Süleyman gelmedikçe ikilik kalkmaz

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

TARİHE YOLCULUK (152)

 

Dünyada, Türkiye’de ve Konya’da o kadar çok sahte şeyh ve sahte Mevlevî grupları var ki… Manevi dilleri bilen bir Süleyman gelmedikçe yeryüzündeki senlik, benlik dâvası ortadan kalmaz.

Hazret-i Mevlânâ’nın 744. Vuslat Yıldönümü dolayısıyla bu sene düzenlenen uluslararası anma törenlerinin teması; “Kardeşlik Vakti” olarak belirlenmiş.

İsabetli de olmuş.

Tasavvufî derinliği olan BİR’likle ilgili rubai ise şöyle özetlenmiş:

“Sen bensin, ben de senim işte. Öyleyse nedir bu senlik, benlik!”

Divân-ı Kebîr’deki rubailerden bir demet sunuluyor:

 

“Beri gel, daha beri, daha beri.

Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?

Bu hır gür, bu savaş nereye dek?

Sen bensin işte, ben senim işte.

 

Ne diye bu direnme böyle, ne diye?

Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye?

Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek,

ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?..”

 

Bu güzel rubaînin sonlarına doğru Mevlânâ, bakın nasıl sesleniyor bütün insanlığa:

“Dünyada nice diller var, nice diller,

ama hepsinde anlam bir.

Sen kapları, testileri hele bir kır,

Sular nasıl bir yol tutar, gider.

Hele birliğe ulaş, hır gürü, savaşı bırak,

can nasıl koşar, bunu canlara iletir.”

Üzüm Kavgası

Mesnevî’deki üzüm hikâyesini bilirsiniz. Arap, Acem, Türk ve Rum, bir dirheme üzüm salkımı almak istediler de Acem; ona “engür” dedi, Arap ise “inep” diye tutturdu. Türk ise, o paraya “üzüm” alalım derken Rum, olmaz dedi “istâfil” alalım…

Birbirleriyle anlaşamayınca arada çatışma, kargaşa yaşanıyor. Yumruk, tekme, tokadın hesabı yok! Bunların kavgalarını gören ve pek çok lisân bilen âlim (bilgin) bir kişi, hepsinin isteğini yerine getirir. Parayı alır ve onlara üzüm salkımını gösterir. Böylece kavga da biter. Bu hikâyeden çıkarılacak hisse şudur:

“Bu ikilik, manevi dilleri bilen bir Süleyman gelmedikçe kalkmaz.”

 

“Senlik, Benlik Dâvâsı” Niye?..

Bu “senlik, benlik dâvâsı” da ‘manevi dilleri bilen bir Süleyman gelmedikçe’ kalkmayacağını hepimiz biliyoruz. Hz. Mevlânâ, “Dünyada nice diller var, nice diller, ama hepsinde anlam bir” derken, neyi kastettiğini üzüm hikâyesinde bize gösteriyor.

“Ayrı dilleri konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir” beyiti de yukarıda anlatılanların bir izdüşümüdür.

Sahte Şeyhlere Dikkat!..

Karaman’da Medâr-ı Mevlâna Camisinin içinde Hz. Mevlâna’nın annesi Mümine Hatun’un türbesini ziyaret ederken Yenikapı Mevlevîhânesi’nden geldiklerini söyleyen bir Mevlevi Grupla karşılaştık. Türbenin üst köşesine de bir levha astıklarını sonradan farkettim. Dr. Mustafa Güçlü, bu gurubun başındaki şeyhle ayaküstü konuştular.

Hat levhada nelerin yazılı olduğunu sonradan öğrendiğimde, bu sözlerin gizli şirk olduğunu ve böyle bir levhanın Medâr-ı Mevlâna’ya yakışmayacağını söyledim. Karaman İl Müftülüğü inşallah o levhayı oradan kaldırmıştır.

Dünyada ve Türkiye’de ve dahi Konya’da o kadar çok sahte Mevlevî grupları ve sahte şeyhler var ki… Müslümanım diyen ferasetli insanlarımız bunlara çok dikkat etmeli ve onların hilelerine kanmamalıdırlar.

 

YARIN: Yeni bir “Mevlâna Dini” oluşturma projesi…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.