Olaylar ve insanımız

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Yeni bir seçim yaşadık. Ülkeme ve insanlığa hayırlı olsun. Seçim sonrası kimseye dokunmadan ziyade toplumun değer yargılarını ortaya koyan yaşadığım olaylardan örnekler vermek istedim.

Evime en yakın semt pazarından dönüyorum. Henüz tarla mahsulü çıkmamasına rağmen meyve-sebze fiyatları çok da uygun dudumda. Yolum Selçuklu Belediyesi tarafından yapılan ve gerçekten de her yaşta insana hitap eden, oldukça iyi organize edilmiş Şefikcan Parkından geçiyor.

Parkta her yaştan insanımız değişik fiillerde bulunsa da çoğunluk yaşları 13-18 arasında olan, ikişer, üçer, beşer, hatta 10’a kadar varan gruplarda. Bu durumu uzun zamandır müşahede ediyorum.

Bu gençler için zamanın okulda olma zamanı olduğunu düşünüyorum ancak değiller. Göze hoş gelmeyen birtakım fiiller yanında çoğunun ellerinde sigara olması da dikkat çekici.

Bu arada yanyana diğerlerinden ayrı, sessizce oturan 15 yaşlarında 2 gencin önünden geçiyorum. Birden duruyor ve ellerindeki sigaralarına bakıyorum. Gençlerden biri sigarasını saklıyor. Gülerek diğerine baktığımda o da saklıyor. Aklımdan saygıyı kaybetmemiş geçler olduğu geçiyor.

Birden “ah gençler, ellerinizdekinin zararlarını bir bilseniz” diyorum. Bu zamana kadar genç-yaşlı birçok insanımıza bu soruyu sorduğumda hiçbiri sigaranın zararlarını inkâr etmediğini de bilirim. Sohbeti derinleştiriyor, sigara içmeye arkadaş baskısı ve “adam olma, kişilik kazanma, hava atma” gibi daha birçok sebeplerle başladıklarını öğreniyorum.

İkisi de aslında terbiyeli çocuklar. Aklıma gelen bazı olayları ve özellikle de gençliğimiz üzerinde oynanan oyunlardan bahsediyoruz. Saygılılar ancak pek çoğunda olduğu gibi dar bir dünya görüşü alanında yaşıyorlar, sosyal değiller. Bu beni kaygılandırıyor. Telkine ve sohbete ihtiyaçları var. İkazım karşılık buluyor ve benimle sıkça buluşma talebinde bulunuyor ve sigarayı bırakma sözü veriyorlar.

***

Yoluma devam ediyorum. Hava oldukça güzel. Çimleri henüz yeni denilebilecek yeşil alan üzerine kilimlerini sermiş çocuklu genç denilebilecek yaşlarda bir aile piknik yapıyor. 3 çocuğu da oldukça kilolu. Anne ve baba da öyle. Sofra da ne ararsan var. Yağlı börekler, pastalar, şişelerle kola ve çaylar. Bu arada Konya’ya mahsus “çekirdek çitleme” kültürünü de yerine getiriyorlar.

Eskiden beri bilinen ve de Orta Anadolu’da yaygın olan çekirdek çitleme (bazı yörelerde şemşamer denir) sonrası kabuklar genelde yere atılır. Atılan kabuklar tuzlu olduğu için çim alanlarını yakmakta, bir süre sonra da kurumaktadırlar.

Bunu bilen biri olarak aileye tembihte bulunmak kaydı ile sıcak bir tavırla “ziraat mühendisiyim, kabukların yeni çimlere zarar verir, atılan kabukları toplamama müsaade eder misiniz” dedim. Ziraat mühendisi olduğumum söylemem biraz da karşı tarafa güven vermesi içindi. Devamında kilolu olan tüm aile fertlerine bir mesaj vermekti.

Baba benim samimi yaklaşıma karşı oldukça yumuşak bir tavırla hemen özür diledi ve haklı olduğumu ifade ederek çekirdekleri toplamaya başladı. Bu iyi bir tavırdı ve insanların samimi yaklaşımlarının karşılık bulması idi.

Bu arada bende hemen çocuklarından başlayarak, kilolu olmanın ve obezitenin önemli hastalıklara yol açtığını vurguladım. Ardından da yedikleri çekirdek içinde yağ oranının % 50 leri bulduğunu, çekirdek tüketme konusunda dikkatli olmalarının lüzumunu vurguladım. Bu buluşmadan oldukça keyif ve de netice aldığım kanaatindeyim. Bunu her aklı başında olan insanımız uygun üslupla yapmalıdır derim.

Özetle insanımızın genellikle sağduyulu olduğunu, sıkıntının olaylara yaklaşmada karşılıklı uzlaşma kültürünü uygulamadıklarından kaynaklandığını ortaya koyuyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.