“Şehr-i Ereğli cümle Medine-i Münevvere vakfıdır”

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

TARİHE YOLCULUK (117)

  • Seyyah Abdülkadir Çelebi, Ereğli için “Şehr-i Ereğli cümle Medine-i Münevvere vakfıdır”diyor. Katip Çelebi ise, eski çağ tarihine ışık tutacak şekilde İvriz’deki kaya kabartmasını anlatarak literatüre taşıyan ilk müellif oluyor.

 

Seyyah Abdurrahman Hibrî’nin, 1632 yılında gerçekleştirdiği hac yolculuğu esnasında

Edirne’den başlayarak Hicaz’a kadar yolculuk esnasında gördüğü ve yaşadığı

olayları ve kutsal topraklara ait hatıralarını aktardığı eserinde, Anadolu

bölümünde Konya şehrine özel bir yer ayırıyor. Hibrî’nin Karapınar ve Ereğli izlenimleri şöyle:

“Ertesi Karapınar nâm menzil –ki İsmil ile mâbeyni dokuz saatdir- nuzûl olundu. Bunda Sultân Selim-i Sâni hazretlerinin iki minâreli bir câmi’i ve pişgâhında tabakhânesi ve bî-nâzîr çifte hanı ve hamâmı vardır. Ve binâsı isneteyn ve semânîne ve tis’ami’ede tamâm olmuşdur ki merhum Sultan Selim’in hanı tarihdir. Tarîki sahrâdır. Ertesi Ereğli nâm kasaba –ki Karapınar ile mâbeyni on saatdir- nuzûl olundu. Ve bunda Karaman oğlu’nun bir câmi’i ve bir hanı vardır. Ve Ekmekçi-zâde Ahmed Paşa dahi bir kârgîr han binâsına mübâşeret eyleyüp lâkin itmâmına muvaffak olmamışdır. Bunda dahi oturak olmak mu’tad olmuşdur. Tarîki sahrâdır. Ve bir mikdarı kumdur.”

 

“Ereğli cümle Medine-i Münevvere vakfıdır”

Kadrî mahlasıyla eserler veren seyyah Abdülkadir Çelebi ise, çıktığı hac yolculuğu sırasında geçtiği menzillerle ilgili bilgi verirken Akşehir’den başlayarak Ereğli’ye kadar

devam eden güzergâhı yaklaşık dört varak halinde sunuyor.

 “Göçü’den kalkıldıkda Karabınâr nâm mahalle varulur. Karabınâr bir karyedir ve küçük kal‘ası vardır. İçinde iki minâreli bir hoşca cami ve hareminde bir şadırvânı, bir hamâmı ve mükellef hânı vardır. Ereğli nâm mahal bâğ ve bâhcelu bir hoş vâdi-i dilguşâdır. Bir cami‘ ve iki hamâmı vardır. Ve hânları muhassal cümle carşu ve bâzârı mükemmeldir... Ereğli içinde bir nehr-i azîm akar... Şehr-i Ereğli cümle Medine-i Münevvere vakfıdır.”

“Karapınar’da Büyük Kışlalar Gördük…”

Anadolu’yu baştan aşağıya dolaşan Fransız seyyah Paul Lucas, 1707’de Konya’ya da uğruyor. Karapınar’la ilgili izlenimlerinde ise enteresan bilgiler var:

“Yaklaşık yedi saat süren yürüyüşten sonra, vaktiyle olağanüstü oldukları izlenimi veren yıkıntılara rastladık. İki saat sonra Karapınar’a vardık ve içinde bizden başka kimsenin kalmadığı bir kışlaya yerleştik. Bu ülkede birbirine benzeyen, Büyük Bey’lerin, kendilerine bağlı ordularda görev alan subayların oradan geçtiklerinde konaklamasını sağlamak için yaptırdığı birçok kışla var. Bizim yerleştiğimiz kışla, atlarıyla birlikte 2.000 kişiyi barındırabilecek büyüklükte. Bu şehirde aynı büyüklükte dört kışla var.”

