"Suriyeliler" konusu bir an önce çözüme kavuşturulmalı

"Suriyeliler" konusu bir an önce çözüme kavuşturulmalı
“Suriyeliler” konusunun devlet kanalıyla doğru tespit ve adımlarla çözüleceğine dikkat çeken Özteke ve Altay, herkesin kurallara uyması gerektiğini kafalardaki algı ve soru işaretlerin de şeffaflıkla cevaplanmasının öncelik olduğunu ifade ettiler

Yazar Yusuf Alpaslan Özdemir’in yönettiği sorularla Konya ve ülke gündemini değerlendiren Pusula Genel Yayın Yönetmeni Uğur Özteke ve Yazı İşleri Müdürü Hüseyin Altay, “Suriyeliler”, “üst üste gelen zamlar” ve “ezan” konularında önemli tespit ve değerlendirmelerde bulundu.

DANANIN BÜYÜĞÜ AHIRDA

Zamların artarak süreceği öngörüsünde bulunan ve “Bu zamlar daha başlangıç. Dananın büyüğü ahırda” diyen Özteke, “Bu son derece normal bir süreç. Seçime kadar vaatler yapılır, güzel şeyler söylenir, sonra da zamlar gelir. Bunların yerine gelmesi için para lazım, bu para nereden gelecek? Gökten zembille inecek değil, bu para senden benden çıkacak. Zamların daha ağırlarını bekliyorum” dedi.

GÖKTEN ZEMBİLLE İNDİLER!

Özteke, Suriyeliler konusunda da devletin bir takım tedbirler alması gerektiğinin altını çizdi. Özteke, “Türkiye’de, Konya’mızda Suriyelilerden başka Afrikalılar, Afganlar, Iraklılar … var. Çinli işçi bile var. Bunlar hiç konuşulmuyordu. Pekala Suriyeliler niye bu denli konuşuluyor? Sayının fazla oluşu değil yalnızca, gökten yağar gibi bir anda olduğu için. Kurallar herkese yönelik olur ve eşit uygulanırsa Suriyeli konusu da çözüme kavuşur” dedi.

SORULAR CEVAPLANMALI

Yazı İşleri Müdürümüz Hüseyin Altay ise Suriyeli konusunda doğru tespit ve adımlarla sonuca ulaşılacağına dikkat çekerek, “Önce adını doğru koyalım. Suriyelilerin kimliklerini, statülerini ortaya koymalıyız. Göçmen mi, sığınmacı mı, geçici koruma mı, kalıcı mı? Bir devlet politikası belirlenmeli ve doğru yorumlanmalı. Kafalardaki algılar, tereddütler, sorular şeffaf bir şekilde yanıt bulmalı” diye konuştu.

MERKEZİ EZAN TARTIŞILMALI!

Altay, merkezi ezan konusunda ise, “Müezzinlik yapmak, Bilal-i Habeşi olabilmek bambaşka bir şey. Herkese de nasip olmaz. Merkezi ezandan sonra aynı anda farklı farklı sesler, maalesef bir karmaşaya sebebiyet vermekte. Aşırıya varan yakıştırma ve tepkiler de bundan doğmakta. Ezanın o davetkar çağrısı da kulaklarda yankı bulmalı. Bunun için merkezi sistem ezanın tekrar tartışılması ve konuşulması taraftarıyım” dedi.

İŞTE UĞUR ÖZTEKE VE HÜSEYİN ALTAY İLE

HAFTANIN DEĞERLENDİRMESİ

 

HAZIRLAYAN: YUSUF ALPASLAN ÖZDEMİR

Ülkemizde ve şehrimizde yaşananları deneyimli gazeteciler Uğur Özteke ve Hüseyin Altay ile değerlendirmeye, farklı pencerelerden yorumlamaya devam ediyoruz. Bu hafta; biten seçimlerden, zamlara, Suriyeliler’e, kağıdın ölüp ölmeyeceğine kadar geniş bir yelpazede söyleştik. İnsanımızın bazı algılarını ve düşüncelerini, özellikle seçimler ve vaatler noktasında beklentilerini gözden geçirmesi gerektiğini vurgulayan Uğur Özteke ile ezanda merkezi sistemin yeniden konuşulması ve gündeme gelmesi gerektiğini savunan Hüseyin Altay’ın düşüncelerini ilgiyle okuyacağınızı umut ediyoruz…

Uğur Bey bir seçim dönemi daha bitti. İstanbul seçimleri ile Anadolu’ya yatırımın artacağı, zamlar falan konuşuluyor. Bu süreci değerlendirir misiniz?

