YENİ EĞİTİM MODELİ ÜZERİNE-9 (Milli Eğitim Sisteminin Milli ve Ahlaki Değerleri Kazandıramaması)

Ali Dutal

Milli Eğitim Sistemimizin bugün itibariyle hayati derecede en önemli sorunu, çocuklarımıza milli ve ahlaki değerlerimizi kazandıramamasıdır. Yeni eğitim modeli çok kapsamlı başlıkları içermekle birlikte milli ve ahlaki değerlerin kazandırılması ile ilgili bir alt başlığı göremedim. Sanki böyle bir sorunumuz yokmuş gibi. Var hem de çok var!

Elimizi vicdanımıza koyalım; milli ve ahlaki değerlerimizden “yardımlaşma, dayanışma, hoşgörü, misafirperverlik, vatanseverlik, doğruluk, iyilik, temizlik, çalışkanlık, dürüstlük, sevgi, saygı, duyarlı olma, adil olma, paylaşmacı olma” gibi değerlerimizi çocuklarımıza ne ölçüde kazandırabiliyoruz?

-Maalesef kazandıramıyoruz!

Oysa ki, Türk Milli Eğitiminin Genel Amaçlarında “….Türk Milleti’nin millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan yurttaşlar olarak yetiştirmek,” öncelikli yer almaktadır.

Devlet; milli eğitim politikalarını bu temel üzerine oturtmalı, tüm hükümetler programlarını bu temel üzerine bina etmelidir. Hiçbir şekilde hiçbir hükümet bu amaçların dışına çıkmamalıdır. Türk Milleti’nin öz değerlerini koruması, devletimizin bekası nesillerimize milli ve manevi değerlerimizin aktarılmasıyla daim olur.

-Milli eğitim sistemimiz değerlerimizin aktarılmasında ne derece etkili?

Toplum olarak yaşadığımız bunalımlar sistemin amaçlarına uygun olarak işlemediğini bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Okullarımız değerlerimizin aktarılmasından çok, sınavlara hazırlama merkezleri olarak çalışmakta ve bütün başarı değerlendirmeleri bu minval üzerine yapılmaktadır.

-Hainlerin, devlet ve millet düşmanlarının kahir ekseriyetinin okumuşlardan çıkması sizce düşündürücü değil mi?

-Allah aşkına, kendinizi nasıl tanımlarsanız tanımlayın; solcu olun, sağcı olun, siyasi tercihleriniz ne olursa olsun hiç önemli değil. Söyleyin, bu bunalımları niye yaşıyor bu ihanetler niye?

Esas üzerinde durulması gereken husus burasıdır. Çocuğumuzun iyi bir işinin iyi bir kariyerinin olmasını bütün veliler ister ve istemelerinde bir sıkıntı yok; ancak, bu her şeyden önemli değildir. Aynı zamanda çocuklarımıza toplumumuzun değerlerini de kazandırmalıyız. Dünyaya olan meylin aşırı derecede artması okul ve öğretmenden beklentileri de olumsuz yönde etkilemiştir.

Ahlak ve karakter eğitiminde öğretmenlerimize çok büyük vazifeler düşmektedir. Tüm eğitim kademelerinde öğretmenin öğrencilerin kişiliklerinin oluşmasında her türlü olumsuzluğa rağmen önemli bir etkisi vardır. Aile ve çevrenin etkisini yok saymamakla birlikte en önemli vazife öğretmenlere düşmektedir.

Öğretmenler branşı ne olursa olsun çocuklarımıza milli ve ahlaki değerlerimizin kazandırılmasında etkin olmak zorundadırlar. Dersi verip çıkmakla bu iş olmuyor. Hiç birimizin kim ne yaparsa yapsın “bana deme“ hakkı yok, hele hele öğretmenin hiç yok!

Eğitim sistemimizin çocuklarımıza milli ve ahlaki değerlerimizin kazandırılmasında yetersiz kaldığını hepimiz tüm çıplağıyla bilmekteyiz. Bundan kaynaklı Bakanlığımız zaman zaman “Değerler Eğitimi” gibi ek programlar hazırlayarak uygulanmak üzere okullarımıza göndermektedir. Üzülerek ifade etmeliyim ki, bu programlar fazlaca ciddiye alınmamış çalışmalar formaliteden öteye geçmemiştir. Aslında, bu iş ek çalışmalarla olacak iş değil; daha ciddi ele alınmalı ve tesadüflere yer bırakılmamalıdır.

Taciz, sigara, alkol, uyuşturucu ne durumda? Gidin okul önlerinde öğrencileri gözlemleyin. Erkek çocukların envai çeşit küfür ettiğini hatta kız çocuklarının erkekler gibi küfür ettiğine üzülerek de olsa tanık olacaksınız! İnsanın aklı almıyor ama bu gerçek!

Son yıllarda öğrencilerin öğretmenlerine karşı saldırıları da artmıştır. Öğretmenlerimiz öğrencilere bir şey söylemekten çekinir oldular. İnsanımızda şikayet etme hastalık halini almıştır. Öğretmen tarafından söylenen en küçük bir söz hatta yan bakma bile şikayet konusu oluyor.

Aslında söylenecek çok söz var. Söylemekten de korkmuyorum; ancak,  Mevlana Hazretlerine ait olduğu söylenen bir sözle devam etmek istiyorum: “Konuşsam dilim yanar, sussam kalbim. Önce duruyorum, sonra susuyorum. İçimden çıkan lafların etrafı, yangın yerine çevireceğini düşününce kilit vuruyorum dilime. Yan! diyorum içime, sadece sen yan!

Ve dayan diyorum gönlüme! Herkes mutlu olsun! Sen dayan!”

Mevlana Hazretleri böyle söylese de toplumun tüm katmanları duyarlı olmak zorundadır. Hakikaten toplum olarak zor bir süreçten geçiyoruz. Bu sürecin sağlıklı atlatılabilmesi için geleceğimizin teminatı çocuklarımıza değerlerimizi kazandıracak her türlü çalışmayı öncelikli olarak yapmalıyız.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.