YARGI KARARLARININ UYGULANMASI

Ali Dutal

Özellikle 17-25 Aralık operasyonu sonrası devlet bürokrasisinin işleyişinde bir takım sıkıntılar yaşanmaya başlamıştı. “15 Temmuz Darbe” girişimi sonrası bu sıkıntılı durum içinden çıkılmaz bir hal almıştır.

Devletin içine sızmış örgüt elemanlarıyla mücadele süreci bu sonucun meydana gelmesine zemin hazırlamıştır.

15 Temmuz sonrası hukukun tesisini gerçekleştirecek olan kurumların görevlerini yerine getirmesinde sorunlar yaşansa da bu sıkıntılı süreç büyük oranda normalleşmiştir.

Normalleşme adaletin tesisi açısından sevindirici ve çok önemli olmakla birlikte yargı kararlarının uygulanması çok daha fazla önem arz etmektedir. Çünkü, yargı kararlarının uygulanmaması bireylerde mutsuzluğa, umutsuzluğa, güvensizliğe ve bazı travmalara yol açabilmektedir.

Yargı kararları tam isabetli olabileceği gibi olmaya da bilir; ancak, hukuk devletinde yargı kararları devlet mekanizmasının sağlıklı işlemesi için mazeretin gerekçesi ne olursa olsun uygulanmak zorundadır.

Anayasamızın 2. Maddesine göre “Türkiye Cumhuriyeti sosyal, hukuk devletidir.” Hukuk devleti; kamu hizmeti görenlere hukuki güvenceler sağlayan, güvence sağlamak için koyduğu kurallara bağlı olan ve yargı tarafından verilen kararlara uyma zorunluluğunu ifade eder.

Anayasamızın 138. maddesinin son fıkrasında “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez”  hükmüne yer vermektedir.

Ayrıca, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. Maddesinde, ”Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri’nin, İdare ve Vergi Mahkemeleri’nin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Mahkeme kararlarının kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili idare veya kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine tazminat davası açılabilir” kati ve bağlayıcı hükmüne rağmen bazı yargı kararlarının uygulanmamasının gerekçesi ne olabilir?

Ayrıca,  T.C. Anayasası İslami referansları esas almasa da halkının yüzde 99’nun kendini Müslüman olarak tanımladığı bir ülkede kul hakkına hassasiyet gösterilmesi gerekmez mi?

Cevabını bulamadığımız birçok soru kafamızı meşgul etse de insanın aklına yine FETÖ geliyor. Karmaşık düşünceler içinde AK Parti Ankara Milletvekili Aydın ÜNAL’ın 19 Şub 2018 tarihli Yenişafak Gazetesinde Şantajın Hesabı Sorulur” başlıklı yazısı dikkatimi çektiği için herhangi bir değerlendirmeye tabi tutmadan bazı bölümlerini paylaşmak istedim. Değerlendirmeyi okuyucuya bırakıyorum.

Sayın Aydın ÜNAL; “Gerek 17/25 Aralık sonrasında, gerekse 15 Temmuz sonrasında, FETÖ ile mücadeleyi bir rant alanı olarak gören ahlaksız bir güruh ortaya çıktı. Bu ahlaksız güruh, kimi durumlarda örgütlü çalışıyor, kimi durumlarda bireysel iş görüyor. Bu güruh, ya itibar suikastı yapıyor, ya da şantajla, tehditle “FETÖ ile mücadele” adı altında maddi çıkar sağlıyor.

Hepsinin ortak bir yanı var: Samimi değiller! Samimi olmadıkları bir bakışta anlaşılıyor. Hepsinin geçmişi karanlık. Her yere girip çıkmışlıkları, hep kazananın yanında durmuşlukları, çok kolay manevra kabiliyetlerine sahip oldukları belgeleriyle sabit.

Dün Fetullah’a övgüler düzüyorlardı, bugün FETÖ ile mücadeleye övgüler düzüyorlar. Olabilir. Ama dün Fetullah’ı överken aşırı abartılıydılar, bugün FETÖ ile mücadeleye, işi sulandıracak kadar abartılı yaklaşıyorlar.

Çoğu kişi bu ahlaksız, şirret, yüzsüz, hiçbir ilkesi olmayan güruhla mücadeleyi göze alamıyor. Açığı olanlar, korkanlar, tehlikenin boyutlarını görmeyenler, bu çirkin operasyonlara boyun eğiyorlar. Bunlarla mücadele etmek gerçekten zor. Çünkü, FETÖ ile mücadele ediyor maskesi altında FETÖ yöntemlerini kullanıyorlar. İyi insanlara, onların asla kullanamayacakları, asla kendilerini savunamayacakları yöntemlerle saldırıyorlar.

Neyse ki, bu itibar suikastçılarına, şantajcılara yönelik mücadele de artık başladı.”

Sayın Vekile bu samimi değerlendirmeleri için teşekkür ediyor, şantajcılarla mücadelelerinde başarılar diliyorum. Bu mücadeleye bireysel ve kurumsal olarak her türlü destek verilmelidir. Başarı, toplumsal huzur, güven, barış, birlik beraberliğimiz için çok çok önemli olup başarısızlığın herkesi etkilemesi kaçınılmazdır.

Adaletin olmadığı yerde huzur; huzurun olmadığı yerde düzen olmaz.

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.