NE DİYELİM?

Yusuf Koç

Kurumsallaşma bir işletmenin faaliyetlerinin bireylerin varlığına bağlı olmadan sürdürülebilmesi ve geliştirilebilmesi için gerekli olan sistemin kurulmasıdır. Temel amacı ise, işletmeleri kişilere ve onların kendilerine özgü bağımsız hale getirerek, kurumsal işleyiş yöntemlerinin geliştirilmesi…

 

İşletmenin kurucularının da işletmeden belli bir süre uzak kalması durumunda işler aksamadan devam edebiliyorsa yine işletme kurumsallaşma anlamında önemli bir yol almış demektir. Yeter ki aile şirketi olmasın.

 

Olursa ne olur? Zaaflar ortaya çıkar. İsraf, açgözlülük, hırs, tembellik, öfke, kıskançlık, gurur ve kibir gibi patetik duygular ön plana çıkaracak olursa her şey biter. Ne kurumsallaşma, ne de şirket kalır ortada… Aile işletmelerinde profesyonel bir yönetim anlayışı vardır.

 

Sağlam bir irade ve dayanışma içerisinde yürüyordur elbette sözümüz yok. Aslında konumuz aile şirketleri de değil… Bir arkadaşımla şuradan buradan konuşurken konumuz vakıf ve derneklere geldi. “Bu vakıf ve dernekler kurumsallaşmadan önce daha çok samimiyet vardı.

 

Sanki insanlara çok daha kolay ulaşılıyordu ama şimdi ne mümkün?” Denildi. Şöyle bir düşününce “acaba mı ki” diye kararsız kaldım. Biraz daha dinlemede kalınca bu kez bu vakıf ve derneklerin yaptıkları icraatların yani yardımların ülke dışına taştığı konusu gündeme geldi.

 

“Neden hep ülke dışındaki fakirler? Ülkemizde, şehrimizde ekmeğe muhtaç o kadar çok insan var ki, bunlar hiç mi göze görünmüyor?” Denildi. Bütün bu ifadeleri tabi ki yabana atmamak gerek… Ama bütün bu itirazları sarf ederken bir de dernek ve vakıf yöneticilerini dinlemek gerek… Gerekçe nedir?

 

Bir başkanı dinledim! “Bende önceleri öyle düşünüyordum! Fakat ne zaman ki fakir Müslüman ülkelerdeki insanları görünce, Türkiye’deki halimize şükrettim! Bunu ancak yaşayan ve gören bilir! Zira onlarda bizlerin din kardeşleri!”

 

Ne diyelim? Hani hocaya sormuşlar ya, o da demiş ki: “sende haklısın!” İçinden çıkmak zor bir mesele… Ama ne olursa olsun bu hizmete hizmet erliği yapanlara değil de hiç yapmayanlara “gel biraz da sen yap” denilseydi, o zaman durum değişir miydi?

 

Kurumsallaşmadan önceki samimiyet yine olur muydu yoksa kurumsallaşmaya mı gidilirdi, bilinmez! Yine de samimiyeti ortadan kaldırmamak lazım! İnsanları zor ve bazı anlamsız prosedürlerin içerisine sokmamak gerek diye düşünüyorum!

 

Hakikaten fakirlerimiz çok, çok, çok fazla!

 

Selam ve muhabbetle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.