15 Temmuz Demokrasi Ve Milli Birlik Günü

15 Temmuz Demokrasi Ve Milli Birlik Günü
HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç: - "Darbelerin olmaması için evrensel demokratik hak ve özgürlükler; hukukun üstünlüğü, demokratik cumhuriyetin değerleri ve hakları, kurumları işletilmeli ve geliştirilmelidir"

TBMM (AA) - HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, "Darbelerin olmaması için evrensel demokratik hak ve özgürlükler; hukukun üstünlüğü, demokratik cumhuriyetin değerleri ve hakları, kurumları işletilmeli ve geliştirilmelidir." dedi.

Oluç, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, üç yıl önce 15 Temmuz'da bir darbe girişimi yaşandığını anımsatarak, "Türkiye'nin son 60 yıllık tarihi aynı zamanda bir askeri, sivil ve siyasi darbeler, muhtıralar tarihidir." diye konuştu.

Bu dönem içerisinde yaşanan darbeleri ve muhtıraları sıralayan Oluç, bunun, hukukun üstünlüğünün, evrensel demokratik değerlerin, hak ve özgürlüklerin, demokratik kurulların işlediği hiçbir ülkede görülemeyecek bir darbeler silsilesi olduğuna dikkati çekti.

Oluç, 15 Temmuz darbe girişimine karşı direnen ve tüm darbe süreçlerinde yaşamını yitiren vatandaşlara Allah'tan rahmet, ailelerine de başsağlığı dileklerini iletti.

Darbenin, demokrasi düşmanlığı, insan hak ve özgürlüklerinin yok sayılması, hukuksuzluk, hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunun geçmesi demek olduğunu vurgulayanın Oluç, diğer darbelerde olduğu gibi 15 Temmuz darbe girişiminin de aslında göz göre göre geldiğini savundu.

Partilerinin, 15 Temmuz öncesi yaptığı açıklamalara bakıldığında darbe ihtimaline karşı defalarca dikkat çektiğini belirten Oluç, Meclisin 16 Temmuz'da bir araya geldiğini ve tüm siyasi partilerin imzasıyla ortak bildirinin yayımlandığını anımsattı. Oluç, o gün Meclis kürsüsünde konuşma yapan ve ortak bildiriyi imzalayan eski HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ile eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın cezaevinde olduğunu belirtti.

- "Darbelerin panzehiri, demokratik siyaset ve toplumsal adaletin güçlendirilmesidir"

Darbeciler iktidarı ele geçirirlerse demokrasiyi ve hukuku ortadan kaldırmalarının evrensel ve tarihsel bir kural olduğuna işaret eden Oluç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Özgürlükleri ve hakları askıya alırlar. Buna karşılık başarısız olurlarsa darbeyi püskürtenlerin önüne yürünecek iki yol çıkar. Ya demokrasi ve hukuktaki boşlukları, eksikleri, aykırılıkları ortadan kaldırmak ve daha güçlü bir demokrasi sayesinde halkın, toplumun darbeci zihniyetler karşısında sivil ve güçlü direnişini kalıcılaştırmak ya da durumu fırsat olarak görüp kendi iktidar alanını güçlendirmek.

Darbelerin panzehiri, demokratik siyasetin ve toplumsal adaletin güçlendirilmesidir. Darbelerin olmaması için evrensel demokratik hak ve özgürlükler; hukukun üstünlüğü, demokratik cumhuriyetin değerleri ve hakları, kurumları işletilmeli ve geliştirilmelidir. Türkiye özgülünde ise Kürt sorununda demokratik ve barışçıl bir çözümün gerçekleştirilmesi yeni darbe ortamlarının doğmaması, darbe süreçlerinin işlememesi için elzem olandır."

15 Temmuz darbe girişimine karşı TBMM’nin ve kamuoyunun gösterdiği toplumsal refleks ve kararlı duruşun, iktidar tarafından demokratik siyaseti güçlendirme ve darbeci FETÖ'cü zihniyet karşısında demokrasi, hukuk, toplumsal adalet ve özgürlükler zeminini geliştirme yönünde değerlendirilmediğini ileri süren Oluç, "İktidar, kendi durumunu hukuksuzluk, baskı ve adaletsizlikle sağlamlaştırma yolunu seçmiş, yaşananları mutlak iktidarın tesisi için 'Allah’ın lütfu' olarak görmüştür. Yani Meclis’in kendisine yakışır şekilde ortaya koyduğu darbe girişimine karşı ortak mücadele iradesi, sadece dört gün sonra iktidar partisi tarafından reddi mirasa uğramıştır." ifadelerini kullandı.

