Süpürge!

Erol Sunat

Erkin Koray’ın yıllar önce dillerden düşmeyen, bilenler için hâlâ çok güzel ve dinlenen bir şarkısı vardı.

“Çöpçüler!”

Şarkının sözleri baştanbaşa mecazdı!

Süpürülen bir aşkı anlatıyordu.

Aşkın süpürülmesi hikayesi hem ilgi çekmiş, hem de o günlerden bugüne intikal etmişti.

Şarkının sözleri şöyle başlıyordu;

“Aşktan yana şansım yok/ Ağlıyorum derdim çok/ Aşkımı kaybetmişim / Sordum sordum bulan yok”

“Dün gece çok aradım/ Aradım bulamadım/ Kör olası çöpçüler / Aşkımı süpürmüşler”

Biz sevmeyi kaybettik!

Biz aşkı kaybettik!

Hem öyle bir kaybettik ki…

Aşkımız, sevdamız, dediğimiz ne varsa bilmediğimiz süpürgeler tarafından süpürüldü gitti!

Hani nerede o dostluğumuz? Hani nerede o kardeşliğimiz?

Hani nerede o komşuluğumuz? Hani nerede o hısım-akrabalığımız?

Nerede o sıla aşkımız, nerede o şehrimize duyduğumuz sevgi?

Nerelerde kaybettik onca güzel hasleti, onca güzel duyguyu?

Hani o kopmayan sevgi bağları nerede, kim süpürdü gitti sevgiyi, aşkı?

Nereye süpürdü?

 

*****

Aramayı-sormayı dahi Whatsapp ve SMS’lere bıraktık! Biz aramayı-sormayı da kaybettik!

Telefon bile açamıyoruz!

Kimi için kontör gider, kimi için çok yazar!

Pandemi gibi bir ölüm-kalım süreci yaşanmasaydı, enflasyon hepimizi bu denli sarsmasaydı zor görürdük, zor hissederdik bu süpürülme hadisesini!

Süpürge denen garibin var mı bir suçu taksiri?

Esas kim süpürmüş, kim süpürüyor, kim süpürmeye niyetleniyor, kimin gözü süpürgede ona bakılmalı! Gördünüz-gördünüz, göremediniz, geçmiş olsun!

Bu aşkı, bu sevdayı gurur için, kibir için, üç kuruşluk çıkar ve menfaat için süpürmenin faturasıdır bu günler.

Pandemi de uzun aylar geçirdik, aklımız başımıza geldi mi?

Keşke gelseydi…Ne kaybettiğimizin, neyi kaybettiğimizin farkına varamadığımız günler ve aylar yaşıyoruz!

 

*****

O kadar çok şey kaybedilmiş ve süpürülmüş ki, aşk ve sevda adına,

Kalpler taşlaşmış,

Hoşgörü insanları tek etmiş.

Sürekli bağıran,

Kavga eden,

Tartışan,

İkna olmayan,

Dediğim dedik diyen,

Burnundan soluyan,

Öfkeli ve nefret dili konuşan yüzler kalmış meydanda…

Gemisini kurtaran Kaptan diye bir türkü tutturmuşlar!

Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir diye de bir söze tutunmuşlar!

Kim yanmış? Kim yıkılmış?

Kim enkazlar altında kalmış umurlarında bile değil!

 

*****

Temizlik görevlileri kardeşlerim beni bağışlasınlar. Onlar bu şehri pırıl-pırıl, tertemiz yapan, bu şehre temiz şehir sıfatı kazandıran insanlar.

Bizim anlatmaya çalıştığımız süpürücüler sizlerin eline su dahi dökemez!

Çünkü onların süpürgesi farklı…Niyetleri halisane değil!

Yaptıkları işin içine sevgi katmak gibi dertleri yok!

Çünkü onların;

Sevgileri yok!

Vicdanları yok!

Merhametleri yok!

Temizlik diye, temizleme diye bir dertleri yok!

İşte onun içindir ki, bizim gerçekten aşktan yana şansımız yok!

Kimi sevdiysek,

Kime aşık olduysak,

Kimin peşi sıra yürüdüysek, kimin peşi sıra sürüklendiysek!

Tuttuğumuz ve tutunduğumuz dallar hep elimizde kaldı!

 

*****

Güvendiğimiz dağlara kar yağdı diye ondan yakılıyor ağıtlar!

Onun için içli bütün şarkılar!

Onun için yanık cümle türküler!

Neden mi ağlıyoruz?

Hem derdimiz çok,

Hem derdin ne diye bakan yok, soran yok,

Hem de gözyaşlarımızı silen yok!

Sevilen taş kalpli olunca ne yapacaksınız!

Taş kalbi yumuşar mı diye bekliyor insanlar!

Yumuşasın diye dua edenler pek çok!

Bağrıma taş basarım, senden de bu aşktan da vazgeçerim diyemiyor yine pek çoğu…

Süpürülen aşklarını ise kaybettikleri yerlerde beyhude aradıklarının nedendir bilinmez hâlâ farkında dahi değiller.

 

*****

Sevilen, sevmenin ne olduğunu unutmuşsa, sevgiyi, aşkı hedefine ulaşma adına; bir araç gibi, bir basamak gibi, bir atlama taşı gibi kullanma derdinde ise, böyle aşkın sevene, sadece sıkıntısı ve eziyeti kâr kalıyorsa, olmaz olsun böyle aşk, olmaz olsun böyle sevgi denilebilmeli!

Aşkınız, sevdanız, umutlarınız, hayalleriniz süpürülmüşse sokaklardan, caddelerden, meydanlardan ne bulacaksınız?

Ne bulmayı ümit ediyorsunuz?

Her sokak, her cadde, her meydan, aşkını, sevgini boşuna arama, yok… yok… diye bağırıyor, biz ise buradaydı, burada olmalı, buralarda olmalı, az sonra karşı köşe başından çıkıp gelecek, bana söz vermişti, sözü vardı diye aramaya devam ediyoruz!

Sokaklarda bulduğumuz ne mi?

Bir yığın inilti! Bir yığın sızlanma! Bir kucak dolusu hayal kırıklığı!

Bilinmez bir gecenin yarısında gelmişler, görünmez süpürgelerle aşk adına, sevgi adına ne var, ne yok süpürüp gitmişler.

Arada bir uğrayıp, kıyıda köşede kalmış aşk ve sevgi kırıntılarını da süpürüp gidiyorlar!

Bizi sevmeyeni, sever gibi görüneni, hiçbir zaman da sevmeyecek olanı sevmek ne demektir bilir misiniz?

İşte bizim yaşadığımız sendrom böyle bir sendrom! Olanda kaybedilen ve süpürülen aşka ve sevgiye oldu. Yazık, çok yazık oldu!

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.