Yıldızların ortasında aya benzeyen şehir: AKŞEHİR

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)
  • Araplar tarafından “Belde-i Beyza” olarak adlandırılan ve Türklerin fethetmesiyle birlikte “Akşar” olan Akşehir, yabancı seyyahlar tarafından “yıldızların ortasındaki aya” benzetilmektedir.

 

 

Konya’ya 135 km. mesafede olan ve Nasreddin Hoca’nın şehri olarak ün yapan, Sultan Dağlarının eteğinde kurulu yeşilliği, havası ve suyu ile şirin ve güzel bir şehir olan Akşehir’in tarihi, arkeolojik bulgulara göre Neolitik Döneme kadar uzanıyor.

Akşehir, milattan 300 yüz yıl kadar evvel, “PHİLOMELİUM - Bal Sevenler” adıyla anılmaya başlanmıştır. Pers ve Hellenistik dönemlerden sonra şehir, Roma daha sonra da Bizans egemenliğine geçer. Zamanla Frigya egemenliğine daha sonra Anadolu'da egemenlik kuran Lidyalılar'ın yönetiminde kalan Akşehir'in önemi daha da artmıştır. "Krallar Yolu" Akşehir'den geçmektedir. Tarih boyunca önemini kaybetmeyen bir yerleşim, ticaret ve kültür merkezi olan Akşehir’in Etiler zamanındaki adı ‘Thymbrion'dur.

 

“YILDIZLARIN ORTASINDAKİ AYA BENZİYOR”

Araplar Akşehir'i, beyaz çiçek açmış elma ve erik ağaçlarının görüntüsünden dolayı “Belde-i Beyza - Beyaz Şehir” olarak anmışlardır.

Seyyah Bedreddin el-Gazi, Gazzi-Mekki Seyahatnamesi’nde “Akşehir; güzel, şirin bir şehirdir. Burası Karamaniye ülkesinin sonu ve en iyi bir yerdir. Osmanoğulları ile hudut olan bu şehrin, karı andırır beyaz, dama taşı gibi muntazam evleri vardır. Bol sulu ve yeşil bahçelerinde çeşitli, güzel ve pek bol meyve yetişir” diyor. Belde-i Beyza’yı “Hoş, tatlı ve güzel göz yaşı gibi berrak ve temiz suları süzüle süzüle akıyor ve etrafa hayat saçıyordu” şeklinde güzel ve hoş sözlerle resmeden Arap seyyah Gazi, daha sonra şu ifadelere yer veriyor: “Bu şehrin zengin çarşıları, büyük mescidleri ve kadîm hamamları ve şehrin yakınında büyük bir çimenlik vardır. Ne bir hisarı ve ne de bir suru yoktur. Bolluk içinde olan bu şehrin halkı cidden temiz ve âlicenaptır.

Şehirden bir merhale uzak mesafede, içinde ufak mikyasta gemilerin ve kayıkların yüzdüğü büyük bir gölü vardır. Bu gölde balık da avlanır. Bu avlanan balıkların bir kısmı civar şehirlere götürülerek satılır... Dört tarafı bahçelerle çevrilmiş ve çemenle örtülmüş olan bu şehir, yıldızların ortasındaki aya benzemektedir.”

 

AKŞEHİR ADINI TÜRKLER VERDİ

Konya fatihi Kutalmışoğlu Süleyman Şah komutasında şehir Türklerin eline geçer. Haçlı Seferleri, Selçuklu taht kavgaları, Moğol istilası sıralarında sürekli savaşlar yaşayan Akşehir (Akşar) büyük yıkımlar yaşamak zorunda kalmıştır. Türkler bölgeye ilk geldiklerinde Akşehir, harap ve terk edilmiş bir Bizans-Rum yerleşmesiydi. Akşar (Akşehir) Türkler tarafından yeniden kurulmuş ve adlandırılmıştı. Türkiye Selçuklu Devleti Sultanı 1. Alâeddin Keykûbad, 1220’de Alâiye şehri ve kalesini Kyvart’tan teslim aldı. Sultan Alâeddin, daha sonra Kyvart’ın kız kardeşiyle evlendi. Bunun üzerine Keykubat, Beyşehir, Seydişehir ve Akşehir bölgesini Kyvart’a verdi. Akşehir, 1381 yılında Padişah Murat Hüdavendigâr'a satılarak Osmanlı egemenliğine girerse de Yıldırım Beyazit'in Timur'a yenilmesi ile Moğollar'ın, fetret döneminden sonra Karamanoğulları'nın eline geçer.

Nihayet Fatih Sultan Mehmet 1467 yılında Akşehir'i fethederek Osmanlı topraklarına katar. 19. yüzyıl sonlarında Akşehir’de Kaymakanlık yapan Bereketzade İsmail Hakkı’nın Hatıralarında yer alan bilgilere göre; Akşehir’in çevre kasabalarıyla birlikte (Cihanbeyli, Doğanhisar vb.) 50.000' den fazla nüfusu vardır.

Türkler, Yörükler, Kürtler, Ermeniler, Rumlar ve diğer milliyetlerden insanların birarada yaşadığı sosyal ve ekonomik bakımdan canlı, bir merkezî yerleşme birimidir. Sevr Antlaşması ile, Akşehir İtalyanlar tarafından işgal edilir. İtalyanlar Hıristiyan Mahallelerindeki evlere yerleşirler. Ancak işgal günleri uzun sürmez. Çınaraltı Mescidi avlusundaki çınarın üstünde yuvalanan leyleğe ateş eden İtalyanların silah seslerini duyan halk sokağa fırlar. Bunu bir ayaklanma sanan işgal kuvvetleri toparlandıkları gibi şehri terk ederler.

 

YARIN: Akşehir’in yakın tarihimizdeki yeri ve önemi.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.