Şeyh Sadreddîn Konevî Camiî ve Türbesi (3)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

“Kızım Sekine'ye de [Allah (c.c.) onu muvaffak kılsın] namaza ve diğer farzlarla birlikte istiğfar etmeye, Allah (c.c.) 'tan mağfiret dilemeye devam etmesini, Allah (c.c.)’a itaatte bulunmasını vasiyet ediyorum.” 
(Sadreddin Konevî)


KERAMETLERİNDEN BAZILARI 

Narlar Altın Oldu
Selçuklu hükümdarı Sultan Alâeddîn, Sadreddîn-i Konevî Hazretlerini ziyâret eder. Sadreddîn-i Konevî ona bir tas içinde nar hediye eder ve bunları götürmesini söyler. Sultan bu narları alıp sarayına döndüğünde, tastaki narlara baktığında her birinin mücevher hâline döndüğünü görür. Bunun bir kerâmet olduğunu anlar ve Sadreddin Konevi'ye karşı sevgisi daha da fazlalaşır. Sonradan, bu mücevherlerle Konya iç kalesini yaptırdığı rivâyet edilmektedir

Çamur Cevher oldu
Bir gün Sultan Alâeddîn'e, İran Şahı’ndan kıymetli bir mücevher hediye geldi. Sultan, kuyumcubaşısını çağırıp cevheri süslemesini emretti. Kuyumcubaşı, cevheri alıp giderken düşürdü. Sultan Alâeddîn cevherin düştüğünü görünce, veziri Sâhib-i Atâ'yı gönderip onu aldırdı ve bir yerde muhâfaza etmesini söyledi.
Kuyumcubaşı dükkanına gelince, yolda cevherin düştüğünü anladığında, korkudan rengi sarardı ve feryâd edip; "Mahvoldum." dedi. Aklı başına geldiğinde, büyük bir üzüntü içinde bu hâlini yakınındaki câmide bulunan Konevî Hazretlerine arz etmek istedi.
Konevi Hazretleri onun hâlini öğrenince: "Ey kuyumcubaşı! Eğer sır aramızda kalır da kimseye söylemezsen, cevheri bulmamız kolay olur." Buyurdu. Kuyumcu buna sevinip söz verdi. O zaman Sadreddin-i Konevî bir miktar toprak getirtip cevherin büyüklüğünü sordu. Kuyumcubaşı da; "Yumurta kadar." deyince, Konevi Hazretleri mübârek ağzının suyundan bir miktar katıp çamuru güneşte kuruttu. Çok geçmeden o toprak parçası, misli bulunmayan bir cevher hâline dönüverdi.

Hastalar Şifa Buldu 
Sultan Alâaddîn zamânında, Hâce Cihân adında Konya'da çok zengin biri vardı. Malının hesâbı bilinmezdi. Bu zenginin oğlu Sara hastalığına tutuldu. Derdine çâre bulunamadı. Zenginin ona çâre için başvurmadığı tabip kalmadı. Bunun için çok para sarfetti. Lâkin hiçbir çâre bulamadı. Hâce Cihân'ın yolu bir gün Sadreddin-i Konevî Hazretlerinin dergâhına uğradı. Derdini ona açıp: "Şu dünyâda bir oğlum vardı. O da sara hastalığına tutuldu. Ne olur bu çâresize bir derman olun." dedi. Bunun üzerine Sadreddin-i Konevî hazretleri ona oğlunun adını sordu. Hâce Cihân: "İsmi Alican, vâlidesinin ismi de Hân'dır." dedi. Konevi Hazretleri hizmetçiden kâğıt kalem istedi ve ‘Eûzü besmele’ okuyup; "Bismillahillezî lâ yedurru maasmihî şey'un fil erdi velâ fis semâî ve hüvessemîul alîm. Eûzü bi kelimâtillah-it-tâmmâti küllihâ min nefsihî ve ikâbihî ve şerri ibâdihî ve min hemezât-iş şeyâtîn." yazdı ve duâlar etti.
Hâce Cihân eve gittiğinde oğlunun sara illetinden tamâmen kurtulmuş olduğunu gördü. Allahu teâlâya şükürler etti ve bunun kerâmet olduğunu anlayıp, Sadreddin-i Konevî Hazretlerine karşı sevgisi arttı.

VEFATI VE VASİYETİ
Sadreddin-i Konevi, 673 Hicri, 1274 miladi yılı Muharrem ayının 16. pazar günü vefat etti. Sadreddîn-i Konevî hazretleri vefât ettiğinde cenâze namazı büyük bir kalabalık tarafından kılındı. Vasiyetine uyularak kabri üzeri kapatılmayıp, açık bırakıldı. Türbesi II. Abdülhamid Han zamanında ve onun direktifleri ile Konya Valisi Ferid Paşa tarafından, 1899 yılında yeniden imar ve ihya edilmiştir. 
İ’caz’el-Beyan, Miftah’ül-Gayb, Nusus, Mir’at ül- Arifin, Nefahat gibi pek çok değerli eseri vardır. Eserlerinden Fatiha Tefsiri 1310’da Haydarabad’da basılmıştır. Son yıllarda, eserleri Türkçe’ye çevrilip yayınlanmaya başlanmıştır. Meram Belediyesi bünyesinde kurulu MEBKAM tarafından Konevi Sohbetleri de icra edilmektedir. Adına konferanslar ve sempozyumlar da düzenlenmektedir.

Vasiyetinden 
* Felsefe ile ilgili kitaplarım satılıp parası sadaka olarak dağıtılsın. Tıp, Fıkıh, Tefsir gibi diğer ilimlerle ilgili kitaplarımı da Şam'a vakfediyorum. Onların hepsi orada bulunan ve Allah ( c.c.) için ilim tahsil edenlere verilsin. Kendi yazdığım kitaplarım da benden bir hatıra olarak Afifüd-Din'e ulaştırılsın. Ve ehli olan kimselere onları okutması söylensin.
Kızım Sekine'ye de [Allah (c.c.) onu muvaffak kılsın] namaza ve diğer farzlarla birlikte istiğfar etmeye, Allah (c.c.) 'tan mağfiret dilemeye devam etmesini, Allah (c.c.)’a itaatte bulunmasını vasiyet ediyorum.
* Dostlarıma da ancak yaşanılmak sureti ile bilinebilen zevkî marifetlere, anlaşılması güç ve kapalı olan bilgilere dalmamalarını; ister benim, ister şeyhimin (Allah ondan razı olsun) sözleri olsun, onların sadece sarih ve açık olanları ile yetinmelerini, bunların dışında kalan, açık ve sarih olmayanların tevilini düşünmemelerini vasiyet ederim.
Bekâr olanlarınız Şam'a hicret etmeye çalışsın. Çünkü yakında buralarda bir takım fitneler zuhûr edecek ve çoğunuzun rahatı kaçacak ve size söylediğimi hatırlayacaksınız. Ben işimi Cenâb-ı Hakk'a havâle ediyor ve O'na bırakıyorum. Dostlarım duâlarında beni hatırlasın ve bana her türlü haklarını helâl etsinler. Benim bıraktığım bilgiler de onlara helâl olsun.
Allahü Teâlâ’dan kendim ve sizin için mağfiret diliyorum. Yâ Rabbî bana mağfiret et. Şüphesiz sen merhâmet edicisin.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.