UĞUR ÖZTEKE: Normal bir süreç. Seçime kadar vaatler yapılır, güzel şeyler söylenir, sonra da zamlar gelir. Bunların yerine gelmesi için para lazım, bu para nereden gelecek? Gökten zembille inecek değil, bu para senden benden çıkacak. Klasik Türkiye gerçeği bu, şu ana kadar yapılan zamları kastediyorsanız, bu daha az, hiçbir şey değil, hepimizin belini bükmeli, ben daha ağırlarını bekliyorum. Çünkü değişmez bir Türkiye gerçeği var, kazananlar vaatlerini yerine getirse Türkiye’nin normal potansiyelinde bir gedik açacak. Bu gediği kim kapatacak, İstanbul’dan boğazdan para mı akacak, hayır, Anadolu’dan gelecek. Bir gelir gider bütçesi var. Sayın Cumhurbaşkanımız şu anda Japonya’da, Japonya’dan Türkiye’ye boru hattı döşetip dolar mı akıtacak? Bu zamlar daha ucu, ben çok daha acı zamlar bekliyorum.

Bunları dört koldan muhasara altında olmamıza, iç ve dış düşmanlarımıza mı yoksa iyi yönetilmemeye mi bağlıyorsunuz?

UĞUR ÖZTEKE: Türkiye’nin dört bir yanı sıkıntılı, evet doğru. Stratejik bir bölgede bulunan Türkiye dört bir yandan iç ve dış hainlerle sarılmış durumda, dün de böyleydi, bugün de böyle, yarın da böyle olacak. Biz bu toprakların bedelini ödüyoruz. Biz her seçimde bir masala inanırız. Bu partilere bağlı bir şey değil, yanlış anlaşılmasın. Sistem hiç değişmedi. Kıbrıs’ta, Balkanlarda vs. hep tehlike yok muydu? Kıbrıs Barış Harekatı’ndan önce altı ay karartmalar oldu, bombalanmalar olmasın diye ışıklar yanmadı. Şimdi bunları anlatınca bazılarımız gülebilir Nasreddin Hoca fıkrası gibi. Ama bunlar yaşandı. Bugün olanlar dün de vardı hep, sadece isimler ve resimler değişti. Okuyucularımızdan özür diliyorum, acaba diye sorgulamadığımız için,  düşünmediğimiz, okumadığımız için anlatılan her masala inanıyoruz.

Ortada aynı zamanda bir çelişki yok mu? Hem para yok diyoruz hem de tüm mekanlar dolu?

UĞUR ÖZTEKE: Çelişki değil ki bu. Bugün her yer dolu evet, niye! Çünkü on yedi yıl boyunca AK Parti iktidarı ülkemize bir refah getirdi, insanları parayla tanıştırdı. Ak Parti ile bir kafe geleneği başladı. 17 yıl önce ne vardı, kahveler. Kahveler de doluydu. Kahvelerde kimler vardı genelde; çalışmayan, işi olmayan ama çaya, kahveye, oyuna para veren insanlar. Türkiye hep böyleydi zaten, kimse kahveler niye dolu diye konuşmadı. Evet bugün kafeler dolu. Hayatım boyunca sigara, nargile içmedim. Bir çay beş, nargile yirmi beş lira. Bu çalışan insanın vereceği paralar değil, buralar kolay para kazanan ya da çalışmayan insanların mekanı. Parayı gördükçe haddimizi bilmedik aştık hep.

‘Devlet cebimi doldursun, para harcayabileyim de ne yapılırsa yapılsın’ diye mi düşünüyoruz?

