satın aldım. Satın alınan her kim olursa olsun, satın alanın malı sayılır. Kız, kader demiş, yağmurdan kaçarken doluya tutuldum. Anlatayım da her şeyi öğren. Ben kendi şehrimde bir Muhafız başını sevdim. O da beni seviyordu. Beni istetti, ailem cevabını vermeden, annemin ağabeyinin oğlu beni kaçırdı. Hanı haramiler bastı. Kendimi esir pazarında buldum. Sonrasını da sen zaten biliyorsun. Kaderden kaçış kurtuluş yok, madem bu memleketin hükümleri böyle ne diyorsan kaderime razıyım.

Yüzü sarılı adam arkasını dönmüş, yüzündeki sargıları çıkarmış ve kıza dönmüş, Kız ne görsün. Muhafız başı karşısında, hemen koşup boynuna sarılmış. O şehirde evlenmişler. Ve şehre aylar sonra geri gelmişler. Bir gece, kız babasının konağının kapısı çalınmış.  Kız babası ne görsün, kapıdaki kız kızı değil mi? Kapıda Muhafızbaşı, anası iki kız kardeşi ve kızın babasının teyzesi…

Şehir şehire, Teyze teyzeye, Kız babası kız babasına, ana anaya, ağabey ağabeye, dayı oğlu dayı oğluna, kız kıza, Muhafız başı Muhafız başına benzer…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikayede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikaye anlatırız inşallah…

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.