MUHSİN YAZICIOĞLU VE MUKADDES DÂVÂSI (4)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

BİRBİRİ İÇİN ÖLMEYİ ŞEREF BİLEN İNSANLARA…

 

MEVLÜT ÇELİK ANLATIYOR: “Tarif edemiyorum ki. Nasıl tarif edeyim… Bizim kardeşliğimiz İbni Erkâm’ın evinden çıkanlar gibiydi. Öyle hissediyorduk kendimizi. Biz 20 yaşlarında devlet yönetme cesaretini kafamızda taşıyan insanlardık. Birbiri için ölmeyi şeref bilen insanlardık.”

 

 

Muhsin Başkan’ın hayatını okuyanlar, onun 28 Ocak 1981’de Ankara’da kaldığı bir evde ihbar sonucu yakalanan arkadaşlarının yanında kalmak ve onlara sahip çıkmak için yurtdışına gitmediğini de bilirler. Yakalanmasıyla birlikte POL-DER’li polisler ile Zeki Kaman ve Dürüst Oktay tarafından kendisine büyük işkenceler uygulandı.

Gelin isterseniz bundan sonrasını araştırmacı-yazar Hakkı Öznur’dan dinleyelim:

 

“TEK ÖNDER MUHAMMED”

“Aslında onlar Muhsin Başkan’ı bir çatışma esnasında öldürmek ya da C-5 olarak ifadelendirilen işkencehânede yine öldürmek için her türlü eziyeti ve işkenceyi Muhsin Başkan’a, elleri ve ayakları bağlı çırılçıplak bir durumda 45 gün işkencenin her türlüsünü yaptılar. Elektrik vermek, Filistin askısı ve daha başka ne kadar işkence metodları varsa hepsini uyguladılar. Ama o “Allah” demekten başka hiçbir şey söylemedi. Muhsin Başkan’ı öldüremediler. Diyarbakır Cezaevi’ni devamlı dillerine dolayanlar hep orasını hatırlatıyorlar ya.. Diyarbakır Cezaevi’nde hep bölücüler vardı. Mamak Askeri Cezaevinde de Anadolu çocuklarına, Gladyocular tarafından Amerika’da işkencenin her türlüsünü öğrenip gelen apoletli-apoletsiz işkenceciler tarafından zulüm üstüne zulüm yapıyorlardı. Anadolu’nun mert, cesur ve kahraman evlatları yapılan bu zulümlere asla rıza göstermedi, zâlimlere asla boyun eğmediler. Muhsin Başkan bütün işkencelere direndi. Arkadaşlarını hapishanede de korudu ve kucakladı.”

10 sene cezaevi hayatı yaşayan Muhsin Başkan, kendisine hiçbir suç isnat edilemeden tahliye olduktan sonra “Arkadaşlarım cezaevindeyken tahliyeme sevinemiyorum” diyecek ve hem cezaevindeki arkadaşlarına hem de cezaevinden çıkan arkadaşlarına yardım etmek amacıyla Selçuklu Sosyal Eğitim, Kültür ve Dayanışma Vakfı (SOGEV)’nı kuracaktı.

Muhsin Başkan bize, devamla “Ben Peygamber davasının davacısıyım” derdi. O tek önder olarak Peygamber Efendimiz Muhammed Aleyhisselatu Vesselam’dan başkasını tanımazdı. O devamlı “Bizim dâvâmız mukaddes bir davadır. Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Bizim arkamızda Allah var, millet var. Allah’tan başka korkumuz yok” derdi.

 

MÜESSES NİZAM VE SUİKASTLER

1977’de Ülkü Ocakları Genel Başkanı olan Muhsin Yazıcıoğlu’na karşı daha o yıllarda 2-3 defa suikast düzenlendiğini biliyor musunuz?

