MUHSİN YAZICIOĞLU VE MUKADDES DÂVÂSI (6)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

O tevekkül abidesi bir şahsiyetti

 

  • Muhsin Başkan’ın, 80 sonrasında Mamak Cezaevi'nden yakın bir arkadaşına yazdığı mektubu okuduğunuzda, onun tam bir tevekkül abidesi olduğunu anlıyorsunuz.

 

12 Eylül 1980 askerî darbesi olduğunda 250 bin kişi tutuklanmıştı. Muhsin Yazıcıoğlu da o tutuklanan insandan biriydi. O, Mamak Askeri Cezaevi’n konulmadan ve konulduktan sonra kendisine yapılan işkencelere ve kötü muameleye karşı hayatından hiç şikâyetçi olmadı. Hatta çektiklerini günahlarına kefaret olarak görecek kadar da inanç sahibiydi. Yazıcıoğlu'nun, 80 sonrasında Mamak Cezaevi'nden yakın bir arkadaşına yazdığı mektup, aslında her şeyi anlatmaya yetiyor.

Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölüm haberi bütün Türkiye'yi yasa boğmuştu. Sağcısı solcusu, kadını erkeği, genci yaşlısı herkes Yazıcıoğlu'nun arkasından gözyaşları döküyor ve dualar ediyordu. Muhsin Yazıcıoğlu binlerce insanın sevgisini acaba nasıl kazanabilmişti?

MHP davasından dolayı 7,5 yıl yattığı Mamak Cezaevi'nde görmediği işkence kalmadı. Ancak o bütün bu işkencelere ve kötü muameleye karşı hayatından hiç şikâyetçi olmadı, hatta çektiklerini günahlarına kefaret olarak görecek kadar da inanç sahibiydi. Konya’ya her gelişinde beraber geziyor, bir gazeteci olarak onu yakından takip ediyordum. Bir Konya ziyaretinde, “Başkanım gazetecilik bir tarafa sizinle samimi olarak bir gün sohbet etmek isterim” demiştim. O günlerde de malûm basında BBP üzerine yalan yanlış haberler çıkıyordu. Kendisiyle ayaküstü sohbetlerimiz çok olmuştu. Muhsin Başkan’ın hiç boş vakti, bırakın boş vakti uyuyacak zamanı bile yoktu. Otomobilde kestirir veya uyumaya çalışırdı. Bazen namazlarını otomobilde kıldığı dahi olmuştu. Merhum Yazıcıoğlu’nun, 12 Eylül 1980 sonrasında Mamak Cezaevi'nden yakın bir arkadaşına yazdığı mektup, O'nun müsamahası, sarsılmaz imanı, insan sevgisi, edebiyata, şiire ve sanata olan ilgisi hakkında bize önemli ipuçları veriyor.

24.1.1982 tarihinde yazılan mektubunda Muhsin Başkan, hapishanede olduğu için üzülmüyor, demir parmaklıkların arkası onun gözünde âdeta bir Medrese-i Yusufiye’ye. Cezaevindeki bütün arkadaşları için bu geçerli aslında. Yazıcıoğlu, iftira ve suçlamalara karşı nasıl sabrettiğini şu kelimelerle anlatıyor: “Kalbimde yanan ilâhî aşk, her türlü isyankâr duyguları frenliyor. Olanları sabır ve tevekkülle karşılamamı sağlıyor.”

 

“YARABBİ HESABI GÖRÜLMEDİK KÖTÜLÜK BIRAKMA”

Dört duvar, şiirle olan mesafeleri de ortadan kaldırmış. Yazıcıoğlu, mektubunda şiire olan merakına geniş yer veriyor: “Yıllar var ki şiirle ruhumu dinlendirme fırsatım olmadı. Üniversite çağına kadar çok sevdiğim şiir ve edebiyattan, bildiğiniz hayat kavgası adeta beni koparmıştı. Zevkle okuduğum edebî eserlerin ve ruhumu dinlendiren şiirlerin hayatın acı çileleri arasında ezilmiş olduğunu gördüm.”

Muhsin Yazıcıoğlu, Yahya Kemal'in, “Bir gün çilemiz dolarsa Yârabbi, hesabı görülmedik kötülük bırakma” satırlarını da mektubuna eklemiş. Karamsar olmadığını şu ifadelerinden anlıyoruz: “Ümitliyiz, kararlıyız, inanç doluyuz ve yalnız değiliz. Zaten inanan insanın yalnızlık gibi bir problemi olamaz. Allah'ı zikreden bir dil, Allah'a şükreden bir kalp taşıyorsa insan nasıl yalnızlık duygusuna kapılır?..”

 

YARIN: Yazıcıoğlu’na yapılan işkenceler ve zulümler.

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.