Oluç, 20 Temmuz 2016'da OHAL'in ilan edilmesi ve 4 Kasım 2016'da eş genel başkanları ile 15 milletvekilinin "siyasi bir operasyonla" gözaltına alınması ile tutuklanmasının "demokratik siyaseti tasfiye girişimi" olarak yaşandığını savundu. Oluç, "İktidar ülkeyi 2 yıl OHAL ve KHK rejimi ile yönetmiş, toplumsal muhalefet ve demokratik siyasete karşı baskı ve hukuksuzlukları artırmıştır. OHAL şartları altında hukuksuzluklar yapılmıştır. Onbinlerce insan hüküm olmaksızın işlerinden, barış isteyenler üniversitelerden KHK’lerle ihraç edilmiş; birçok gazete, televizyon ve radyo kanalı, sivil toplum örgütleri, kadın kuruluş ve dernekleri kapatılmış, gazeteciler tutuklanmıştır." dedi.

Darbe girişiminin siyasi ayağının meçhulde bırakıldığını savunan Oluç, bu konuda Meclise verilen araştırma önergelerinin defalarca reddedildiğini, halbuki bu konunun kesinlikle araştırmaya muhtaç olduğunu kaydetti.

- "Darbeciler yenilmiş olsa da demokrasiden uzaklaşılmaya devam edilmişitr"

Oluç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şunu açık bir şekilde kabul etmemiz gerekir ki demokratik kamuoyu ve toplum 15 Temmuz darbe girişiminin karşısında fiilen ve politik olarak sağlam durmuş ve her türlü fedakârlığı yapmıştır. Ama ne yazık ki, iktidarın tutumu nedeniyle, bu ülkede, darbeciler yenilmiş olsa da demokrasiden uzaklaşılmaya devam edilmiştir. Halk kısır tartışmalar içinde olan siyaset kurumuna son bir yılda 3 kez açık mesaj vermiştir. 24 Haziran 2018, 31 Mart ve 23 Haziran 2019 seçimlerinde ezilen, haksızlığa uğrayan, adaletsizliği hisseden ve mağdur olanların itirazları, güçlü bir değişim mesajında kendini göstermiştir.

Bu mesaj gelecek için adil, eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir yaşam umudunu da büyütmüştür. Türkiye halklarının demokrasiye ve adalete olan özlemini, özgürlük talebini gerçekleştirmek için siyaset kurumuna verdiği bu mesajı iyi okumak gerekir. Unutmayalım ki halkın her değişim talebi, siyasi partilere bir fırsatlar sunar."

Oluç, yaşanan toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik sorunların çözümünün demokrasi, eşitlik ve toplumsal adaletin tesis edilmesinden geçtiğini belirterek, "Bu kapsamda siyaseti özgür tartıştırarak, uzlaşıyı demokratik yöntemlerle sağlayarak ve evrensel hukuku esas alarak demokratik bir anayasayı oluşturmamız gerekiyor. Yani bir toplumsal sözleşmeyi, bu ülkede yaşayan her bir yurttaşın kendini ait hissedeceği bir anlayış ve içerikle inşa etmeliyiz." görüşünü savundu.

Demokratik anayasa tartışmalarını, rejimin adının ne olduğu gibi kısır çekişmelere payanda etmeksizin, bütün siyasi partiler, akademisyenler, hukuk kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının tartışarak hazırlamaya başlamasının siyaset kurumuna saygınlığı artıracağını vurgulayan Oluç, "Bugün var olan sistemle ilgili iktidar tarafının 'revizyon, tadilat, MR çekmek, kireçlenme ve tıkanma olan, verim alınamayan noktaların temizlenmesi, değişiklikler yapılması’ sözlerinin konuşulması iyi bir fırsat olmalıdır. Yeni bir anayasa, bu toprakların demokrasi tecrübesi ile gerçekleştirilmeli; mutlak iktidarın sınırlandırılması anlayışı önemli bir başlık olmalıdır. Cumhuriyetin demokratikleştirilmesi yeni anayasanın temel gündemi olmalıdır." diye konuştu.

Oluç, Türkiye'yi apoletli ya da sivil darbelerin tarihi olmaktan çıkarmanın yolunun demokratik anayasa tartışmalarını vakit geçirmeksizin devreye koymaktan geçtiğini savunarak, "Demokratik anayasayı müzakere ederken, Kürt sorunu başta olmak üzere bütün tarihsel ve toplumsal sorunların toplumsal uzlaşma ve barışla demokratik çözümü hedef alınmalıdır. Tarihsel önyargılar, demokrasi korkusu ve iktidar hırsı bagajlardan atılmalıdır. Ortak vatan, demokratik cumhuriyet hedefine birlikte ve eşit koşullarda ulaşmanın yolu birlikte bulunmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.