ŞEHZADE ORHAN

Erdal Küçükşehir

   Tarihi kayıtlarda kesin olarak bilinemese bile büyük bir ittifakla Yıldırım Beyazıt Han'ın Büyük Oğlu Emir Süleyman'ın torunu yada oğlu olduğu sanılmaktadır. Zira Ankara Savaşı sonrası Rumeli'ye geçmek isteyen Emir Süleyman'ın Bizans’a kardeşlerini rehin olarak verdiği bilinmektedir. İstanbul’da büyüyen Şehzade Orhan ilerleyen yıllarda Bizans tarafından Osmanlı'ya karşı hep kullanılmış hatta yıllık belirli bir miktarda haraç bile alınmıştır.

   Fatih Sultan Mehmed döneminde Bizans imparatoru sultana verilen verginin artırılmasını, aksi takdirde Orhan'ı serbest bırakacaklarını onunda padişahlık hakkı bulunduğunu bildiren bir heyet göndermiş olsa da Fatih Sultan Mehmed Han yıllardır verilen bu haracı kesmiş ve vermeyi reddetmiştir. Ne hazin bir hikayedir ki Şehzade Orhan, Peygamber Efendimizin methine mazhar olan ordunun içerisinde yer almak yerine kendine biat edenlerle birlikte İstanbul savunmasına katılmış, fetihten sonra kaçarken yakalanarak idam edilmiştir.

   İki haftadır yurt dışındayım ve olup bitenleri mantığıma kabul ettirmekte hala zorlanıyorum. Çalışma arkadaşlarımızla kurduğumuz iletişim grubundan 15 Temmuz akşamı ilk resimleri gördüğümde Boğaziçi Köprüsü'nün bir terör tehdidine karşı kapatılmış olabileceğini diye düşündüm. İhtilal ihtimalini hem aziz millete, hem güzel ülkeme konduramadım. Saatler geçtikçe en büyük teröristlerin iş başında olduğu ortaya çıkmaya başladı. Şaka olsun bunlar diyerek kendimi teselli etmeye çalıştım. Ertesi sabah Ankara'da bir çalışma arkadaşımızın şehit olduğu haberini aldım. O ve onun gibi birçok vatan evladı şehit edilmiş ancak teröristler başarıya ulaşamamıştı.

    Bu aziz millet demokrasi yolunda ihtilallerden çok çekti. 1960 ihtilalini dedeme ne zaman sorduysam ağlayarak anlattı. 1980 benim hafızalarımda. Doğum yapacak annemi hastaneye nasıl götüremediğimize dair bir anı olarak hâlâ durur. 28 Şubat’ı en iyi yaşayanlardanım. Çalıştığım kurum her gün gazetelerin kapak sayfalarında yaftalanırken aldığımız işler iptal ediliyor paralarımız sebepsiz yere ödenmiyordu. Eşim 4. sınıfa kadar öğretimine Almanya'da başı örtülü devam etmiş iken Türkiye'de kendi vatanında okullar onu kabul etmiyordu. Rahmetli Erbakan milleti uğruna görevini bırakmış, memleket yağmacılara teslim edilmişti.1992 yılında Sayın Hasan Celal Güzel bizlere şu sözü söylemişti: Çocuklar uyanık olun bu memleketi irtica bahanesiyle soyup soğana çevirecekler. Hakikaten irtica bahane soygun şahane günler yaşadı bu millet.

    AK Parti iktidara geldiği 2002 yılından bu yana bu tehdit hep anlatıldı, yazıldı, çizildi ama millet bu tehditlere prim vermedi. Sayın Erdoğan'a ve AK Parti'ye desteğini azaltmadı. Bu kalkışma Türk Siyasetinde artık darbe döneminin kapandığını tescil etti. Bu oyuna hizmet eden uşaklar ile oyunu kuranlar gördü ki artık tankın topun önüne canını hiçe sayarak yatan bir millet var. Cenab-ı Hakk'ın buyurduğu üzere bir kötülükten bir iyilik çıktı. Memlekete yazık oldu. Bölük pörçük demokrasimiz bir kara leke daha almış oldu. Coğrafyamızda yaşananlar herkesin gözü önünde iken nasıl bu insanlar darbeye teşebbüs etti. Milletin uçağıyla milletin meclisini devletin binalarını en önemlisi sivil halkı ne amaçla bombaladılar? İçimizde kimleri besleyip büyütmüşüz anlamak mümkün değil. Bu örgüt ve onu kullananlar böyle bir çılgınlığın başarılı olabileceğini nasıl düşündü.

    Bu köşeden sizlere ekonomik gelişmeleri yazmaya çalışıyorum. 2 yıl içerisinde sadece Soma'da yaşanan kaza sonrasında ve bu gün ekonomi dışında yazı yazdım. Türkiye, eski Türkiye değil diyorum yıllardır. Bu Millet geleceği görmek zorunda. Dünyanın geleceğinde bu coğrafyanın süper gücü olabilecek tek potansiyelini bu topraklar barındırıyor. Çünkü tarihin ona yüklediği, istese de kaçamayacağı bir misyona sahip. Türkiye'nin yapması  gereken bir çok şey varken bu hainliklerle daha ne kadar vakit kaybedeceğiz? 2012 yılından bu yana Arap coğrafyasında ve ülkemizde yaşanan gelişmelerin birer tesadüf olma ihtimali sadece komiktir. Büyük devletlerin bu coğrafyada güçlü bir Türkiye istemediklerini bilmek için uluslararası ilişkiler dalında doktora yapmaya gerek yoktur. Son 20 yıldır yönetilebilir kaos planlarını Irak'tan, Afganistan'a kadar uygulama fırsatı bulanlar, Türkiye'yi kendi başına bırakacak mıdır?

İstense de istenmese de Büyük Türkiye bu coğrafyada yer almayı başaracaktır. Kendi içimizde eksikliklerimizi, yanlışlıklarımızı beraberce düzeltmeye çalışmak zorundayız. Farklılıkların Türkiye'yi, Türkiye yaptığını kabullenmeliyiz. Şehzade Orhan ile beraber Bizans’a hizmet etmek isteyenler hala var ise bu aziz milleti daha fazla meşgul etmesinler.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.