Pastanın kalınca dilimi

Abdullah Sadık

CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU, partisinin grup toplantısında “işsizlik” konusuna da değindi. Sonra “…CHP’ye sadece 4 yıl için yetki ver. Bak bakalım işsizlik ne oluyor? 12 yıl değil bir iktidar dönemi istiyorum. Devlet nasıl yönetilir göreceksin. …” demez mi? Salon “Kemal başbakan” sloganı ile inledi. Olur mu dersiniz? Teoride olur, nasıl mı?

 

Maalesef bu ülkede % 27 ile ifade edilen bir “kararsız seçmen” var. İktidara gelmeyi hesap eden, planlayan, iktidara kumpas kuran, kendini kandıran, seçmenini kandıran, hayalperest, birilerinin gazına gelmiş veya “ben daha iyi yönetirim, işte kadrom, işte projelerim, işte vizyonum, ben siz karasızların nasıl bir iktidar istediğinizi biliyorum, hayalleriniz bizim iktidarımızda hayat bulur” diyen hangi parti varsa öncelikle “kararsız seçmen”i ikna etmek zorundadır.

 

Bu iş kolay mı? Hayır, kararsızları ikna etmek çok, ama çok zor. Öncelikle bu seçmenler kendilerini mevcut partilerden birine ait hissetmiyorlar. Sandık başına gitmek istemiyorlar. Mevcut tüm partilere karşı sebep şu ya da bu olsa da tepkileri var. Kendilerini aldatılmış veya halen aldatılıyor hissediyorlar. Sandığa küsmüşler. Siyasileri yetersiz buluyorlar. Ayrıca bu seçmenin belirli bir kültürde, eğitim seviyesinde, coğrafi bölgede, gelir düzeyinde v.b. yoğunlaşması da söz konusu değil. Toplumun her kesiminde var bu insanlardan. Muhtarlıklara asılacak seçmen listelerinde her dört kişiden bir tanesi bu insanlarımızdan.

 

Bir an düşünün. Kararsızların tamamı CHP’ye oy verseler KILIÇDAROĞLU başbakan olur. MHP’ ye oy verseler iktidarda BAHÇELİ koalisyonun büyük ortağı olur. AK Parti’ ye oy verseler dünya siyasi tarihinde “efsane” olur. Bunlar ”yok hiçbir partiye oy vermeyeceğiz biz kendi partimizi kuracağız” deseler de ana muhalefet olurlar. Ne ilginç sonuçlar doğuyor değil mi?

 

Şimdi İdris BAL, Hakan ŞÜKÜR, İdris Naim ŞAHİN, Emine Ülker TARHAN, Mustafa DESTİCİ, Mustafa KAMALAK ve daha nicelerine sormak gerekir. Siz cevhersiniz de biz mi göremiyoruz? Diyelim ki biz birilerine biat ettik de yolumuzdan dönemiyoruz; bu “kararsız seçmen” kitlesi size neden prim vermiyor? Bu ülkede merhum Muhsin YAZIOĞLU’nun başkanlığında bir dönem “gönüllerin partisi” olma şerefine erişmiş Büyük Birlik Partisi’nin % 1,5 seviyesini aşamayan oy oranı sizin için bir şey ifade ediyor mu? AK Parti’ye bel altı vurma planı yapmaktan vaktiniz kalırsa aynanın karşısına geçip kendinizi sorgulayın zahmet olmazsa. Her neyse sizi kendi halinize bırakalım ve tekrar konumuza geçelim.

 

Bir aya kadar genel seçim havasına gireceğiz. Yine anket sonuçları havalarda uçuşacak. AK Parti, CHP, MHP sıralaması değişmeyecek. Yani korkmayın, KILIÇDAROĞLU başbakan falan olamayacak. Bu gün için pastada AK Parti’den sonra % 27 paya sahip “kararsız seçmen”, anket yapma tekniği gereği (bilimsel olduğu için itibar ediyorum) partilere dağıtılacak. İktidar partisi belli. Ama ben kaliteli muhalefet bulmanın derdindeyim. İçimden “şu kararsız seçmenler bir araya gelip parti kursalar belki aranan kalitede bir muhalefet ortaya çıkar” diyorum. Olmayacak dua yani.

 

Unutmadan haftanın golünü Mirgün CABAS, Emine Ülker TARHAN’a atmış. CABAS sorusuna “genel başkan olunca insanın karşısına her an, her dakika, her konu ile ilgili soru çıkabiliyor” diyerek başlayıp; kaleci Volkan’ın Kazakistan maçından önce sahayı terk etmesi konusundaki fikrini sormuş. Sormuş sormasına da anladık ki bu soru TARHAN’ın çalışmadığı yerden çıkmış, cevap yok. Emine Hanım ve top farklı köşelerde. Hanımefendiyi artık mecliste değil stadyumlarda buluruz. Bu sorusu sebebi ile Mirgün CABAS’ın zekasına da hayran kaldım. Yazmasam ayıp olur.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.