SULTAN II. ABDÜLHAMİD’İN HAYATINDAN KESİTLER-I

Ahmet Kuş

Osmanlı Devleti’nin nevi şahsına münhasır hükümdarlarından biri olan Sultan II. Abdülhamid hakkında çok şey yazılıp söylenmiştir. Seveni çok olsa da sevmeyeni de olan birisidir. Hatta muhafazakâr kesimin bazı aydınları tarafından bile istibdatla suçlanmış bir devlet adamıdır. Devletin bekası için uyguladığı siyaset sebebiyle onu acımasızca eleştiren bu aydınların çoğu hayatlarının sonraki yıllarında II. Abdülhamid’i eleştirmekle hata ettiklerini belirterek, onu yanlış anladıklarını söylemişlerdir. Yıkılmak üzere olan bir cihan devletini iç ve dış muhalefete rağmen 33 yıl süreyle ayakta tutmak öyle her babayiğidin harcı değildir. Osmanlı hanedanının Türk-İslam tarihine mal olmuş bu mümtaz şahsiyeti hakkında dilimiz döndüğünce sizlere bazı anekdotlar aktarmaya çalışacağız.

Bir süre önce televizyonda yayınlanan bir dizi sebebiyle halk arasında da oldukça popüler olan II. Abdülhamid’in hayatı hakkında çok sayda kitap ve yazı kaleme alınmıştır. Bu kitaplardan bir tanesi de merhum Necip Fazıl’a aittir. “Ulu Hakan II. Abdülhamid Han” adlı bu eser Necip Fazıl’ın kendisine mahsus renkler taşıyan ideolocyasının temel dayanaklarından birisini oluşturur. Kitap 600 sayfayı aşan hacmiyle oldukça kapsamlı ve kayda değer bir çalışmadır. Kitapta, II. Abdülhamid, karanlık ve susturulmuş bir dönemin sırlarını cesurca haykıran bir sözcü sıfatıyla karşımıza çıkar. Necip Fazıl için bu kitap öylesine önemlidir ki “İdeolocya Örgüsü” adlı temel tezinin, kendi deyişiyle baş eserinin yanı başına konumlandırır. Necip Fazıl, II. Abdülhamid aleyhine ortaya atılan ne kadar iddia varsa, onların tam tersinin doğru olduğunu söyler. Necip Fazıl’a göre II. Abdülhamid’e bakış açılarına göre aydınların dünya görüşleri, ufukları, ufuksuzlukları, tarihimize ve bugünümüze dair neler düşündükleri rahatlıkla tespit edilebilir. Yani II. Abdülhamid’e ilişkin görüşler yakın tarihimizin bir turnusol kâğıdı gibidir. Necip Fazıl eserini şu cümleyle bitirir: “Abdülhamid’i anlamak her şeyi anlamak olacaktır.” Üstad’ın dediği gibi Abdülhamid’i gerçek manasıyla ve her yönüyle anladığımız zaman birçok meselenin kilidini de açmış olacağız…

Abdülhamid Han mükemmel bir eğitim hayatından sonra Şâzeliyye tarikatı şeyhi Mehmet Zâfir Efendi ve Kadiriyye tarikatı şeyhi Ebu’l-Hüdâ Efendi’den feyz alır. Siyasî dehası genç yaşta şekillenmeye başlayan Abdülhamid, amcası Sultan Abdülaziz ile birlikte Mısır ve Avrupa gezisine katılır. Fevkalâde bir zekâ ve hafızaya sahip olan Abdülhamid aynı zamanda gönül almayı bilen nazik birisidir. Bir defa gördüğü ya da sesini işittiği kişiyi asla unutmayan bir özelliği vardır. Abdülhamid son derece yumuşak huylu, hikmetli konuşan, karşısındaki insan düşmanı dahi olsa onu etkileme kabiliyetine sahip bir şahsiyettir. Abdülhamid’in en büyük talihsizliği, Osmanlı saltanatına oturduğu sırada devletin çok kötü şartlar içerisinde olmasıdır. Ama buna rağmen müthiş bir sabır ve büyük bir maharetle devleti, 33 yıl gibi uzun bir süre ciddi bir kayba uğratmadan yönetme becerisini gösterir.

Bir günde 15-16 saat çalışan Abdülhamid Han, onca işine rağmen marangozluğa da vakit ayırmış ve bizzat kendi ürettiği son derece kaliteli eşyalar bırakmıştır. Sultan, marangozluğunun yanı sıra seyahatnamelere ve dedektif romanlarına da düşkündür. Çoğu zaman yatmadan önce bunlardan bir bölüm okutarak dinler ve öyle uyurdu. Sultan bu tür romanlara öylesine tutkundur ki Sherlock Holmes serisinin yazarı Arthur Conan Doyle’yi İstanbul’a davet edip kendisini Mecidiye Nişanı ile ödüllendirdiği bile söylenir. Abdülhamid’in on bin kitaplık kütüphanesinin iki binden fazlasını polisiye romanlar oluşturur. Abdülhamid matbaa ve yayın faaliyetlerine de meraklıdır. Devrinde üretilen en modern matbaa makinelerini İstanbul’a getirtip çok güzel divanlar bastırır. Bastırdığı bu divanlardan birisi olan Cem Sultan Divanı’nı İngiltere, Almanya ve Amerika gibi ülkelere gönderir. Aynı şekilde Sahih-i Buhari’nin en güzel baskılarından biri de Abdülhamid tarafından yaptırılmıştır. Bu nüsha hadis külliyatı içerisinde hâlâ “Abdülhamid Neşri” adıyla bilinir. Abdülhamid Han, Buhari’yi yalnız manasını öğrenmek için değil, aynı zamanda dua olarak da okurdu. Bastırdığı Sahih-i Buhari kitaplarını ücretsiz olarak halka dağıtmıştır.       

                                                                                                                              

      

             

           

         

              

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.