UĞUR ÖZTEKE: Devlet demeyeceksiniz, hükümet diyeceksiniz. Devlet başka, hükümet başkadır. Benim kafamda devletle hükümetler ayrı çerçevede olmalı. Gençlik ise farklı. Gençliğin bu hale gelmesi yanlış politikaların ürünü değil, milli eğitimin sorunu. Çok tedirginim, üzgünüm eğitim konusunda. Vakti zamanında Milli Eğitim Bakanı yardımcısına yazılı olarak sordum eğitimi, cevap alamadım. Ben hala eğitimimizin, sporumuzun vs. yanlış yönetildiğine, Sayın Cumhurbaşkanımıza yanlış bilgiler ve raporlar verildiğine inanıyorum. Bu konuda karamsarım yani.

Hüseyin Bey, bizde hep tartışılan konuşulan bir konu var. Tarladan tüketiciye gelene dek meyve sebze fiyatlarının afaki derecede artması. Ne oluyor bu konuda, kimin cebine giriyor para, neden bir şeyler yapılamıyor?

HÜSEYİN ALTAY: Tarladan tüketiciye uzun bir zincir var. Bu halkada komisyoncu, hal, toptancı, nakliye, marketler… var. Burada en az kazanan çiftçi belki de. Çünkü maliyetler, girdiler inanılmaz artmış durumda. Tohumu, mazotu, gübresi, işçiliği derken üretici gerçekten ağır bir yükün altına girmiş durumda. Zincirin her bir halkası da vatandaşa artı masraf getirmiş oluyor. Aracılar ise sevkiyat zincirinin en çok kazananı konumunda.

Biraz da Suriyelileri konuşalım. Pek çoğumuz onları sevmiyor, istemiyor, çeşitli hükümler veriyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

UĞUR ÖZTEKE: Türkiye’de, Konya’mızda Suriyelilerden başka Afrikalılar, Afganlar, Iraklılar … var. Çinli işçi bile var. Bunlar hiç konuşulmuyordu. Pekala Suriyeliler niye bu denli konuşuluyor? Sayının fazla oluşu değil yalnızca, gökten yağar gibi bir anda olduğu için. Önce iğneyi kendimize batıracağız. Zamanında biz de başta Almanya’ya, dış ülkelere gittik mi, evet. Çok ağır şartlar ortaya koymadı mı, burada yaşayacaklar belli kurallara uyacak, uymazsa geri gönderirim dendi mi, dendi. Yabancılara saldırılar oldu bu süreçte. Pekala niye tepki veriyoruz Suriyelilere, bence şundan; Kural varsa herkese kural var, bize yasak onlara serbest diye bir şey yok, olmamalı da. İnsanlarda böyle bir önyargı oluştu.

HÜSEYİN ALTAY: Adını doğru koyalım önce. Suriye sorunu değil, konusu. Suriyeliler kim, kimliklerini, statülerini ortaya koymalıyız. Göçmen mi, sığınmacı mı, geçici koruma mı, kalıcı mı? Bir devlet politikası belirlenmeli ve doğru yorumlanmalı. Onlar da insan, elbette insana dair her imkandan onlar da yararlanacak. Hastaneye de pastaneye de gidecekler, havuzdan da denizden de faydalanacaklar. Ancak burada altını çizmek istediğin nokta kafalardaki algılar, tereddütler, sorular şeffaf bir şekilde yanıt bulmalı. Bunlar da bireylerle değil devlet tarafından açıklanır, çözülür. Ama bazı sorunları, soru işaretlerini ötelersek iş bugün olduğu gibi; “Bizim askerimiz oralarda savaşıyor, şehit oluyor, Suriyeliler Zafer’de eğleniyor, göbek atıyor”a gelir.

Dini konularda da ülkemizde belli soru işaretleri, eleştiriler var. Mesela imamların bazıları çalışmıyor, gevşek davranıyor… gibi konuşmalar yapılıyor halk arasında. Neler düşünüyorsunuz bu konularda?

