Şükürsüzlük girdabı

Yusuf Alpaslan Özdemir

Bizden daha iyi koşullarda yaşayanları görüp, onların hayat koşullarına imrenmektense; zor koşullarda yaşayanlara bakıp halimize şükretmek, hayrın da şerrinden de O’ndan geldiğini kabul etmek evlâdır. Irkçılığın her türlüsü Müslümana haram kılınmış, iki cihanın güneşi Sevgili Peygamberimiz; “Arap’ın Arap’a üstünlüğü yoktur” demiştir. Vicdan sahibi olmak insanı insan eden en temel hasletlerdendir. Bu cümlelerimiz bir kenarda dursun ve yazının kalan kısmını bunları aklımızın bir köşesinde tutarak okuyalım sevgili okurlarım…

Kimsenin bile isteye yaşadığı toprakları, kurduğu düzeni terk etmek istemeyeceği gerçeği ortada dururken çeşitli hileli algılarla ve münferit bir iki olayı genele taşıyanların faşizan tutumlarından dolayı kardeş kavgamız, sürtüşmeler eksik olmuyor toplumumuzda.

Kadim tarihi boyunca merhameti ve vicdanıyla destanlar yazmış aziz milletimiz; zora düşmüş, darda kalmış insanlara din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin elini uzatıyor. Binlerce Suriyeli veya Ukrayna’dan, diğer ülkelerden gelen göçmenlerden aklı havada birkaçının çıkardığı olayı genele addederek algı ve düşmanlık yaratmak, bazılarının hobisi haline geldi. Bunların yapıp ettikleri, Allah’tan korkan birinin yapacağı işler değil.

Küçük bir araştırmayla bu türden zor yaşamlar hakkında fikir edinebilir, bu coğrafyalardaki insanların ne denli akıl almaz sorunlarla boğuştuklarını okuyabilirsiniz. Meselâ; Gerçek Hayat dergisinin son sayısında Beheşti Abdullah Tekin’in ‘Yer Altı Şehrindeki Hayatlar’ başlıklı haber yazısında El Bab’da şehir altı şehrinde yaşayan insanların dramı sağduyulu düşünme noktasında faydalı olacak bir yazı. Örneklik teşkil etmesi açısından özetlemek isterim bu yazıyı; “Yer altı şehirlerinde temel ihtiyaçların çoğu yok; lavabo, mutfak ve duş gibi bölümlerse ortak kullanılmakta. Bir annenin evlâdını aç bir şekilde uyutması ancak yaşanılarak anlaşılabilecek bir durum. İnsanlar yer yer 2-3 ay yiyecek ekmek bile bulamıyor. Açlıktan ağaç kabukları ve yapraklarını yiyen insanlar var. Hatta bu durum öyle bir hal almış ki, insanların açlıktan ölmeleri üzerine kedi etinin yenebileceği fetvaları yayınlanmış. Ummu Hamid isimli anne şunları anlatıyor: ‘Yaşadığım şehri terk etmek zorunda kaldım. Bombardıman sırasında eşimi kaybettim. 4 çocuğumla birlikte şiddetli çatışmaların arasında kaldık ve bölgeden kaçtık. Yaklaşık 1 haftalık yürüyüşten sonra El Bab’a ulaştık. Geceleri çocuklarıma ufak bir ekmek parçası dahi bulamadım. 4 yetim çocuğum var, biri engelli ve özel ihtiyaçları bulunuyor.”

Medyada faş edilen kirli haber ve paylaşımları, birilerinin provokasyon dolu kirli cümlelerini duyarken ve okurken lütfen bu ve benzeri sahneleri gözünüzün önüne getirin ve empati yapın.

Günlerdir aç ve perişan haldeki kız kardeşi ile küçük yeğenleri için fırından ekmek çalmak zorunda kalan ve yıllarca hapis yatan Sefiller’in Jan Var Jan’ı, bir tas mercimek çorbasına ömrünü feda etmeye hazır kahramanıyla Knut Hamsun’un Açlık’ı da gelsin hatırınıza

Empati yapalım. Evet insanoğlu eşref-i mahlûkattır, Allah’ın yeryüzündeki halifesidir, iyi yaşamaya da lâyıktır ve kendisine emanet olan cana iyi bakmaya. Allah bir imtihanla pek çok şeyden mahrum bıraktı, en temel ihtiyaçlardan, hatta kocanızı veya çocuklarınızı kaybettiniz. Binbir güçlükle mücadele etmekten başka çareniz yok. İşin kötüsü karşılarında ne olduğu belli olmayan düşmanlar, topraklarında binbir milletten insanlar var; kimin ne olduğu, kimin eli kimin cebinde belli değil.

İşte bu ahval ve şerait içinde sığındığı komşusundan, asırlar boyu bir şekilde ilişki içinde oldukları ülkeden birileri çıkıp kardeşlik bağlarını, merhamet duygularını örselemek için elinden geleni yapıyor. Kimisi dükkân ziyaretleriyle hedef gösteriyor, kimisi bu insanlardan daha çok hizmet bedeli alma ve çeşitli tehditler peşinde. Kışkırtmanın, suçlamaların bini bin para.

Düşünen beyinlere misafir olan çok somut bir hakikat var: Ayakta kalmamızın, pek çok devlete hükmetmemizin vesilelerinden biri de merhametimiz, vicdanımız, darda kalana kol kanat germe hasletimizdir.

Plânların üstünde plân, plân kurucuların üstünde plân kurucu vardır. İyilikten, merhametten vicdanlı olmaktan kimse zarar görmez. Yardımcımız ve karşılığını verecek olan en büyük güç, eşi benzeri olmayan Yüce Yaradan böylelerinin yanındadır ve mükâfatını verecektir; iyilikten maraz çıkaranların, ortamı kaşıyanların, ırkçılık yapanların da cezasını…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.