ŞAKA GİBİSİN KONYA

Uğur Özteke

Yeter. Bence de yeter artık. Bugün mümkün oldukça kar muhabbeti yapmayacağız.

Bugün uzun süredir yazmak istediğim ama sağa sola sarmaktan bir türlü fırsatını bulamadığımız acı bir konuyu daha göndereceğiz.

Benim güzel esnaf dostlarım ne olur alınganlık göstermesinler.

Biz sizleri yakından tanıyoruz.

Biz sizleri biliyoruz.

Sizler Allah’tan korkan kuldan utanan insanlarsınız. Siz çalıştırdığınız insanlara aydan aya sadece maaşlarını ödemezsiniz. Onların izin haklarını mesai saatlerini dakika dakika hesaplarsınız. Çünkü kul hakkından korkarsınız.

Bayramlarda adına harçlık da deseniz başka bir şey de deseniz üç beş kuruşluk katkılarla çalışanlarınızı sevindirirsiniz.

Zekatlarınızı verirsiniz.

Çocuğuna ailesine yardım gerekirse hemen düşünmeden koşarsınız.

Ammaaaa.

Bir de biraz sonra aşağıdaki durumlarda var hani.

Bunu da göz ardı edemeyiz tabi.

Hani bizim iş dünyamızın iki sözünden biri “Çalışacak adam yok” …

“İş var adam yok.”

“Adam aç ama illaki masa başı ister.”

“Kadın iş arar oturarak çalışmak ister. Yorulmayacak terlemeyecek.”

“Vallahi kardeşim param ile rezilim. Para da versek insanların çalışmaya niyeti yok”…

…………

Bu tırnak içinde verdiğim sözleri duymayanınız var mı?

Peki bir de işin artık resmiyete dökülmüş yanını okumak ister misiniz?

Haydi buyurun bir genç bayan adresini, kurumun ismini vererek kendisine sunulan iş teklifini bakın nasıl bizimle paylaşıyordu;

“Şaka gibisin Konya esnafı diyeceğim de, biliyorum ki değilsin.

Vallahi resmen kâbussun... !!!

Adam diyeceğim de demeyeyim değilsin çünkü, oraya yazmış:

Muhasebe elemanı, aynı zamanda çay kahve servisine bakacak, temizliğe bakacak.

(Bunları aradığı elaman bölümüne kesinlikle yazmıyor.)

Muhasebe elamanı arıyormuşsunuz, iş için müracaat ettim deyince öğrenebiliyoruz.

Haa tabii bir de idari binanın temizliğini yapacaksınız.

Bu arada servis yok.

İşyeri sanayinin en son durağından da öte bir yerde.

Hatırlatayım bu elaman bir de bayan olacakmış.

Servis olmamasının sebebi de herkesin kendi aracının olmasıymış.

(Benim şahsi aracım olacak ve asgari ücretle o kadar işi yapmak için taaa oraya özel aracımla geleceğim ha.)

Çalışma saati belli. Saat 08’de başlarız 19’da mesai biter.

Bir küçük hatırlatma daha. Telefonun öbür ucunda tüm bunları bana her şey normalmiş gibi anlatan da başka bir bayan...

Bu işin yazı var kışı var, tamam her şartı kabullendim diyelim. Bir bayan sanayide son durakta, kör karanlıkta… Allah’tan korkun o halimi düşünemiyorum bile.

Vay beee siz bu zihniyetle uzaya da gidersiniz hatta Mars’a da.

Öz Hakiki Konyalılar Sanayi Bölgesi de kurarsınız..

Çok yazık sizin esnaflığınıza da işverenliğinize de.

Biz bugün niye bu haldeyiz diye bir düşünün.”

……………..

Lütfen Sayın Selçuk Başkanım, Sayın Memiş Kütükcü abicim.

Konya esnafı için asla bu kötü örnek, örnek olamaz.  Ama tek tük parmakla gösterilecek kadar tek tük de olsa bunları da belli bir hizaya getirmeliyiz.

