Savaşçı!

Erol Sunat

2018 Ağustos ayı ortalarından bugüne yapılan müthiş bir savaş var. Bu süreçte, insanımız en sevdiklerini kaybetti!

İşini-gücünü kaybetti!

Ekmek teknesini kaybetti!

Ümidini kaybetti!

Güvenini sorguladı!

İtimat ettiklerini sınadı!

Sınanmadığı olay kalmadı!

Birde gördü ki, bu ölümcül mücadelede ayakta kalma ve ayakta durma adına tek başına!

Nasreddin Hocanın Timur’un otağının önünde yapayalnız, tek başına bırakıldığı gibi…

Geriye dönüp baktığında,

Onu teşvik edenlerin,

Cesaretlendirenlerin bir anda kaybolması gibi.

Bu çabadan elinde her zaman olduğu gibi derin bir yalnızlık kalması gibi!

İşte o gün bugündür tek kişilik ordu misali savaşıyor insanımız!

Enkazlar arasında kalan o…

Sellerin sürüklediği o…

Yangının yaktığı o,

Kavurduğu o,

Ciğeri yanan,

Yüreği yanan o…

*****

Canavarlaşan enflasyon, ayağa kalkmak için çırpınan bizlere tepelerden bakarak, dudak bükerek, küçümseyerek diyor ki;

Boşuna çırpınıp durma!

Benden kurtulmak öyle kolay değil!

Bu sefer seni iyi yakaladım!

Çünkü bize;

Yardım eden yok!

Yardıma gelen yok!

Ne haldesin bilen yok!

Bilmek isteyen yok!

Gören, görmedik diye başını öbür tarafa çeviriyor!

Duyan, yalandır, o kadar da olmamıştır diye semtine dahi uğramıyor!

Enflasyon ve zamlar, istediğin kadar debelen, kurtulamazsın diye her çabalamada kaldırıp bir daha yere yapıştırıyor!

*****

Öldüm ben, bittim ben diyen insanlar, baktılar ki onları duyan yok. Yine iş başa düştü dediler doğruldular zar-zor ve tek başlarına zamlarla, enflasyonla cebelleşiyorlar.

Çare ne?

Çare yok!

Çare yerine ne mi var?

Bahane!

Birde çuval-çuval “-ecek!” ve “-acak!”

Moralimiz sıfır!

Ümidimiz kırık!

Üç yılı aşkın zamandır vermiş olduğumuz, bu berbat ve içinden çıkılmaz halden kurtulma savaşında bize yalnız kalma, yalnız bırakılma düştü!

Kendimiz söyledik, kendimiz dinledik!

Sesimiz dağlarda taşlarda yankılandı,

Gerisin geriye bize geri döndü.

Duyan duymadık dedi…

Gören görmedik diye üstüne bir de yemin etti!

Geleceğiz diyenler ise gelmedi!

*****

Ne halde olduğunuzu biliyoruz diye haber gönderenler,

Gönlümüzden geçen bu değildi diye ahkam kesenler,

Bizimle birlikte bu savaşın içinde değiller!

Çünkü onları yanımızda göremedik, var olduklarını hissedemedik!

Deprem enkazlarının altında kaldığımız yetmedi!

Enflasyona ezilmediğimiz gün yok! İğneden ipliğe gelen zamları nasıl karşılayacağız?

Ölen öldü, giden gitti!

Kurtulan kurtulduğuna sevinemedi.

Madem ki kurtuldun, kurtulduğunun mükafatı diye zamlar, vergiler, faturalar, borçlar, taksitler insanların ayağına dolandı, dolanmakla kalmadı, kördüğüm haline geldi.

Ne açılası var, ne çözülesi…

*****

Virüsün ve enflasyonun canını yaktığı,

Girdaplara sürüklediği,

Uçurumdan aşağıya fırlattığı,

Öldü diye bıraktığı kim?

Bir başına ağlayan, teselliden nasipsiz, el uzatılmayan kim?

Sen-ben, siz-biz hepimiz!

Savaş Türk’ün sazı türküsü demiş şair!

Milyonlarca adsız kahraman, çoluğunun çocuğunun nafakası için, rızkı için mücadele veriyor!

Aç, açıkta, işsiz, yüzüne kapılar kapanan!

Evine ekmek götüremeyen milyonlarca insan!

Bu ekonomik savaşın, savaşçıları!

Cengaverleri, kahramanları, koç yiğitleri bu insanlar!

İşin gerçeği de onlar, hakikati de…Gerisi laf-ı güzaf!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.