Alman seyyah Carsten Niebuhr, Karapınar’dan “Karabungar” olarak bahsederken 8 Aralık’ta geldiklerini ve çok kötü inşa olunmuş bir şehirle karşılaştığını ifade ederek “Fakat iki minareli muhteşem bir camisi, iki sıralı dükkânları ve güzel bir hanı var, hepsinin de üzeri kurşun ile örtülüdür. Bu yapıların vakıfı, dükkânların ve hanın gelirini bu binaların tamirine ve camiye bağışlamıştır. Bu sebepten hepsi çok iyi bir durumdadır. Ertesi gün geçtiğimiz Yelekli (Jelakli) bir köy değil, ovada toplanıp kervanları soymağa teşebbüs eden yol haydutlarına karşı bir tepe üzerinde inşa olunmuş bir gözetleme kulesidir, içinde de muhafızlar vardır” diyor.

İvriz Kaya Kabartma’yı İlk Olarak Kim Tanıttı? 

Kâtip Çelebi, 1648 yılında Sultan IV. Mehmed için kaleme aldığı ‘Cihannümâ’ adlı eserde, Konya ve Ereğli ile ilgili önemli bilgiler ortaya koymaktadır. Ereğli’yle ilgili izlenimler antik kalıntılar üzerinde yoğunlaşırken, özellikle İvriz’deki su anıtındaki tasvirler figür ve motif olarak irdelenmektedir. “Ereğli ism-i kadimi Herakle-i Karaman, bir kasaba-i azîmedir ki yirmi iki mahallesi vardır ve her birinde mahsus mesâcit ve dört cami‘ vardır ki birisi Karamanoğlu İbrahim Beg binâsıdır ve birisi Şihabeddin Maktûl’e mensubdur ve anda türbesi vardır ve iki hamâmı vardır. Kadimden şehri almasın deyu etrafına toprâk döküb gûya bir divar içinde olmuştur... Farza kasaba bazı tilâl(tepeler) ile muhât olmuş gibidir. Sonradan muhdes sûru vardır ki bir tarafı bârû(kale)nun vasatında çekilmiştir. Bu kasabanın çayırı ve suları bir hemvar(düz) sahrada vakı‘ olub Erdost nâm kûh dâmeninde(etek) vâkı‘ olmuştur. Kadîmü’l-eyyâmda öşrî mahsulü Haremeyn-i Şerifeyn fukarasına vakıfdır... Hâlâ ol menba‘da vakı‘ Abriz nam karyenin emiri ve kebiri Ebrindos nam bir kâfir yiğidin şekli olmak üzere ol heykel bir elinde bir deste sünbüle ve bir elinde iki hûşe (salkım) engür (üzüm) suret-i nakş ve tasvir olunmuş... Kasaba hâlâ vakfıdır ve bu kasabada Kılıçarslan’ın bir cami‘ atiki ve Rüstem Paşa’nın bir hanı vardır. Ekmekcioğlu Ahmed Paşa dahi bir hân-ı cedide şuru‘edüb nâtemam kalmıştır...”

Ereğli izlenimleri arasında yer alan bir detay, eski çağ tarihine ışık tutacak durumdadır. Katip Çelebi, İvriz’deki kaya kabartmasını literatüre taşıyan ilk müellif olmalıdır. Çünkü, yukarıda tasvir edilen; “Abriz nam karyenin emiri ve kebiri Ebrindos nam bir kâfir yiğidin şekli olmak üzere ol heykel bir elinde bir deste sünbüle ve bir elinde iki hûşe (salkım) engür (üzüm) sureti nakş ve tasvir olunmuş.” İbaresiyle Hitit döneminin su anıtını ince ayrıntılarına kadar tanımlamaktadır. Tanımlama daha sonraki batılı seyyahların kitaplarında sürekli yer almıştır. Su anıtı Hitit tarihinin aydınlatılmasında oldukça önemli bir referans kaynağı olmuştur.

 

YARIN: Evliya Çelebi’nin gözünden Ereğli…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.