Özellikle Suriyeli, Iraklı işçi çalıştırılması ile ilgili sanki bizim de biraz insaf duygularımızda körelme başladı gibi. Bu küçük örnekler milletimizin içine girdiği zaman çok büyük yaralar açar ve Allah korusun önlenemez hale gelir.

En iyisi bu tür kötü örnekler küçükken bu işlerin önüne geçelim inşallah. 

MADEM KONYA ŞAKA GİBİ DEDİK

BU HABERİ ATLAMADINIZ DEĞİL Mİ?

Pazartesi günü bize ulaşan bir bilgiyi köşe yazıma taşımak istemedim. Çünkü nerede şaka gibi olumsuzluk varsa kimseyi kırmadan dökmeden köşemize taşıyıp o sıkıntılı durumların vatandaş adına düzelmesine çalışıyoruz.

Ve Allah razı olsun bunların yüzde 99’u da yetkililer tarafından derhal düzeltiliyor.

Ama okumayan, sorgulamayan, sadece kulaktan dolma bilgilerle, at gözlükleri ile hayata bakan bir nesil var ki Cenab-ı Allah’ım onlara inşallah tırnak vermeyecek başlarını kaşımak için.

Biz köşemizde şehrin ve insanlarımızın tercümanı olmaya çalışıyoruz ya, meğerse eleştiriyi bile hazmedemeyen böyle düşünenler için meğer biz “Devlet düşmanı” imişiz

AK Parti’de çalışan o ilahiyatçı kardeşimizle de inşallah bir gün karşılaşıp bizi tanımadan, bilmeden arkamızdan böyle bir yorum yapma cesaretini kendisinde bulduğu için kul hakkımı nasıl helal etmeyeceğimi direkt yüzüne söyleyeceğim.

Uğur Özteke’ye her çamuru atabilirsiniz, her çamuru çirkefi bulaştırabilmek adına lağım çukurlarında dolaşabilirsin ama asla asla “Devlet düşmanı” diyemezsiniz. Diyemeyeceksiniz. Kendi fesatlığınızda çamur dünyasınız da inşallah boğulacaksınız.

Bakın pazartesi günü öğle saatlerinde internet sayfamızda şöyle bir haber paylaşmıştık.

“Konya Havalanında uçak kalkamadı…

Konya Havaalanı'nda uçakların donmasını önleyen sıvının bitmesi üzerine Türk Hava Yolları’na ait TK 2033 uçuş nolu uçağın kalkışına izin verilmiyor

Konya Havaalanı'nda uçakların donmasını önleyen sıvının bitmesi üzerine Türk Hava Yolları’na ait TK 2033 uçuş nolu uçağın kalkışına izin verilmiyor. 09.25'te havalanması planlanan ve zamanında yolcuları uçağa alınan uçağın, buzlanmaya karşı “Anti-Icing” adı verilen alkol ve glikoz karışımı bir sıvı ile yıkanması gerekiyordu ve aynı saatte Pegasus’un da uçuşu söz konusuydu. İlk olarak Pegasus uçağı yıkanırken, THY’nin uçağına sıra gelince sıvı tükendi. Bu nedenle uçak içerisinde mahsur kalan yolcuların bekleyişi sürüyor.

Duruma isyan eden yolcular, haber merkezimize ulaşarak 2 saattir uçak içerisinde beklediklerini ifade ederek sorunun bir an önce çözülmesini beklediklerini ifade ettiler.”

……………

Ondan sonra işin aslını özünü bilmeden hepimiz kızıyoruz.

Konya’dan uçaklar niye uçmaz?

Uçmaaaaz.

Bizim neremiz, neyimiz doğru ve tam ki?

KADINLARIN BUZ KIRMASI

KANIMA DOKUNUYOR

ONLAR ÇİÇEK DİKSİN…

Önceki gün sanayici bir büyüğümüz aradı. Hal hatır kar kış rahmet ve bereket sohbetinin ardından abimiz asıl söylemek dahası da bizim yazmamızı istediği konuya girdi.

