ŞEKİLLEN(DİRİL)DİK

Ahmet Öztemel

25 yıllık havacıydım, 1924 yılında Vecihi Hürkuş’un Gaziemir Hava Teknik Okulu’ndan, mezun olduğum, havacılık, başöğretmenlik yaptığım yerden kendi üretimi uçağı uçurduğunu, Vecihi’yi, kendi tarihimizi bilmiyordum. Oysa Amerikalı Wright kardeşlerden, Lockheed kardeşler, Boeing, Douglas, Fransız Bleroit, İngiliz Bristol gibi kişiler ve uçakları bana anlatılmıştı ama Vecihi, Nuri Demirağ, Selahattin Alan, Ali Yıldız’ın yaptıkları uçaklar, kırdıkları rekorlar öğretilmemişti.” 

Sözler “Mustafa Kemal’in Uçakları” kitabıyla havacılık tarihimizi aktaran Sn. İsmail Yavuz beyefendiye ait. Peki beynimize pranga vuran eğitim müfredatını kimler hazırladı ve uygulattı acaba? Tıp tarihimize bakıyorum;  dünyanın eserlerini okuttuğu İbn-i Sina da anlatılmıyordu Tıp Fakülteleri’nde.

Yaşantımızda da algılar yönetiyor bizleri. Kendi değerlerimizi unutuyor, taklitçilikle yaşıyoruz. Klâsik Yeşilçam filmlerinde tüm başörtüler yardımcı eleman karakterindelerdi ya temizlikçi, ya hizmetçi. Yıllar sonra başörtüsüyle eğitim ve çalışma hayatında yer alamama, kamusal alana girememe kararlarının algısı mı oluşturuluyordu acaba? Yaşantımız bizim kurallarımızdan uzaklaşmış yıllar içinde. Anaokullarımıza kadar indi mezuniyetlerde kep atmak. Yaş günlerimizin vazgeçilmezi “Happy Birthday” bulduğum kayıtlara göre 1893 yılında Hill kardeşler tarafından yazılmış. Protokol cenazelerinde Chopin’in cenaze marşı çaldık yıllarca. Bu saçmalık ilk kez 11 Ağustos 2017 tarihinde şehidimiz Jandarma Uzman Onbaşı Muhammed Meriç, Ankara’da son yolculuğuna uğurlanırken Jandarma Genel Komutanlığı Bandosu “Itri’nin Segâh Tekbiri” çalınmasıyla son buldu. Rahmetli Süleyman Demirel’e bile 28 Şubat sürecinde klâsik Müzik Konserinde “İşte çağdaşlık bu” diye haykırtan da zamanın baskısıdır bence.

Milli Bayramlarımızda okullarımızdaki folklor gösterilerinin zaman zaman “Viva Espana” eşliğinde yapıldığına tanık olduk. 20 Haziran 1938 tarihinde “Gençlik ve Spor Bayramı Marşı” olarak ilk kez çalınan “Dağ Başını Duman Almış Marşı” aslında İsveççedir ve Feli Korbig’in “Tralalla Diyen Üç Kız” şarkısının müziğidir. Yaşantımıza imza atılan algılar yıllardır var ve toplumumuzu şekillendiriyor. Bence tüm ülkeye yayılması gereken Şivlilik adetimiz yok olmakta iken Cadılar Bayramı okullarımızın kutlama programına dahil günümüzde. Aralık ayının en yaygın müziği Jingle Bell artık.

Milli ve manevi değerlerimizi öne alarak yönetilmemişiz yıllarca. Tüm dünyayı şekillendiren emperyalist güçler bizi de etkisi altına almış ve halen etkisi sürmekte. Benliğimizden uzaklaşarak muasır medeniyet seviyesine ulaşmamız mümkün değil,  kopyacılıkla bir yere varmamızın mümkün olamayacağı gibi. Emperyalist güçler hissettirerek veya hissettirmeyerek bizi etkiledi, bazılarımız ve bazı yöneticilerimiz de eğitim müfredatında olduğu gibi onların dayattıklarını özümseyip adeta can simidi yaptı.  Konuya ilişkin rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, “Arap kültürünü ‘İslamiyet’ sanmakla, ‘Avrupa’ kültürünü medeniyet sanmak aynı hatadır” der. Bu hataya düşen,  kişisel gelişim ve sosyal adaptasyonunu benzer şekilde yönlendirenler için ise unutulmaması gereken iki önemli söz daha var;

Rahmetli Ebulfeyz Elçibey’den “Sen Türk olduğunu unutsan da düşmanın asla unutmaz”.

Rahmetli Aliya İzzetbegovic’den “Düşmanınıza benzediğiniz zaman savaşmanın anlamı kalmaz”, “Olduğunuz gibi kalın, dininizi ve milliyetinizi koruyun, kimliğini kaybetmenin bedeli köleliktir.”

Hızla milli eğitimimize, milli-manevi değerlerimize dönmemiz; benliğimize uygun yeni nesiller yetiştirmeye başlamamız dileğiyle.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.