Karadayken kendisine düzenlenen suikastlardan kıl payı kurtuldukları da vardır. Ülkü Ocakları Genel Başkanı iken iki defa öldürülmek istendiğini bir kitapta okumuştum. O suikastın birinde, mert ve yiğit adam Abdullah Çatlı’nın uyarmasıyla kurtulmuştu. Müesses nizamın adamları bir gün Çatlı’yı bir ormanlıkta kıstırmışlar, kendisini son kurşuna varıncaya dek korumuş ve herşey bitti dediği bir anda Muhsin Başkan, imdadına yetişmişti. Onlar arkadaşlığı ölümüne kadar yapan insanlardı.

 

MUHSİN BAŞKAN’IN CEMAL AMCASI…

Muhsin Yazıcıoğlu’nun en yakın dâvâ arkadaşlarından biri olan Lütfü Şehsuvaroğlu anlatıyor. Bu, Muhsin Başkan’ın dünyaya, paraya ve maddeye nasıl bir bakış açısına sahip olduğunu bilmek ve nasıl lider olunduğuna dair bir ipucu edinmek açısından çok enteresandır:

Beyaz atlı şehzadenin ak sakallı, nur yüzlü bir Cemal amcası vardı...

Osman Gazi'nin Şeyh Edebali'si, Fatih'in Akşemseddin'i gibi...

Ülkü Ocaklarına Genel Başkan olduğunda daha makamına oturmadan:

“Oğlum Muhsin, şimdi derhal Sivas'a git ve yüz bin lira bulup bana getir” der Cemal Amca... Muhsin Başkan, “Ben bu kadar parayı nasıl bulurum” dese de laf anlatamaz ve gider...

Bulur, getirir, Cemal amcasına verir...

“Şimdi bu paraları Gölbaşı'na götür, barajın sularına serp ve ardına bakmadan geri gel” der Cemal amca...

Dediğini aynen yapar Muhsin Başkan...

  1. döndüğünde Cemal Amca odasının kapısında karşılar şehzadeyi...

“Şimdi odana geç ve yerlerde serili paraları ayaklarınla ez” der...

Bu görevi de yerine getirdikten sonra besmele ile makamına oturur Muhsin Başkan...

Para ile imtihanı başarı ile geçmiştir...

İşte biz senin bu dünyaya tenezzülsüzlüğünü sevdik Yiğit Adam...

İnanmışlığını, adanmışlığını, delikanlılığını...

Bütün sınavlardan başarı ile çıkmanı...

Yüzde bir buçuk oy aldığında da, Keş Dağlarından Sonsuzluğun Sahibi'ne ulaştığında da hep başardın sen imtihanı...

Biz senden hep razıydık, Rabbim de razı olsun...”

 

MUHSİN BAŞKAN DÜRÜST SİYASETÇİYDİ

Yanılmıyorsam 2002 seçimleriydi. BBP Konya Teşkilatının yeri de Demirci İş Merkezi’ndeydi. Ben BBP’de iki dönem basın ve halkla ilişkilerden sorumlu il başkanlığı görevini deruhte etmiştim. Birgün partiye DYP’den göbekli, ensesi kalın ve kelli felli bir adam geldi. Hoş sohbetten sonra bana dönerek “Yahu siz nasıl politikacısınız, bilemedik. O kadar çok dürüstsünüz ki... Siyasette fazla dürüstlüğe yer yok” diyerek “size ve genel başkanınız Muhsin Yazıcıoğlu’na uzatılan hiçbir yardım elini hiç tutmuyor ve sıkmıyorsunuz” demişti.

Muhsin Başkan’a bu ve buna benzer tanımadığımız daha pek çok ensesi kalın ile siyasi rakipleri tarafından o dönemin parasıyla milyarlar ve trilyonlar teklif edilmişti de, Muhsin Başkan, Cemal Amca’dan aldığı terbiyeyi her hâlükârda yerine getirmiş ve edebinden hiç taviz vermemişti.

Yâni maddi her türlü hayırsız yardımı ve siyasi rüşvetleri elinin tersiyle itmişti.

 

YARIN: İngiltere Lordlar Kamarası’ndaki konuşması…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.