"Yazarlık Bir Keşif Yolculuğudur"

"Yazarlık Bir Keşif Yolculuğudur"
Yazar ve İletişim Uzmanı Mario Levi:- "Yazarlık bir keşif yolculuğudur ve hala edebiyatımızda keşfedilecek bilinmedik topraklar var. Biz yazarlar belki de başkalarının görmemekte ısrar ettiklerini görmeye çalışıyoruz"- "Kendimi zamanın içerisinde biraz Ab

İSTANBUL (AA) - Yazar ve İletişim Uzmanı Mario Levi, "Yazarlık bir keşif yolculuğudur ve hala edebiyatımızda keşfedilecek bilinmedik topraklar var. Biz yazarlar belki de başkalarının görmemekte ısrar ettiklerini görmeye çalışıyoruz." dedi.

Yunus Emre Enstitüsü (YEE) tarafından düzenlenen "Türk Edebiyatı Yaz Okulu-2019" programı kapsamında "Edebiyat ve Hayat" konulu seminerlere konuk olan Levi, İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası'nda, "Mario Levi'nin Dünyası ve İstanbul" konulu konuşma yaptı.

Levi, konuşmasında İstanbul'da yaklaşık 550 yıllık bir geçmişe sahip olan ailesinden bahsederek, atalarının 1490'lı yıllarda Endülüs'ten çıkarak Osmanlı topraklarına ve daha sonra da İstanbul'a geldiğini söyledi.

- "Yazarlıktan önce doktor olmak istiyordum"

Bu göç hikayesini birkaç aydır bir romanında anlatamaya çalıştığını belirten Levi, "Nasıl bir araştırma içerisine girdiğimi size anlatamam. Türkçe, Fransızca, İspanyolca ve İngilizce metinlerin hepsini araştırıyorum. Bulabildiğim hikayeler var." diye konuştu.

Levi, 1957'de dünyaya geldiğini anlatarak, şunları söyledi:

"Çocukluğumda kendimi tanımaya başladığımda 3 dili aynı zamanda öğrendim. Yani ben 3 ana dilli bir yazarım. Anne ve babamla Türkçe konuştum. Dedemden Fransızca öğrendim ve daha çok bir Osmanlı kadını olan babaannemden de Ladino (Yahudi İspanyolcası) dilini öğrendim. Aslında bu dil 15. yüzyılın İspanyolcasıdır ve kuşaktan kuşağa aktarıldı. Bizim kuşağımız bu dili evde öğrenen son kuşaktı."

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünde 1976'da eğitim gördüğünü dile getiren Mario Levi, "O yıllarda idealim yazar olmak değildi. Edebiyatı çok seviyordum, iyi bir okurdum. Lise yıllarında tek başarılı olduğum ders de edebiyattı. Fakat ben doktor olmak, tıp fakültesini okumak istiyordum ama açıkta kalmamak için tercihlerde edebiyat fakültesini tercih etmiştim." dedi.

Levi, bir yazarın samimiyetsiz bir edebiyat yapamayacağına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Yıllar geçtikçe Türk edebiyatının ve Türkçe'nin içinde kendimi fark etmeye çalıştım. Kendimi zamanın içerisinde biraz Abdülhak Şinasi Hisar, biraz Ahmet Hamdi Tanpınar, biraz Yahya Kemal ve çağdaş yazarlar düşünüldüğünde biraz Selim İleri çizgisi içerisinde bir yerlerde tanımlamaya çalışıyorum. Benim ne yaptığım zamanla anlaşılacak. Şimdiden anlayanlar da var. Bugüne kadar eserlerim hakkında 4 yüksek lisans, bir doktora, bir de lisans tezi yazıldı ama önemli olan bir yerlere bir şeyler nakşetmekti."

- "Yazarlığımda 2015 yılı bir milattır"

Bugüne kadar eserlerinin 36 dile çevrildiğine de işaret eden Levi, "Bunların hiçbiri önemli değil. Evet hoşuma gidiyor, cesaret ve gurur veriyor ama asıl önemli olan yazabiliyor, yazmaya devam ediyor olabilmektir. Bir yazar için en büyük ödül bir kitap yazabilmesidir. 2013'te 12. romanımı yazmaya başladığım günlerde vazgeçemediğim temaların peşinden de giderek, farklı anlatım yolları aramaya başladım. Sanırım yazarlığımda 2015 yılı bir milattır ve ondan sonra yazdığım 4 roman da yeni bir arayışın yoluna çıkar." ifadelerini kullandı.

- "Edebiyatta önemli olan hissetmektir"

Mario Levi, kendisine "İstanbul Yazarı" denildiğini belirterek, şunları söyledi:

"Bu konuda eleştiriler de aldım. Bir keresinde Almanya'da yapmış olduğum bir konuşma sırasında 'siz İstanbul şovenizmi' yapıyorsunuz. Yani bir çeşit İstanbul ırkçılığı. Ben de 'rahatsız olmak hakkınız ama ben sadece bunu biliyorum' dedim. Örneğin ben Güneydoğu'da mayın tarlalarını gezmeyi öğrenen çocukların hikayesini anlatmayı çok isterdim. Rize'nin bir dağ köyünde tek başına bırakılmış 95 yaşındaki bir teyzenin hikayesini de anlatmak isterdim ama anlatmadım. Çünkü ben edebiyatta samimiyetin peşindeyim. Çünkü ben o duyguyu bilmiyorum, yaşamıyorum. Ne kadar anlatırsam anlatayım biliyorum ki mutlaka yazdıklarımda yaşayanlar bir yapaylık görecektir. Bu yüzden edebiyatta önemli olan hissetmektir."

Edebiyat yazarlar olarak var olan bir gerçeği bulmaya çalıştıklarının altını çizen Levi, "Biz hiçbir şeyi yoktan var etmiyoruz. Anlattıklarımızın hepsi zaten var. Biz sadece keşfetmeye çalışıyoruz. Yazarlık bir keşif yolculuğudur ve hala edebiyatımızda keşfedilecek bilinmedik topraklar var. Biz yazarlar belki de başkalarının görmemekte ısrar ettiklerini görmeye çalışıyoruz. Önemli olan edebiyatta soru sorma cesaretini göstermektir. Dahası da okuru soru sormaya davet etmektir. 'Keşfedilmemiş topraklar var' derken, 'hala anlatılacak birçok konu var' demek istemedim. Hayır anlatılacak bir konu yok. Yazar olacaklar yok yere 'yeni bir konu bulacağım' diye heveslenmemeli. Çünkü yeni bir konu yok ama yeni toprak dediğim nedir, yazarın kendisidir. Kendini ortaya koyma cesaretidir." değerlendirmesinde bulundu.

Yunus Emre Enstitüsü'nün Türkoloji ve tercümanlık alanlarında çoğunluğu lisansüstü eğitim alan yabancı katılımcılara Türkçeyi ve Türk edebiyatını anlatmak amacıyla başlattığı program, 4 Ağustos'ta sona erecek.












Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.