Tebdil-i mekanda ferahlık vardır...

Oktay Mermer

İnsan, sürekli yaşamak zorunda kaldığı ortamda kimi zaman bunalır.

Her gün yapıla gelen işler hayatı ter düzeleştirir.

Bundan dolayı insan yer değiştirince ferahlar, tekrar yaşama sevinci bulur.

Mekân değişikliği insanı ferahlatır, bu doğrudur.

Fakat bu ferahlık mekândan değil, insanın kendindendir.

Gittiği her yerde Allah’ın kendisine sunduğu ferahlatıcı imkân ve fırsatları değerlendirdiğinde, bu ferahlık hâsıl olur yoksa en ferah mekânlar bile olsa, eğer insan kendisine sunulan imkân ve fırsatları değerlendirmezse, hayat ona zindan olur.

Hayatın hoşluğunu, rahatını ve ferahını, insan kendinde aramalı.

Bu arayış belki zor ve meşakkatlidir.

Hele bu arayışı tek başına yapanlar için çok tehlikelidir.

Hak veya Hak’tan bir inayet eli bulur ve o ele yapışırsa, artık korku ve endişelerini bir kenara bırakmalı.

Her mekân değişikliği, insana sunulan bir imkân ve fırsattır.

Yeni bir hayata başlıyor gibi bir özelliği ve güzelliği vardır.

Yeni dostlar kazanılır ve insanın önüne yeni ufuklar açılır.

Kendini yenileme imkânı doğar, alışkanlıklarını gözden geçirip varsa kötü alışkanlıklarını iyileriyle değiştirme fırsatını yakalar.

Hedefi büyük insanlar, bilinçli bir mekân değişikliğine giderler.

Her gittikleri yerde manevi bir inkılap gerçekleştirirler.

Sonra döner, hayatlarını yeniden inşa ederler.

O yüzden bazen ortam değil ruh halinin içinde bulunduğu sıkıntı ve baskı ortam değişikliğine sebep olsa da, farklı mekanlarda yine aynı sıkıntıların devem etmesi mümkündür.

Yani insanın kimi zaman yakın çevresini değiştirmesi ve bununla beraber yakın çevresinde bulunan insanları, arkadaşları ve dostları tebdil olduğu mekandaki yeni simalarla değiş tokuş yapması demektir.

Bunun neticesinde ise insanın sürekli yaşamak zorunda olup her gün gördüğü çevreyi ve o çevredeki insanların ruhunda oluşturduğu o pis havayı dışarıya atıp tebdil olduğu yerdeki yeni havayı ruhunun ciğerlerine solumasıyla feraha ulaşması mantığı vardır.

İnsanın sadece bir günü, ömründe ufak bir ömür olup ve bunun bıkkınlığını gece tatlı bir uyku ile rüya alemine uçup gitmesi sonucunda ulaştığı ferahlık bir tebdil-i mekan değil midir?

Ya da çocukluğundan ihtiyarlığına kadar hayatın onun ruhunda açtığı yaraları ve yorgunluğu bir gün ölüp gitmesi ile dünyayı öteki hayat ile değiştirip feraha ulaşması da bir tebdil-i mekan değil midir?

Elbette ki öyledir.

O yüzden şu hayal dünyasında içimizi ferah tutup ailemiz ve arkadaşlarımız ile mutlu olmanın yollarına bakmalıyız.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.