Okyanusun kıyısında bir kent; PORTO

Neşeli ve samimi insanlarıyla, doğal, tarihi ve özgün dokusuyla, renklerin uyumu, el sanatlarının zenginliği ve düzenli yapısıyla Avrupa’nın görülesi kentlerinden Porto.

Atiker Konyaspor maçı için Portekiz’e, Avrupa’nın bir ucundan diğer ucuna, gelmiştik. Burası Avrupa’nın son noktasıydı. Portekiz’in ikinci büyük şehri Porto’ya geldiğimizde inanılmaz bir kent yaşamı dikkatimizi çekmişti. Porto sakin, düzenli şehir yapısının yanı sıra tam bir turistik kent olarak biliniyor. Portekiz’in ikinci büyük şehir olmasına rağmen size küçük bir kasabada geziyor havası veriyor. Porto’nun kendine has dar sokakları, dik yokuşları, renkli tarihi evleri ve hemen hemen her yere asılan çamaşırları meşhur.

Portekiz, Avrupa’nın bir ucu. Öyle ki Türkiye’den Portekiz’e beş buçuk saatlik bir uçuşla gelebildik. Aynı şekilde Porto şehri, Portekiz’in de kuzeyinde Rio Douro nehrinin ucunda bulunuyor. Avrupa’nın son noktası dedik ancak görülmesi gereken ilk yer olabilir. Avrupa’nın en güzel şehirleri arasında gösteriliyor Porto.

MAVİ VE YEŞİLİN DANSI

İnanılmaz bir doğal güzelliğe sahip bu şehir. Yüzyıllar boyunca da egzotik yapısı korunmuş. Bu yüzden de tarih kokan şehir de deniliyor. Her yer yemyeşil. Bir tarafa baktığınızda yeşilliklerle dolu orman, diğer tarafa baktığınızda nehirlerin buluşma noktası; Atlas Okyanusu...

DOURO NEHRİ

Gaia ve Ribeira olarak iki yakaya ayrılan bu güzel şehrin ortasından Douro Nehri geçiyor. Porto’nun da en güzel manzaraları Douro Nehri’nin etrafında görünüyor.  Bu yüzden de Porto’da bu nehir, görsel bir şölen ve turistik bölge haline gelmiş durumda. Nehrin kenarlarında yer alan restoranlarda bu yüzden çok daha fazla seviliyor.

ŞEHRİN SİMGESİ

Porto aynı zamanda köprüleriyle de meşhur bir şehir. En meşhuru da Porto bölgesi ile Gaia bölgesini birleştiren Dom Luis Köprüsü. Nam-ı diğer Eiffel Köprüsü de deniliyor. Nedeni ise bu köprü Gustave Eiffel tarafından tasarlanmış ve Eiffel Kulesi’nde kullanılan demirlerden yapılmış olması. Nehrin üzerinde bulunan bu tarihi köprü şehrin de simgelerinden biri.

DUYULASI MÜZİK: FADO

Portekiz’in halk müziğinden bahsetmeden geçemeyeceğim. Fado bir nevi ağıt olarak adlandırılıyor. Fado, Portekizli kadınların, balıkçı, denizci eşlerinin geri dönmemesi üzerine yazdıkları ve denize karşı yakılmış ağıtlar. Dinleme imkânı bulduğumuzda çok içten geldi. Sözlerini anlamasak da o hüznü bizlere hissettiren bir melodisi vardı.

OKYANUS LEZZETLERİ

Portekiz mutfağının ise büyük bir bölümünün deniz ürünleri olduğunu söylemek pek şaşırtıcı olmaz. Denizcilik ile tarihsel bağı ve Atlantik Okyanusu’na olan yakınlığı nedeniyle şehrin mutfağının balık ve deniz mahsulleri tarafından ele geçirilmesi kaçınılmaz olmuş. Deniz ürünlerini sevenler için bire bir bu şehir.

AKDENİZ İNSANLARI

Kilometreler boyunca Portekiz’e gelmemize rağmen, şehirde ve insanında çok tanıdık bir yapı vardı. Bunda tabi ki Akdeniz ülkesinin olması çok büyük bir etken. Portekiz halkı da bizlere çok benziyor. Hem sıcakkanlı olmalarının yanı sıra misafirperverlikleriyle de Türklere çok benziyorlar. Aynı şekilde Portekizce zor olmasının yanı sıra kulağa sıcak ve hoş geliyor. Bizler bu sıcak insanların sıcak dillerini konuşmaya çalışırken, ilk öğrendiğimiz kelime  “Obrigado” (teşekkür ederim) oldu.  Porto’nun tadına tam olarak varamasak da keyif aldığımız bu ülkeyi gezip görülecekler listenize eklemenizi içtenlikle tavsiye ediyoruz.

Bir gün Portekiz’e yolunuz düşerse bu muhteşem ülkenin yardımsever insanlarına “Obrigado” demeyi unutmayın…