TIP

Ahmet Öztemel

Doktor doktor kalksana, lambaları yaksana; Ata’m elden gidiyor, çaresine baksana

Çocukluğumdan aklımda kalan şiir. Kim bilir kaç nesil bununla büyüdü. Çocuk aklınla düşünürsün; Ata’n elden gidiyor, doktor uykuda, perdeler kapalı; uyandırmaya çalışan kim? Bekçi baba. İçinde Bekçi Baba sevgisi büyürken doktor sevgisizliği de büyür. Büyüdükçe yaşarsınız; etrafınızda doktora kızmayan azdır, para vermeyen de. Hatta doktor hatası sözü hiç eksik olmaz. Muayene kuyruğunda beklerken de doktora kızarsınız. Bazen önemli zatlardan hastaneye düşen olur, Devlet büyükleri açıklama yapar “gereken her şeyin yapılması talimatı verdim.” Akla hemen “talimat olmazsa gereken yapılmaz, zaten garipsen..” düşüncesi gelir. Buyurun doktorlar aleyhine bir algı daha.

Doktorlar pek sevilmez. O eski devirlerde kalmış “iki şikşık...” lafının ardında kaç yılın emeği olduğu genelde düşünülmez. Ne eksikliğiniz istenir ne de size işin düşmesi. Siyasilerin de hedefisinizdir, mülki amirlerin de. Özellikle mecburi hizmette yeni doktor, yeni kaymakam tartışma örnekleri mahkemeye de taşınmıştır. Meslek şovenizmi yapmıyorum ama biraz da kıskanılırız. Bir meslek büyüğüm kaymakamla kavgayı bitiriş yöntemini açıklamıştı, “bir gün özel görüşme talep ettim, makama girdim ve ‘Sayın kaymakamım kusurum üniversite sınavında sizden on soru fazla yapmak mı? On soru eksik yapsam ben kaymakamdım’ diyerek.”

En uzun eğitim. En yüksek puanla girilen mesleklerden. Ömür boyu sınavınız da bitmez, kendinizi geliştirme çabanız da. İsterseniz 30 yıllık hekim olun sizi gene de 36 saat aralıksız çalışma ve nöbet bekler. Bir eski Sağlık Bakanı işi daha da ileri götürüp lojman vermeksizin hastane yakınında oturma zorunluğu getirmişti nöbet dışı çağrıldığınızda çabuk ulaşın diye. İdarecileriniz bazen, aslında doktor olduklarını unutur, eziyet ederler. Mesai içinde tuvalet molası için savunma veren hekim vardır. Umudunuz meslek odası çok meşguldür hekim sorunları dışı konularla. Bu meslekte de çileyi zevk edinenlerin yanında özel statü severler de vardır ama. Şöyle bir uğradıkları taşra üniversitelerinden akademik unvan alanlar, ders vermeden hoca olanlar, makamda oturup klinik şefliğini çantalarında bulanlar, gitmedikleri şehir hastanelerinde idareci konumunda sözleşme imzalayanlar, merkezde oturup görev yapmadıkları hastanelerin ek ödemelerini kapanlar.. Bunlar ayrıdır, bunları zaten göremez hastalar. Sizlerin görüp eleştirdikleri çilekeş hekimlerdir.

Bu mesleğin en güzel tarafı arada da olsa takdir görmek, dua almaktır. Şifa bulmalarına aracılık ettiklerinizin küçük bir teşekkürüdür ödülünüz. Sevmeden yapılmaz zaten. Son günlerde annemin 30 günlük yoğun bakım mücadelesinde iş yeri hekimliği de yapsanız önceliğinizin hekimlik olduğu çakıldı kafama. Sadece sanatçılar değilmiş her durumda sahne alanlar, biz hekimler de aynı grupta imişiz. Zaten en kolay rapor veren ama en zor rapor alan meslek değil mi bizimki?

Hekiminizi seviniz. 14 Mart Tıp Bayramı buna vesile olsun. Herhangi bir dükkana girip hoyratça sipariş isteseniz paranızla hizmet alamazsınız ama hastanede kamu hizmeti veren, canınızı emanet ettiğiniz hekime bağırıp çağırabilirsiniz, tartaklayabilirsiniz, şikayet edebilirsiniz hatta silah çekebilirsiniz. Bu kadar özgürlüğe Tıp Bayramı’nda ara verin. Siz nasıl davranırsanız davranın bizler sizin için elimizden geleni yaparız ama bir teşekkürü, ‘Allah razı olsun’u eksik etmeyin bayram günümüzde. Son sözüm deontolojiyi unutan meslektaşlarıma, yılda bir gün hamasi nutuk atan yöneticilerimize, bugünü gene devleti eleştirmek için harcayacağını düşündüğüm meslek oda yöneticilerime “sizler de bir gün samimi olun, sorunlarımızın çözümüne ortak akılla el atın, önce hekim olduğunuzu hatırlayın.”

Bayramımız kutlu olsun, sağlıklı günler…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.