UĞUR ÖZTEKE: Din konusu hassas ve sıkıntılı bir konu. Dini gerçekten bilen insanlar konuşmalı. Mesela benim yaşadığım mahallede cami imamının iki küçük çocuğu okur ezanı altı aydır. Evet, okuyacaklar, öğrenecekler de buna lafım yok, olamaz da. Ama önce eğitimini alması gerekmez mi? Hoparlörü kullanma, sesi ayarlama vs. Ezanda bir ruhaniyet vardır, önemlidir, davettir. Ben otuz Ramazan böyle yaşadım, misafirlerim de…

İmamla konuştunuz mu peki?

UĞUR ÖZTEKE: Tabi ki, ‘Ben çocukları yetiştireceğim, hafız yapacağım’ dedi. Ne güzel, saygı duyuyorum, ama önce bunun eğitimini almalı çocuk, direkt ezan okutarak olmaz ki, bunun şekli şemali, yolu var.

Hüseyin Bey bu konuda sizin de görüşlerinizi alalım. Bir de toplum olarak kendimizi kurtarmışız, cenneti garantilemişiz gibi etrafımızı düzeltme peşindeyiz şeklinde çok örnekler görüyoruz, bu konuda da düşüncelerinizi almak isteriz.

HÜSEYİN ALTAY: Ezan çok çok önemli bir konu. Bilal-i Habeşi olabilmek bambaşka bir duygu. Herkese de nasip olmaz. Daha önce ezan merkezi sistemle okunurdu. Huşu içinde dinlerdik, etkilenirdik. Şimdi ise aynı anda farklı farklı sesler, maalesef bir karmaşaya sebebiyet vermekte. Merkezi sistemde ezanın tekrar tartışılması, konuşulması taraftarıyım. Zira efendimiz döneminde de sesi en güzel olan Bilal müezzin tayin edilmiş.

İnsanların kendini dini bütün, cenneti garantilemiş görmesi Allah’ın hükmüne karışmaktır, Allah korusun şirke kadar gidebilir bu durum. Ölen kişinin ardından cehenneme bir odun daha gidiyor demeler falan, bunlar yanlış. Allah’ın takdirini, hükmünü kimse bilemez, bize düşen iyi Müslüman, iyi insan olmak, bu minvalde çalışmaktır.

-Geçen hafta olduğu gibi basını konuşarak bitirelim mi, kağıt ölecek mi sizce? Sosyal medyadan da bahsedelim ek olarak.

UĞUR ÖZTEKE: Kağıt asla ölmez. Konya için söylüyorum, Allah’ın izniyle yazılı basının ölmeyeceğini son nefesime kadar ispatlarım. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana yazılı basın yasa ve yönetmeliklere bağlı işler, çalışır. Tek bir harfi bile yanlış yazamaz, gerçekleri saptıramazsınız. Uymazsanız cezalarına katlanırsınız. Benim hayallerim vardır, aşkımdır gazetecilik. Bin tane fotokopi çektiririm, bin tanıdığımı abone yapar, yine yaşatırım, yazdıklarımız kalıcı olur ve ses getirir.

Sosyal medyaya gelince… Sosyal medya anında Konya’dan Amerika’ya ulaşmak demektir. Ben de kullanıyorum. Haftalık dergimizi internete yükledim, paylaşmaya başladım  mesela geçende 8’de. 8.20’de Amerika’dan teşekkür dileklerini belirtti okurlarımız yine sosyal medya üzerinden. Bu müthiş bir şey. Bir de tersi var bunun tabi. Sosyal medyaya düşmek, özür dileyerek söylemeyeyim bizde bir tabir vardır, sosyal medyaya düşeceğine falan yere düş diye. Allah korusun.

HÜSEYİN ALTAY: Bir tane de olsa bu gazete basılacak, arşive kaldırılacak, tarihe not düşülecek. Neden bitmeyecek? Tamam sosyal medya faydalı ama bilgi çöplüğüne dönüşmüş durumda. İnsanlar doğru ve güvenilir haber istiyor haklı olarak, zamanla bunun için bedelini de ödeyerek alacak, ulaşacak. Başka türlü sosyal medyadaki bilgi kirliliğinin önüne geçilemez. İnsanlar ücret de ödeyerek, yazılı basına destek olarak yaşatacak yazılı basını. Sonuç olarak gazeteler de gazetecilik de hiçbir zaman ölmeyecektir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum