SARIKAMIŞ'TA NE OLDU? (10)

Bahri Kılınçel

Sürekli yürüyen, uyuyamayan, açlık ve yorgunluk, soğuk hava, beslenme yetersizliği, gece gündüz savaşma, sürekli ölüm ve donma korkusu, yakın çevrenin donarak ölmesi, karların üstünde geceleme, baskına uğrama, yıkanamama nedeni olan hızlı yaşlanmaydı. Artık birlikler Sarıkamış önlerindedir hızlı hareket edilecektir askerlerde takat kalmamış, yorgun argın saldırmaktadırlar. Süvari alayı Sarıkamış’tan Kars’a giden demiryolu hattını sökerek Rusların Kars’tan gelecek desteğini kesmiştir. Ruslar paniklemiştir.

Kur. Alb. Semih İlter anılarında şöyle yazar, “Neferlerden birisini ileri hattı gezerken taş gibi bir peksimeti gevelemeğe çalışırken gördüm. Peksimeti niçin ıslatarak yemediğini sordum. Hazin bir gülüşle dedi ki; “Efendim tayinimiz bundan ibaret. Islatırsam iki lokmada biter. Ben böyle geveleyerek midemi avutuyorum.”

Sarıkamış önlerinde çoğunluğu donmuş kalanlarla ilerlenirken tüm askerleri şehit olmuş genç bir teğmenle karşılaşan Enver Paşa neden burada olduğunu sormuş. Teğmen, “tüm askerlerim şehit oldu” dediğinde o teğmenin idam edilmesini emretmiştir. Harp okulu son sınıftan savaş için gönüllü gelen zayıf sarı benizli yıpranmış kaputu içindeki teğmeni kurtarmak için diğer komutanlar uğraştılar ise de teğmen orada kurşuna dizildi.

Rusya’daki esir kampındaki bir subayın not defterindeki şu satırlar acı gerçeği anlatır, “Geceleyin alay hareket etti. Saatlerce yürüdük, bitmedi. Dağlar tepeler aştık, çok yorulduk. Hala gözümün önündedir. Karın içine çömelmiş bir er bir yığın karı kucaklamış,  titreyerek, feryat ederek dişleriyle kemiriyordu. Tırnaklarıyla kazıyordu zavallı beni bile göremedi. Zavallı çıldırmıştı. Şu uğursuz buzullarda onbinden fazla insanı bir günde karların altında bıraktık geçtik.”

Rusların saldırıları sonucunda Enver Paşa’nın karargâhı da tehlike atlatmış, Alman Yarbay Feldman, Enver Paşa’nın yaveri Binbaşı Kazım Orbay, ordu baştabibi ve emir subayının ayakları donmuştur.

Artık her yeri donukların doldurduğu o anda Enver Paşa öleceğini anladı ve bir kağıda vasiyetini yazdı. “Şimdiye kadar erler ve subaylar kusursuz savaştılar, her manevrayı yaptılar. Eğer Allah yardım ederse başarı kesindir. Eğer başaramazsam son erimle birlikte öleceğim. Bu durumda vasiyetim; ben görevimi yaptığımı sanıyorum ve öyle ölüyorum. Düşmana sonuna kadar karşı koyunuz. Ne olursa olsun sonunda başaracağız. Ben hareketime pişmanlık duymadan içim rahat ölüyorum. Yaşasın dinim, yurdum, padişahım. Eşimin ödeneğinin artırılması, anne ve babamın refah içinde yaşamalarının sağlanması, kutsal bağışlanmaya erişmem için adıma hayırlı işler yapılmasını rica ederim.”

Komutanların artık son bir değerlendirmesi sonucu ani kararla komutanlık görevini Hafız Hakkı Paşa’ya devrederek Ulukışla’ya kadar atlarla oradan İstanbul’a gitmek istedi ve bunun gizli tutulmasını emretti. Binlerce askeri karlar altında bırakarak İstanbul’a döndü. Sarıkamış’a ait her şeyi yasakladı. Hatta Sarıkamış kelimesinin kullanılmasını bile yasaklayıp belgeleri imha ettirmiştir. Birlikte gittiği Halil Kut Paşa’ya şöyle demiştir “Kuvva-i külliye mahvoldu. Bütün ordu mahvoldu”… (devam edecek)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.