Aziz Bekir Pusula'ya konuştu -2-

Aziz Bekir Pusula'ya konuştu -2-
Mullens’ı ben istemedim

Seda Erciş'in Röportajı

İkinci yarıda yaşanan düşüşün kadro yapısıyla alakalı olduğunu belirten Aziz Bekir, Tucker’ın gönderilmesinin, Reynolds’un sakatlığının ve Mullens transferinin en önemli etkenler olduğunun altını çizdi. Transferde tek yetkininin kendisinde olmadığını belirten Aziz Bekir, Mullens transferini kendisinin istemediğini özellikle belirtti.

Röportajın dünkü bölümünde sezon başı bütçesi, takımın düşüşü ve nedenleri ile ilgili konuşan Aziz Bekir, bugün ise saha içi ve dışında yaşananları anlattı.

3. konu ise tamamen farklı. 5 tane net maçımızı ne acıdır ki kötü saha yönetimleri aldı. Çok kritik anlardaki maçlarda kötü yönetimlerin etkisi büyük oldu.

“BİRİLERİ SÖZÜNÜ TUTMADI”

Maddi sıkıntılar, oyuncular üzerinde nasıl bir etkisi oldu?

Fenerbahçe maçını kazandık biz. Başkan o gün çift prim vereceklerini açıkladı. Ertesi gün ise bunun verilemeyeceği söylendi. Bunu oyunculara nasıl açıklayabiliriz? Onların güvenini nasıl kazanabiliriz? Bu sezon Fenerbahçe’yi evinde kim yenebilmiş. Kimse yenemedi. Biz yendik ve çok üzüldüğüm bir konu burada verilen sözler maalesef tutulmadı.

Yönetime göre bazı oyuncular yanlış, bazı transferlere ise karşı çıkmışlar…

Bana göre bizim yönetim ile başkan kendi tecrübesine dayanarak oyuncuların yanlış olup olmadığı tartışma konusu yaptı. Ya da böyle bir karar verildi. Bir de benim tecrübeme dayanarak kadro yapısı değerlendirilmeli.  Müsaadenizle konu tecrübe ise bizim durumumuzu Türk spor kamuoyu ve basketbol gelişmiş Avrupa ülkeleri yakından biliyor. Konuyu herkes kendi açısından değerlendirebilir. Herkesin de görüşüne saygılıyız. Ama bu kesinlikle doğru değil. Çünkü biz tam hazırlık döneminden çıktıktan sonra yani takım temposunu yakaladıktan sonra yavaş yavaş çıkışa geçip maçlar kazanıyorduk. Kötü olan takım böyle oynayamaz. Yerli oyuncularımdan da memnundum. Onlara verdiğimiz paraya göre herkes işini yaptı. Çok fazla beklentimiz olamazdı zaten. Biz sadece bazı şeyleri kontrol edemedik sadece. Kısmet de diyebiliriz.

Transferler nasıl şekillendi?

Birileri birçok transfere karşı çıktı zaten. Son yapılan transferi yine birileri istedi. Mullens transferini ben değil yine birileri getirdi. Ben şahsen bu takımın başındaki teknik adam olarak istemediğimi açık ve net olarak söyledim. Avrupalı bir basketbolcuyu istemiştim fiyat olarak da Mullens’tan daha uygundu ama benim istediğim basketbolcu beğenilmedi. Yani benim dahası bizim teknik heyet olarak istediğim oyuncu için “Çok kötü bir oyuncu” denildi. Ve bunun ardından yönetimin istediği oyuncu getirildi. Ben 3 sezon boyunca tüm transferleri yaparken oyuncuyla ilgili her seferinde savaşmak zorunda kaldım.

“TUCKER’I BEN DEĞİL BAŞKAN GÖNDERDİ”

Tucker gelişmesini bir de sizden dinlemek istiyoruz.

Tucker’ı yani takımın en iyi oyuncusunu takımdan ben atmadım. O gün TED Koleji maçından sonra çok sinirliydim ve soyunma odasına gitmedim. Onlara da söyledim gitmesinler diye. Çünkü hepimiz sinirliydik “Sakinleşelim ertesi gün konuşalım” dedim. Ne yaptılar gittiler soyunma odasına adamı attılar. Sonradan haberim oldu. Demek ki bizi dinlememişlerdi. Yani daha sonra kamuoyuna söylenildiği gibi benim Tucker ile hiçbir sıkıntım yoktu. Aramızda hiçbir sıkıntı yaşanmadı. TED Koleji maçında Tucker ve Plisnic’in bilerek oynamadıklarını söylüyorlar. Adamlar iyi mi oynadı? Hayır. Çok kötü oynadılar bende biliyorum. Ama takımı sattıklarını bilemeyiz. Öyle söylüyorlar ama neye göre? Ben böyle bir şey duymadım. Her oyuncunun kötü maçları olabiliyor. Fenerbahçe karşısında 20’de 3 attı Clay Tucker. Ve biz son saniyede maçı kaybediyoruz. İki tane basket atsa biz maçı kazanacaktık. Yani demek istediğim bu maçta Tucker kötü oynarken bir şey denmiyor ama TED maçında “sattı” oluyor. Biz teknik adamlar ve basketbola ömrünü vermiş insanlar olarak bir maçın ardından elimizde kesin bir şey yoksa böyle bir kanaat sahibi olamayız. Olmamalıyız da.