İş adamımız özetle şöyle diyordu;

“Uğur’cum işçi kadınların sabahın köründen akşama kadar bellerinde azıkları ile otobüs duraklarının önünde kaldırımlarda buz kırmalarını içime sindiremiyorum. Ağırıma gidiyor. Bu kadınlarımız resmen ağır işçi konumundalar. Bunlar bizim analarımız, bacılarımız. Tamam ihtiyaçları olduğu için çalışıyorlar ama erkek işi yapıyorlar. Çiçek diksinler peyzaj işinde çalışsınlar ama ağır işçi gibi çalıştırılmasınlar. Bu görüntüler bizim güzel ve iyi niyetli belediyelerimize de yakışmıyor. Bir yabancı olaya bizim gibi bakmayabilir. Türkiye’ye rezil olabiliriz.  Zaten bu iş bize de yakışmıyor. Bunu bir dile getirsen. Kadınlarımız daha hafif işlerde çalıştırılsalar vallahi çok daha güzel olacak. Hadi bu bir dillendir” diyordu.

………….

Bu konuda ilk günden bu yana belli bir kesimin çok büyük tepkisi var. Benim de anlayamadığım bir şey var. Özür dileyerek izninizle bir şey paylaşmak istiyorum.

Siz bu kadınlarımızın yazın güneşin altında çalışırken sadece gül veya lale soğanı diktiğini mi sanıyorsunuz?

Bu kadınlarımızdan birinin tek başına kaldırdığı saksıyı benim gibi dört kişi tutup zor kaldırdı. Bunu gözlerimle gördüm ve kadınlardan özür dileyerek erkekliğimden utandım. Daha sonra nenelerimizin özellikle bizim gibi dağ köylerindeki kadınların çalışmaları gözümün önüne geldi.

Dağda odununu da keserdi, mutfakta yufkasını da yapardı, iner ahırda hayvanlara da bakardı, eşeğe yükü de sarardı, çocuğunu da doğururdu, evi de pırıl pırıldı, tertemizdi.

Bunlar kar mı?

Rahmetli dedem insan boyunu aşan karı açıp evden çıkabilmek için yol açarken babaannem lapa lapa yağan karın altında dam kürürdü. 

Üstelik bir para beklentisi ya da yaptığı işin karşılığında ücret alıp sigortalı olabilmek için değil.

Kocasını mutlu etmek, evlatlarını yetiştirebilmek için ağzını dahi açmazdı.

…………

Bilmiyorum bilemiyorum.

Allah önce beni sonra bu milleti ıslah etsin diyorum.    

KOMUTANIN BU PAYLAŞIMI BENİ AĞLATTI

Dün sabah çok sevdiğim inandığım aslan gibi bir Komutanımız özelden aşağıdaki yazıyı bana gönderiyordu:

“ÇOOOK ETKİLENDİM....

EMİNİM GURUR DUYUP AĞLAYACAKSINIZ

Operasyonda şehit olan Kayserili erin cebinden şöyle bir yazı çıkar...

"Eğer şehit olursam Yozgatlı........ kardeşime 20 lira borcum var onu öder misin Komutanım..""

Yazıyı okuyan komutan gözyaşları içinde "şeref duyarım evladım, şerefle" der. Yozgatlının kim olduğunu sorar orada bulunan herkes ağlar ve şehit olan ikinci askerin bahse konu olan Yozgatlı asker olduğunu söylerler.

Komutanın gözü Yozgatlının cebinden çıkan kağıt parçasına takılır...

Alır onu da okur aynen şöyle yazıyordur;

“Kayserili benden 20 TL borç almıştı. Biliyorum vermeye gücü yetmedi ama Allah şahit ki ben onu istemiyorum. Eğer şehit olursam ona söyleyin hakkım helal olsun."

ASKERİ BÖYLE OLAN BİR MİLLETİ MUZAFFER KIL YA RABBİ.

…………..

Yarın inşallah yeniden bu sütunlarda buluşmak ümidi ile bugünlük hoşçakalın.

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Kendimizi düşünce ve niyetlerimize göre değil, hareketlerimize göre ölçmeliyiz.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ? 

Sahipsiz hayvanlara da merhamet etmeyi öğrenebildiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (12)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.