Yaşam Üçgeni

Hasan Özdemir

Seferihisar açıklarında meydana gelen 6.6 Richter ölçeğinde deprem büyük etki yarattı.

Depremlerde riski sıfırlamak mümkün değil ama can ve mal kaybını en aza indirmek gerekir.

Birde deprem olmadan yıkılan binalarımız var; Konya’da Zümrüt Apartmanı gibi.

Fakat her deprem sonrası bir günah keçisi bulunur.

Ya bir müteahhit,

Ya bir fenni mesul,

Ya betonun sulanmaması,

Ya deniz kumu kullanılması,

Yada 1974, 1999 öncesi yönetmeliklere atıfta bulunulması.

Suçlu bulunanlar o günkü yönetmeliğe göre yaptığını söyler, bu karmaşa devam eder, belli bir süre sonra herkes serbest kalır.

Koskoca Marmara depremi Veli Göçer’e yüklendiği gibi.

Bir ara çöken bir binada hiç alakası olmadığı halde mimari proje müellifi tutuklanmıştı.

Peki şimdiye kadar neler oldu?

*Sel gelebilecek ve zemini sağlam olmayan yerler imara açıldı.

*Fay hatları MTA Enstitüsü’nün internet sayfasında mevcut ama fay hatları üzerinde ve yakınında yapılaşma halen devam ediyor. Konya’daki fay hatları açık bir şekilde okunuyor.

*İşsizlikle mücadele eden teknik elemanlar projelere çok cüzi ücretlerle imza atıyorlar ve çoğu zaman inşaat alanını dahi görmüyorlar.

*Proje hataları,

*İnşaat yapım aşaması hataları,

*Binalarda kullanım değişikliği nedeniyle ruhsatsız tadilat yapılması, özellikle dükkanlarda kolon ve kiriş tahribatları çok yapılıyor.

*Yüksek katlı binalarda gereksiz çıkmalar yapıldı, estetik kaygılardan dolayı projelerde zorlamalar oluyor.

* Kalıp söküm sürelerine dikkat edilmiyor.

*Beton sulama işi hava şartları dikkate alınmadan yapılıyor.

*Donatıların projeye uygunluğunda göz ardı edilen durumlar olabiliyor.

*Beton dökümünde, betona akışkanlığını artırmak için su ilave edilebiliyor.

*Elektrik ve su tesisatı için kolon ve kirişler zedeleniyor.

*Bodrumları çeşitli sebeplerden dolayı su basıyor .Bodrumlara inip bakılmıyor.

*İnşaat işçilik hataları özellikle su ve elektrik tesisatlarında yeterince oluyor,

bunlara benzer bir çok hatalar sıralanabilir.

Şunun da altını çizersek özellikle Konya’mızda ;

1999 öncesine nazaran gerçekten binaların sağlamlıkları konusunda ciddi manada yol alındı.

Peki bundan sonra ne yapmalıyız?

*İmar afları artık gündeme gelmemeli

*İmar barışından faydalanılan binalar iptal edilmeli veya ciddi bir denetim yapılmalı.

*Yapımcıların sicilleri tutulmalı yapı hatası olanların sicillerine işlenmeli sicillere hiçbir zaman af getirilmemeli.

*Binaların dönüşümleri önünde engel olan hukuki, sosyal, ekonomik, teknik boyutları çözülmeli.

*Konya’mızda fay hattı yerleri ve zeminin bozuk olduğu yerler imara açılmamalı, mevcut olanlar ciddi denetlenmeli.

*Belediyeler, üniversiteler, özel sektör tarafından, ehil kişiler tarafından çürük yapılar tespit edilmeli, bunların envanteri çıkarılmalı ve binayı derecelendirilip bina kimliği oluşturulmalı. Gerekirse gönüllü mimar ve mühendisler de bu işe dahil edilmeli.

*Bu yapıların kiraya verilmesi, alım satım yapılması yasaklanmalı, gerekirse tapuya şerh konmalı. Kurnazlık yapıp binalarını boyayıp satanlar çok oldu, özellikle deprem yaşamış bölgelerde.

*Oturulamayacak derecedeki hasar tespitli binalarda yaşayanlara öncelik verilip onlar için bir an evvel çözüm üretmek gerekir.

*Allah göstermesin ama her hangi deprem anında boş, yeni ve eski binaların güncel stokları tutulmalı.

*Okul, hastane ve resmi kurumlar mutlaka gözden geçirilmeli, güçlendirme yapılması gerekenler bir an önce güçlendirilmeli.

*Vatandaşlar bu konularda bilinçlendirilmeli.

*Binaların bakım ve onarımları sürekli yapılmalı.

*Mesleki etik: yönetici, teknik eleman, müteahhitte yoğunlaşmalı.

YAŞAM ÜÇGENİ

*Problemli zemin ve fay hatları imara açılmayıp yapı izni verilmemeli.

*Müteahhit ve teknik adamlar bilinçlendirilmeli.

*Resmi kurumlar kağıt üzerinde değil mahallinde sıkı denetim yapmalı.

Sonuç olarak ;

Depremleri engelleyemeyiz ama sonuçlarını en az zayiatla atlatmamızı sağlayabiliriz

Aksi durumunda ise sembolik apartman isimleri hafızalarımızda çoğalarak yer eder; Van’da Sevgi, Elazığ’da Dilek, İzmir’de Doğanlar ve Rıza Bey Apartmanı…

Adeta betonun içinden çıkan demir filizleri gibi Aydalar, Elifleri daha çok görürüz.

Onlar enkazdan kurtulur ama bizler o enkazın altında kalır ve yüreklerimizde daha çok şiddetli deprem olur. Vicdanımızdaki artçılar durmaz.

Torununu Erzincan depreminde kaybeden, Emrah ismini yaşatmak için İzmir’deki yaptığı apartmana Emrah ismini koyan ve onu ölümsüz yapmaya çalışırken öldüren binaları çok görürüz.

Depremdeki ölümler bizim normalimiz olur.

Sağlıcakla kalın

.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.