Ne mi yapalım?

Erol Sunat

Tanzimat Edebiyatının önemli şairlerinden Recaizade Mahmut Ekrem, “Gül hazin, sümbül perişan bağ-zarın şevki yok” diye başlamış o hüzünlü şiirine…

Halimiz aynıyla vaki…

Bugünlerin penceresinden bakıldığında hüzün bizde, keder bizde, elem bizde, dert bizde…

Derman masallardaki kadar çok uzaklarda bir yerlerde…

Ne yakalama imkânımız var ne de ulaşabilme…

İşte onun içindir ki…

Gül bizi, biz gülü unutalı çok oldu, sümbülle irtibatımız yok denecek kadar zayıf, leylaklar çoktan soldu, menekşelerle dargınız. Papatyaları görmezden geliyoruz.

Efkâr bastı gönlümü diye bir şarkı dilimizde…

Ot yok, ocak yok, iş yok, para yok, umut yok, hayatımız Per perişan…

Tuzu kuru olanlar yalan sanıyor…

Ne var ki halimizde ne olmuş ki, diyenlerin sesi çınlatıyor sokakları…

Tok açın halinden bilmedi mi?

Nasıl çözülecek meseleler?

Ne yapalım denildiğinde ne eksik ki diyorlar.

Ne mi eksik?

Sevgi eksik…

İlgi eksik…

Alaka eksik…

Şefkat eksik…

İnsaf eksik…

Merhamet eksik…

Vicdan eksik…

Hoşgörü eksik…

Ne mi yapalım?

Neye tutunalım?

Neye tutunsak elimizde kaldı diyenleri dinleyen olmayacak mı?

*****

Gülmeyi unuttuk…Gülümsemeyi de…Hatta tebessümü de….

Dondu kaldı yüzümüzde bu saydıklarımız.

Hava sıcak…

Öyle ki insan neredeyse bayılacak.

Ekonomi öyle bir tencerenin içindeki, yok bir kulpu tutulacak…

Temmuz sıcaktı, Ağustos’ da öyle…

Yandık, kavrulduk, bunaldık…Daraldık…

Kendimizi atacak serin bir yer aradık…

Ne bir ağaç gölgesi…

Ne sahilde bir köşe…

Ne bir orman kenarı…

Bulamadık…

Dahası yerimizden kıpırdayamadık.

Enflasyona ve rakamlara takıldık…

Derin mevzu, dalmayın derinlere deniyor!

Zamları sorduk…

Onlar daha da derin mevzu diyenler oldu…

Velhasıl bu karamsar havalarda şair olduk çıktık…

Gamı kederi ne varsa kağıtla kaleme yıktık.

******

Çare çaresizim diyor, bizler biçare…

Şimdi uzaklardan bakan ben oldum diye önlerinden geçip gittiğimiz, marketlerde, manavlarda, kasaplarda, pazarlarda her şey lebalep dolu…

Ne ararsan var…

Var amma, ya para?

Olanda çok, olmayanda kuruş yok…

Kredi kartı ne alemde?

Limitler kırmızı çizgide…

Ya borç-harç?

Ne sen sor ne ben söyleyeyim…

Kiralar uçmuş…Maaş kadar, asgari ücret kadar kira istiyor ev sahipleri. İnsanlar o parayı verse ne yiyecek ne içecek, nasıl geçinecek?

Öğrenciler Üniversite sınavını geçti, barınma sınavından kaldılar. Kara kara düşünüyor hem öğrenciler hem de ana-babalar……

Ne mi yapalım?

Hep beraber oturup ağlayalım…

Neye mi?

İster kadere…

İster hayatın azizliğine…

İster gülmeyen bahtımıza…

*****

Ne mi yapalım dedik ya, işin başından beri… Ne yapılsa olmuyor. Güç yetmiyor, derman yetmiyor. Yetişmiyor.

Karalar mı bağlayalım?

Yüreğimizi mi dağlayalım?

Buralardan bir çıkış olmalı…

Atalar kara gün kararıp kalmaz demişler…

Kim ki darda kalanın, yolda kalanın halini anlıyor, görüyor, biliyor ve ona el uzatıyor, onun derdini sıkıntısını çözüyorsa ne mutlu ona…

İşte tamda o noktadayız.

Zaman, ne yapayım, nerelere varayım, hangi kapıları çalayım diyen insanların imdadına koşma zamanı….

Ne mi yapalım?

Hiç tereddüt etmeden yardıma koşalım…Düşeni kaldıralım. Elinden tutulacakların elinden tutalım. Bir olalım, birlik olalım. Bize yakışanı yapalım. Ağlayan sızlayan insanları bir başlarına bırakmayalım.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.