Pinokyo Veysel’in hikâyesi

Sadık Büyüksakarya

Hikâye yazıcılığı konusunda iyi olduğumu söyleyemem. Bundandır ki başarılı hikâyecilere hep gıptayla bakarım. Ve onların bu husustaki değerli yanlarını ivedilikle yazı tahtama iliştirir silmemek üzere ihtimam gösteririm. Bu duruma istinaden birkaç gün önce ilk adımı atıp emeklemem gerektiğini düşündüm. Bu adımları atarken Kemal Sunal filmlerinden ve filmlere dayalı karakter tahlilinden yararlanabileceğimi de fark ettim. Hoyrat bilinç vaziyeti beni hemen klavyenin başına oturttu. Ben de ilk elin günahı olmaz diyerek bismihî dedim.

Karakterimizin adı yazının başlığıyla müsemma Veysel olsun.

Bu Veysel istedim ki bir devlet kurumunda çalışsın. Daha doğrusu benim Aziz devletimin kurumunda çalışır gibi yaparak devletimin her türlü imkânından faydalansın, taş üstüne taş koymasın, en ufak bir işin ucundan dahi tutmasın ama çalışır gibi yapsın. Biz de bunu yermiş gibi yapalım!

Veysel, devlet kurumunda haftanın beş günlük çalışma dilimini çok görüyor olmalı ki, bir gün işte dört gün dışarda. Sorsan Veysel her gün iş başında.

Ah Veysel Ahh!

Kendini Hollywood yıldızı zannedip, ‘Oscarlık’ oyunculuk sahnelediğini düşünen Aylak Veysel, kurum müdürünü dahi sollamış bir vaziyette memurluk icra ettiğini zannediyor.

Zavallı Veysel!

Zamanında bununla aramdan su sızmazdı, şu kişiyle tanışıklığım taa eskilere dayanır tatavasını sohbetlere meze yapan Veysel, F1 pilotlarını pistte olmasa da hayat sahnesinde sollamayı kafasına koymuş.

Yapmacık Veysel!

Kallavi bir filozof edasıyla çalı süpürgesinin yakışıklılığından hallice cümle kırıntıları kurmaya çalışan Veysel, bulunduğu ortamlarda hep bir adım önde olmanın gayretinde. E bir kere, iki kere yetmedi mi be Sokrates Veysel!

Kendine göre iki lafın belini kıracak adam seçen ve entelektüellik MR’ ından geçiren sağlık kabini Veysel, burnunu yere düşürdüğü vakit yerden almaya üşenip cımbızla gururunu sıkıştırıyor.

Kerpeten Veysel!

Menfaat kanatlarıyla yüksekten uçan 1907’ li Veysel, Şampiyonlar ligi seremonisi eşliğinde mütemadiyen tek kale top oynuyor. Atan da tutan da kendisi yani. Ama gelin görün ki Veysel bir dünya markası.

Orta direk Veysel!

Foyasını ortaya çıkarana karşı Kara Murat (en sahtesinden), amacına hizmet edene ise kuş tüyü olan Veysel, adamlığın zekatını vermeye kalksa veremeyip tam aksine borçlu bir vaziyette boynunu büker.

Tsubasa Veysel!

Karşı cinse karşı ilişki koçu kesilip dikkatini çekmeye çalışan Dümen Veysel, kuytu köşede çürümüş, raf ömrünü tamamlamış kamyon arkası cümleleri satmaya çalışır.

Tüccar Veysel!

Kötüye iyilik iyiye fenalıktır sözünü bulunduğu mekândaki herkesin kulağına küpe yapan, istemeden de olsa iyilikte bulunan Veysel, mesneviden ders alamamış hâl ve hareketleriyle sene tekrarına kalır insanların gözünde.

Tembel Veysel!

Bardağı yirmi beş kuruşa kara dut bulup kara dutun hakkını veren Veysel, bardağın tabanındaki bir yudumun kıymetini bilmez. Biz de bunun üstüne kırk yılın hatırını garantiye almak niyetiyle Türk kahvesine abanırız.

Nankör Veysel!

Evet dostlar,

Şahit olduğunuz üzere benim hikâyeciliğe bakış açım çok farklı. Normalin üstünde bir hikâyecilik anlayışım var. Kiminin karnına gülmekten ağrılar girer ağrı sebebi olur, kimininse midesine maden suyu olup hazımsızlığı giderir.

Haddim olmadan bu iklime farklı bir rüzgâr katmanın derdindeyim. Benim bu estirmeye çalıştığım rüzgârın coğrafya literatüründeki gibi kodlaması KaYıP SaKaL kıvamında da değil üstelik.

Müspet manada marjinal bir bakış açısı ve yansımasını okuyucuların zevkine sunmanın derdini hep diri tutmak istiyorum.

Umarım bunu başarabilirim.

Eğer bunu başaramazsam çaylaklık eserim Veysel’e çok ayıp etmiş, amiyane tabirle Veysel’i harcamış olurum.

Bu da benim bu hikâyede en son isteyeceğim şeydir.

Selâmetle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.