Uluslararası Darbe İle Mücadele Ve 15 Temmuz Sempozyumu

Uluslararası Darbe İle Mücadele Ve 15 Temmuz Sempozyumu
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal:- "Bugün hala ana muhalefet lideri, 15 Temmuz gibi bir kırılmadan sonra Anayasa'nın amir hükmü gereği Meclis İç Tüzüğü'nün bir sonucu ve gereği olarak ilan edilmiş OHAL'i, 20 Temmuz'u, bir sivil

İSTANBUL (AA) - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, Olağanüstü Hal'e (OHAL) yönelik tepkilere değinerek, "Bugün hala ana muhalefet lideri, 15 Temmuz gibi bir kırılmadan sonra Anayasa'nın amir hükmü gereği, Meclis İç Tüzüğü'nün bir sonucu ve gereği olarak ilan edilmiş OHAL'i, 20 Temmuz'u bir sivil darbe olarak nitelendiriyorsa işte bu noktada bizim durup düşünmemiz gerekiyor." dedi.

Uluslararası Darbe ile Mücadele ve 15 Temmuz Sempozyumu'nda düzenlenen "15 Temmuz Demokrasi Mücadelesi" başlıklı oturumda konuşan Ünal, 15 Temmuz ele alınırken bir adamın etrafında birilerini toplayarak devlete ve siyasete karşı girişiminin değil, daha kapsamlı ve karmaşık bir şeyin konuşulduğunu söyledi.

Darbe girişiminde, AK Parti'nin hedef alınmasının temel sebebini, millet iradesinin bu siyasetin etrafında konsalide olmasına bağlayan Ünal, hiçbir gücün insanları tankların, topların karşısında çıplak elle mücadele etmeye itemeyeceğini, ortaya çıkan insanların cesaret timsali gösterdiği muhteşem duruşun tarihin içinden akıp gelen bir ruhu temsil ettiğini vurguladı.

AK Parti'nin bu insanların hayallerinin, iddialarının, tasavvurlarının temsilcisi olduğunu ifade eden Ünal, demokrasi tarihinin adeta darbeler tarihi gibi olduğunu, 15 Temmuz'un da nihayetinde vesayet mücadelesinin de bir yönüyle tasfiyesi olduğunu dile getirdi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ünal, vesayetle siyasetin genetiğinin çok iyi ayrıştırılması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Vesayetle siyasetin bir arada olması düşünülemez. Hani diyorlar ya, 'Bu yapının siyasi ayağı nerede, neden açıklanmadı?' Şimdi işin doğası gereği vesayet oluşturmak isteyen odaklar siyasetin içerisinde, siyasetin değerlerini ve ilkelerini yaşayamazlar. Yani bir vesayet odağının siyasetin içerisinde de barınması mümkün değil. Yani siyasetin doğası buna müsaade etmez. Bu yapı, siyasetin içerisinde, belli noktalarda her yere sızdığı gibi siyasetin içerisinde de bulunmuş mudur? Evet, siyasetin içerisine girme çabası göstermiş ama siyasetin içerisinde tutunma imkanı bulmamıştır. Çünkü siyaset herhangi bir şekilde vesayet gözetmek isteyen bir yapıyı doğası gereği kendi içerisinde barındırmaz. Kaldı ki 17/25 Aralık sonrası sivil toplum örgütü görünürlü bu yapının kendi maskesinin düşmesiyle beraber AK Parti yaptığı kongrelerde, yerel ve genel seçimlerle bu yapıya dönük ciddi bir hassasiyet geliştirdi. Bu yapının tasfiyesi yönünde de sadece siyasette değil, bütün alanlarda tasfiyesiyle ilgili ciddi bir mücadele başlattı. Daha doğrusu bu mücadelenin taşıyıcılığını üstlendi."

Mahir Ünal, 17-25 Aralık'tan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "paralel devlet yapısı" olarak, tehdit ve riskleri üzerinden bu yapıyı bir terör örgütü olarak nitelendirdiğinde, bunları son derece masumane bulan, onların televizyonları ve finans kuruluşları önünde adeta kalkan olan bazı siyasiler olduğunu anlattı.

- "Siyasal mutabakat düzeyinde 15 Temmuz'a yeterince sahip çıkılmadı"

AK Parti Sözcüsü Mahir Ünal, demokrasinin güvenliğinin siyasi hassasiyetler üzerinden doğal olarak bir siyasi akıl şeklinde devlete yansıdığını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Zaten devlet aklı dediğimiz şey, bir siyasi aklın ürünü değilse o devlet aklı kaçınılmaz olarak vesayet üretir. Yani milletin iradesi dışında o devlet aklı, başka akılları temsil ediyor demektir. Bizim için devlet aklı, kıymetli bir şeydir. Bir ağırlığı, bir merhameti, bir adaleti temsil eder. Ama siyasetin ve milletin hassasiyetlerini, toplumsal talepleri ve ihtiyaçları bir siyasi akıl olarak devlete yansıtmıyorsanız ve o siyasi akıl bir devlet aklına dönüşmüyorsa, o devlet aklı kaçınılmaz olarak vesayet ve zulüm üretir. O siyasi akıl Recep Tayyip Erdoğan'ın dilinden ve mücadelesinden bu hassasiyeti ifade ettiğinde maalesef bunun abartıldığı söyleniyor. Şimdi yine benzer bir durumla karşı karşıyayız. Yani siyasi açıdan benzer bir durumla karşı karşıyayız. 15 Temmuz yaşanmış, 15 Temmuz gibi bir gece yaşanmış, her şey çok ayan beyan ortaya çıkmış, uluslararası boyutu, içerideki ve dışarıdaki bağlantıları, hukuki anlamda bir açıklığa kavuşmuş, bugün hala eğer birileri 15 Temmuz'la ilgili hem siyaset hem medya üzerinden bir itibarsızlaştırma oluşturuyor ve biz daha 15 Temmuz gecesinin sabahı şehitlerimizi konuşmak ve acılarımızı yaşamak için yeni nefes almışken birileri 'Köprüde askerleri katlettiniz.' diye söylüyorsa burada açıkçası başka bir şeyi de aramak gerekiyor. 15 Temmuz ruhuna, geçen yıl ve bu sene millet muhteşem bir coşkuyla cevap veriyorsa bu bizim daha üst düzeyde yani toplumsal mutabakatın bir üstü olan siyasal mutabakat düzeyinde yeterince 15 Temmuz'a sahip çıkmadığımızı gösteriyor."

Mahir Ünal, 15 Temmuz ve sonrası ortaya çıkan sonuçların bir adamın kalkışmasının siyasete çarpması, siyasetin ve devletin buna tedbir alması şeklinde görülmesinin bu olayı küçük değerlendirmek olduğunu belirterek, "Bugün hala ana muhalefet lideri, 15 Temmuz gibi bir kırılmadan sonra Anayasa'nın amir hükmü gereği, Meclis İç Tüzüğü'nün bir sonucu ve gereği olarak ilan edilmiş OHAL'i, 20 Temmuz'u bir sivil darbe olarak nitelendiriyorsa işte bu noktada bizim durup düşünmemiz gerekiyor." dedi.

Demokrasi ve millet egemenliğini hakim kılma mücadelesinin Erdoğan ve AK Parti'yle kendi mecrasını bulduğunu ve yoluna girdiğini, bunun da milletin kararından görüldüğünü ifade eden Ünal, 15 Temmuz'un bizzat siyasetin kendisine dönük bir darbe olduğu o gece AK Parti'ye saldırı yapıldığını anlattı.

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.