Sebep Farklı… Sonuç Aynı…

Tarkan Büyükoktar

 

 

Maden, trafik, terör, hırs…
Sebepler ne kadar değişken olursa olsun milletlerimiz için sonuç değişmiyor… Acı… Sadece acı…
Yüreklerimiz yanmakta…

Yüreklerimiz Ermenek’te… Yüreklerimiz Akşehir’de… Yüreklerimiz işçilerimizle, emekçilerimizle…
Peki bizi yönetenler ilk açıklamalarında ne diyor?...

Kaçak Kur'an kursunda patlamaya "takdir-i ilahi"... Grizu patlamasına "güzel öldüler"... Denetimsiz maden göçüğüne "fıtrat"... Asansör düşmesine "kısmet"... Teröristlerin saldırılarına "çözüm sürecinin baltalanması"... Ermenek için "doğal afet"... Fıtrat, takdir-i ilahi, kısmet, çözüm sürecinin baltalanması…
Tabi, “Biz madeni kapatıyoruz, elli kişi açtırmak için araya giriyor.” diyen ve asgari ücreti “yüksek” bulan çalışma bakanını da unutmamak lazım… Bakan olaylara sadece baktığını, işçilere, çalışma koşullarına ne kadar uzak ve yabancı olduğunu, sadece baktığını bir kez daha gösterdi.
İster madende çalışsın... İster mevsimlik işçi olsun... İster inşaatta çalışsın... İster tersanede...

İnsan emeği ve hayatının bu kadar ucuz olduğu ülkemizde "ölmek" işçiliğin fıtratında var... Ne de olsa "güzel ölüyorlar... Allah için, güzel ölüyorlar…
Yasaların torbalayıp, yargıyı paketleyenler, kendileri çuvallarken olan gariban emekçilere oluyor. Torbalanan onların umutları, gelecekleri ve ne yazık ki cesetleri…
Bu süreçte iş ve işçi güvenliğini içeren torbalaştıran yasada sadece işçilerin özlük hakları vardı... İşverenler tarafından kabul edilmeyerek uygulanmayan ve işçilerin kapının önüne konulmasını sağlayan özlük hakları…
Sözde maden işçilerinin can güvenliği için çıkarılan torba yasa, ne yazık ki ceset torbası haline gelmiştir.
Hükümetin görevi, insanların çalışırken ölmesine seyirci kalmak mıdır? Yoksa hükümetin görevi, işçilerin, emekçilerin çalışırken ölmeyeceği, şehit mertebesine çıkmayacağı çalışma ortamları hazırlayıp, tedbirler almak mıdır?
Hükümetin görevi, emekçileri ve ailelerini “Niye zamanında şikâyet etmediniz?” diye suçlamak mıdır? Hükümetin görevi, muhalefet partilerinin önergelerini sadece “Muhalefetten gelen her şey kötüdür.” mantığı ile reddetmek midir?

Cephanelik patlayınca askerliğin, maden ocağı çökünce madenciliğin, asansör düşünce işçiliğin fıtratında ölmek varken; neden hükümet olmanın fıtratında insanları düşünmek, ölmeden tedbir almak olmaz?
Neden bir hükümet yetkilisi çıkıp sorumluluk almaz da; şikâyet etmediği için vatandaşı suçlar?
Neden bir hükümet yetkilisi sorumluluk almaz da kabahatini ört bas etmek için “araya elli kişiyi koyar”?

Basiret yoksunu hükümetimizin terörist başına verdiği tavizlerin sonucunda silahsız askerlerimizin kafasına sokak ortasında kurşun sıkılıp fidanlarımız toprağa düşerken, emek sömürücüsü olan taşeronlaşmanın bir diğer versiyonu dayı başına verdiği tavizlerin sonucunda emekçilerimiz yitip gitmiştir.

Bu noktada bizi yönetenlere düşen görev taşın altına ellerini koymaktır… Bahane bulmamaktır… Fıtrat edebiyatı yapmamaktır ve artık bu ölümlerin son olması için gerekli tedbirleri almaktır…

250 liralık kitap parasını çıkarmak için 30 lira yevmiye için çalışmaya giderken can veren küçük kızımız ile madende arkadaşlarına tehlikeyi haber vermek için geri dönen işçi kardeşimizi durumunu anlayabilmektir.

Çizmem kirli, sedye çamur olmasın.” diyen işçiyle, “Çocuğum yüzme bilmiyor, suyun içinde ne yapar?” diyen annenin masumiyetini anlamaktır…

İktidar şikâyet etme yeri değildir… Çözüm üretme makamıdır… Dinleme makamıdır… Makul ve mantıklı çözüm önerisi nereden ve kimden gelirse gelsin değerlendirebilmeyi gerektirir…

İşçilerimiz, öğrencilerimiz, askerlerimiz… Hepsi bizim canımız… Hepsi bizim parçamız…

Ölüm Allah’ın emridir ve ilahi takdirdir elbette ama tartışmasız bir gerçeklikte vardır…

Tedbir takdiri değiştirir…  

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.