S.S. (SINIRLI SORUMLU) TUZAĞI-1

Ziya Uysal

Ekonomi haberleri diye her gün döviz, altın ve hisse senedi borsasındaki iniş ve çıkışlar veriliyor. Oysa biz, ekonomimizi bu denli kırılgan yapan sebepler üzerinde daha çok durmalıyız. Çünkü ekonomideki güven ve istikrar zafiyetini bu kırılganlık ortaya çıkarıyor. “Burası Türkiye” Sözü, geleceğe dair belirsizlik ve güvensizliği anlatan bir deyim gibi oldu. Bunun çözümü, hali hazırdaki piyasayı güvenli hale getirmekle başlar. Çek- senet protestolarını en aza indirmek için kafa yorulmalıdır. Örneğin Ticari Kartla (Tüketici Kartı değil) yapılan ticaretin tahsilatı güvenlidir, böyle yapılan satışın miktarı daha da artırılmalıdır. Doğrudan Borçlanma Sistemi (DBS), nakde dönüştürme noktasında tıkanıyor. Kartla yapılan satış bedelleri istenirse ertesi gün, bir komisyon karşılığında, bankadan alınabiliyor. Ama DBS ile yapılan satışlarda böyle bir kolaylık yok. Oysa ikisinde de ödeme sorumluluğu bankaya aittir.  

 

“Su aka aka yolunu bulur” mantığıyla başlattığımız yarım yamalak işler hep başımızı ağrıtmıştır. Ticaretimizi aksatan konuların, ekonomimizdeki prangaların, çoğu bu sebeptendir. Halkımız bunların detaylarını biliyor, aklı yettiğince çözüm de öneriyor. Ancak sesini, bunları değiştirebilecek mercilere ulaştıramıyor. Uzun vadeli organizasyonları, yasal düzenlemeleri uzun zaman, problemsiz işleyecek şekilde planlamayı başarmalıyız. Aksi halde “Su aka aka yolunu bulurken, çevreye de zarar veriyor.”  

 

Osmanlının son dönemlerinde çok masraflı savaşlar yapmak zorunda kaldık. İstiklal savaşından sonra Osmanlı’dan kalan borçları da ödedik. Daha sonraki dönemlerde de bir türlü zenginleşemedik. Onun için ülkemizin sermaye eksiği halen devam ediyor. Bu yüzden ülkemizdeki vadeli satış, peşin satıştan çok daha fazladır. Ama biz ülke olarak vadeli ticaretin ahengini bozan çek-senet protestolarının sebep ve çareleri üzerinde fazla durmuyoruz. TMO da kimsenin alacağı kalmıyor. Çünkü kamu kurumudur. Tarım Kredi Kooperatiflerinde de kalmıyor. Çünkü onlar da kamu kurumu niteliğinde kooperatiflerdir. 

 

Demek ki istenirse, ödeme problemi yaşatmayacak şekilde kooperatif de planlanabiliyor. İstismar ve aymazlıkla hiç ilgisi olmaksızın, örneğin sütünü sattığı mandıra battığı için, bir anda iflasın eşiğine gelen bir S.S. kooperatifin borçlarını, Tarım Kredide olduğu gibi Haykoop ödemiyor. İflas ettiği zaman da hem o kooperatife yazık oluyor, hem de o kooperatiften alacağı olanlara yazık oluyor. Aynı durum Damızlık Birlikleri için de geçerlidir. Çaresi varken bunlar niçin olsun? Ankara’daki ilgili üst makamlara bazen arkadaşlarım geldi, bunları anlattım. Bunun için çalışacaklarını söylediler ama küçük iyileştirmelerin ötesinde bir şey yapamadılar. Aslında bu tür planlamalar daha ilk baştan alacaklıyı hiç düşünmeyen, adalet duygusundan yoksun, ticaret adaletini bozacak insanlara bırakılmamalıdır.   

 

Benim dediğim yapılanmayla ne kooperatifler kapanır, ne de onlara mal satan firmalar mağdur olur.  Her birinin arkasında yüzlerce, binlerce, hatta yurt çapında düşünüldüğünde milyonlarca ortağı olan bu koca koca yapıların borçlarını ödeyemez duruma düşürülmesi, kötünün de ötesinde çok kötü ve eksik planlanmış olmasındandır. Çünkü bunlar sıradan birer ticarethane değildir. Hepsi iyi niyetle kurulmuş olabilir. Ama eksik ve yanlış teşkilat yapıları yüzünden güçlenemiyorlar. Borçlarını ödeme garantileri de olmuyor. Kendi aralarında TMSF gibi güçlü bir fon da mı kurulamazdı, yanlış bu!    

 

Kapısında çok sayıda haciz olduğu için faaliyeti durmuş, kapısı kapanmış kooperatif ve birliklerin de, onlardan alacağını alamamış olan firmaların da vebali, bunları bu şekilde eksik ve yanlış planlayanların omuzundadır. Katılım payının en az 100 lira olması, her ortağa bunun 100 katı, 500 katı sorumluluk yüklenmesi sonucu değiştirmiyor. Bu durum, alacaklı için bir bilinçli zorlaştırma ve aldatmacadır.    

 

Öyle olmasaydı avukatla bile alınamayan bunca alacak olmazdı. Bu kooperatif ve birliklere alacak güvencesi konusunda Ziraat Odalarını da ekleyebiliriz. Ödenemeyen borcunu onların da üst makamları ödemiyor. Bu kuruluşların her biri MALİ AÇIDAN da kendi içinde, tek çatı altında birleştirilmelidir. Aldıkları mal ve hizmet bedelinin ödemesinden her kurumun Merkez Birliği tam sorumlu olmalıdır. Üzerlerinde devletin etkin ve sürekli denetimi, eğitimi ve yeterli mali desteği de olmalıdır. Aksi halde bu durum düzelmez.  Hem benim önerdiğim yapıya kavuşunca borçlarını kesin ödeyecek, büyük projeleri başaracak, ihracat yapacak, dünya piyasasını takip edecek büyüklüğe de erişirler. İşsizlik oranı % 20’yi bulan tahsilli gençlerimize de ekmek kapısı olurlar. Allah’a emanet olunuz.         

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.