Ligin ikinci yarısına gelecek olursak yaşanılan olayları ve düşüşü siz nasıl açıklıyorsunuz?

İkinci yarıda toparlanamamamızın sebebi Clay Tucker’ın gidişi ve Sean Williams’ın sakatlığı oldu. Bir anda en önemli iki oyuncumuz yoktu. Biz bu sıkıntıyı toparlayacağız diye bayağı süre geçti. Reynolds geldi ve en önemli dönemde bize hiç katkı vermedi. Devamlı sakattı. Doktora gidiyordu, tedavi için zaman harcıyordu idmana çıkmazdı sonra maça çıktığında yine sakatlanırdı. Sonra maçlara çıkmamaya başladı. Efes maçında gerçekten sakatlandı ondan sonra kendine gelemedi. Clay Tucker yok Sean Williams ve Reynolds yok. E o zaman elimizde kim kaldı gözünü seveyim çıkın bir söyleyin.

Biz kiminle maç kazanacaktık? Bunların hepsini üst üste koyduğumuz zaman bizim ikinci devre neden iyi oynayamadığımızın göstergesi olmuyorlar mı?

“LİGDEN DÜŞMEK ÇOK KÖTÜ”

Tyrone Brazelton’un kadro dışı kalmasındaki gelişmeyi sizden dinleyebilir miyiz?

Banvit maçından sonra Brazelton’un takım üzerindeki kontrolü kaybettiğini gördüm. Ardından yönetime söyledim bunu. İçerde oynadığımız Banvit maçından sonra Brazelton kontrolü ve özgüveni tamamen kaybetmişti. Kendisine de söylediğimde bana hak verdi ve teşekkür etti bana. Bu takımdan koptuğunu ve gitmek istediğini söyledi. Ben de yönetime gittim ve böyle devam edemeyeceğimizi söyledim. Bu takımın kontrol dışına çıktığını söyledim. Hatta “Ya ben gideyim ya da oyun kurucu değiştirelim” diye söyledim. Yönetim de “nasıl istersen?” dedi ve oyuncuyu göndermemi istedi.

Ayrılmayı ilk ne zaman düşündünüz?

Ben iki kez yönetime istifa etmek istediğimi söyledim kabul etmediler. Son 4 hafta kala da göndermeleri onların kararıydı. Hiç beklemiyordum açıkçası. İlk olarak da 8. hafta gitmek istediğimi söyledim. Ben onlara söyledim bunu. Çünkü bu takım benim istediğim oyunu sahaya yansıtmıyordu. İstediğim oyun karşısında oyuncular çok farklı işler yapıyordu. Sokak basketbolu oynamıyoruz biz. Herkesin bir görevi var. Sistemimiz belli. Ardından böyle devam etmeyeceğini söyledim. Son 8 hafta kala da gitmek istedim. Ama benimle devam etmek istediler.

Son olarak takımın Süper Lig’den düşmesi ile birlikte gelecek yıllar için neler söylemek istersiniz?

Takım ligden düşmeyi oyun ve performans olarak hak etmiş olabilir. Bu organizasyonla kulüpler yürüyemez. Kalabalık sayıda yöneticimiz vardı. Ve biz herkesin ayrı ayrı beğenmesini almak zorundaydık. Mesela bir oyuncu alacağımızda tüm yöneticilerden “evet” oyunu almamız gerekiyordu. Çok üzücüdür ki Türkiye’de bu tür kulüp anlayışı çok fazla. İnşallah Konya şehri basketbolun heyecanını yeniden yaşar. Konyalı basketbolseverler üst seviyeyi hak ediyorlar çünkü. Kaybetsek bile maçlara gelip destek oluyorlardı. Taraftarımızı çok seviyorduk. Konya büyük bir şehir ve illa ki bu takım yeniden süper lige çıkacaktır. Çünkü bu şehir bunu hak etmedi. Biz bir kulüp olmaya yönetim teknik heyet ve sporcusu ile aile olmaya çalıştık. Ben bu şehri ve bu şehrin insanlarını çok farklı seviyorum. Evimin kapısından çıktıktan sonra herkesi komşum gibi görüyorum. Konya’ya daha önceleri rakip takımlarda geldiğimiz zamanda şehirden ve insanından inanılmaz pozitif bir elektrik alıyordum. Aile olarak bu şehre yerleşmeye karar verdik. Elbette profesyoneliz. Ama ben Konya’da ev aldım. Eninde sonunda Allah izin verdikçe eşimle çocuklarımla Konya’da yaşayacağım. Burası benim şehrim oldu. İnsanlarını da seviyorum. Kimseye kırgın ya da kızgın değilim. Spor olayında bu tür şeyler olabilir. Dün de oldu yarın da olacak. Şampiyon olmaya da düşmeye de bu gözle bakmak lazım.

Basında bize çok büyük destek verdi. Biliyorum bazı sıkıntıları bire bir biliyordunuz ve size duyumlar geliyordu. Ancak takımımızın başarısı için sizler gazetecilik yapmadınız. Takıma yürekten sahip çıktınız. Hala aynı inancımı taşıyorum. Hiç kimse böyle olmasını istemedi. Ama oldu. Ve bu takım kesinlikle düştüğü yerden çıkar ve şampiyon olur.  

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum