TEVAZU GÖSTERİP MÜTEVAZI OLALIM…

Oktay Mermer

Tevazu, iyi ve güzel ahlak örneklerinden biridir.

Toplum içerisinde de ''Tevazu'' yani mütevazı bir kişilikle davrandığımızda saygın bir statü ve değer elde etmiş oluruz.

Tevazu ya da mütevazı kişiliğe sahip olmak hepimizin yapmak istediği ama kolay kolay beceremediğimiz bir iyi huy olarak bilinir.

Kendini büyük görmemek, kendimiz haricinde insanları küçük görmemek toplum içerisinde edinmemiz gereken iyi huylardan biridir.

İnsanlar ''tevazu'' sahibi olup ''mütevazı'' bir kişiliğe sahip olmanın nasıl yollardan geçtiğini araştırıyor.

Konu ile ilgili verilen eğitimlere katılanlar dahi oluyor.

Peki Tevazu nedir?  Mütevazı kimdir?  Mütevazı insanın özellikleri nelerdir?  Alçak gönüllü olmakla ne kazanırız?

Tevazu nedir? Eş anlamlısı alçak gönüllülük güncel sözlükte: Kendi değerini olduğundan aşağı göstermek, başkalarını küçük görmemektir.

Mütevazı, alçak gönüllü ise: bu özelliğe sahip büyüklenmeyen (kimse) demektir.

Kısaca: Kişiliğini yüceltmeyen, kendini öne çıkarmayan anlamına geldiği söylenebilir.

Alçak gönüllü olmakla ne kazanırız?

Kendimizi kazandığımız söylenebilir.

İnsanın istekleri sınırlı değildir.

Yetinmeyi bilmedikten sonra en büyük servet bile açlığı dindirmez.

Hayatı duymak ve ondan keyif alabilmek alçak gönüllü olmaya bağlıdır.

Bireyin yaşamı için yetinmeyi bilmek tek çıkar yoldur.

Başkaları tarafından dünyaya getirilen, dışarısı tarafından eğitilen ve yaşamının kuralları başkalarınca belirlenen bireyin büyüklenmesi geçerli bir etkinlik değildir.

Ne zaman gelip ne zaman çıkacağımızı bilmediğimiz ve gözle görülmeyecek kadar küçük bir alanda bulunan hayatlarımız ne kadar yüceltilebilir ki?

Hak edilmiş bir hayat yok, ancak bahşedilmiş bir yapıdan söz edilebilir.

Bizim olduğunu iddia etmek için bile sağlam bir temel yoktur ki hayat, sonsuz uzay- zamanda gelip geçici bir heves gibidir.

Dolayısıyla alçak gönüllülük insanın algısını tamamlayan hayati özelliklerdendir.

Tevazu; alçak gönüllü olmak, Hak karşısında hiçliğinin idrakine erebilmektir.

İnsan kendisinde bulunan ilim, mevki ve mal gibi her hangi bir nimet sebebiyle, bunlardan mahrum olanlara karşı üstünlük iddia ederek maddî-manevi  haksızlık yapmamaktır.

Allahü Teâlâ, bütün kitaplarda, kibri kötülemiş ve yasak etmiştir. Kur'an-ı kerimde de, (Allah, kibirli olanları elbette sevmez!) buyurmuştur.
Tevazu sahibi olabilmek için dünyaya niçin geldiğini, nereye gideceğini bilmek gerekir.

İnsan, hiç yok idi.

Önce bir şey yapamayan, hareket edemeyen bebek oldu.

Şimdi de, her an hasta olmak, ölmek korkusundadır.

Nihayet ölecek, çürüyecek ve toprak olacaktır.

Dünya zindanında, her an, ne zaman azaba götürüleceğini beklemektedir.

Ölecek, leş olacak, böceklere yem olacak, kabir azabı çekecek, sonra diriltilip kıyamet sıkıntılarını çekecektir.

Cehennemde sonsuz yanmak korkusu içinde yaşayan kimseye kibirlenmek, üstün görünmek mi yakışır?

Tevazu mu yakışır?

O yüzden makam sahipleri, maddi imkânları üst seviyede olanlar.

Bir kez daha düşünüp, şahsımıza Allahü Teâlâ tarafından verilen imkânları iyi değerlendirelim.

Kibir ne kadar kötü ise, tevazu da o kadar iyidir.

Hadis-i şeriflerde buyruldu ki:
Allah için affedenin şerefi artar, tevazu eden de yücelir.

Kişi tevazu edince, Allahü Teâlâ, onu yedi kat göklere kadar yükseltir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.