28 Şubat'a doğru

28 Şubat'a doğru
AK Parti İstanbul Milletvekili Benli:"28 Şubat'ta çok mağdur olduk ama insanlar bununla hayata devam ettiler. Tamam, belki avukat olarak duruşmalara giremedim ama Birleşmiş Milletler'e gitme imkanım oldu. Kendi okulumun bahçesine giremedim ama Harvard'da

ANKARA (AA) - AYNUR EKİZ - AK Parti İstanbul Milletvekili Fatma Benli, 28 Şubat sürecinde başörtüsü nedeniyle çok mağdur olduklarını, ancak hayatlarına devam ettiklerini belirterek, "Tamam, belki avukat olarak duruşmalara giremedim ama Birleşmiş Milletler'e gitme imkanım oldu. Kendi okulumun bahçesine giremedim ama Harvard'da konuşma yapma şansım oldu. Bir yasakla mücadele etmek bizi başka alanlarda çalışmaya yönlendirdi" dedi.

28 Şubat sürecinde başörtüsü yasakları üzerine çalışan bir avukat ve insan hakları aktivisti olan Benli, yasak kalktıktan sonra da genel kadın hakları üzerine çalışmalarına devam edenlerden birisi.

Fatma Benli, başörtüsü davalarına baktığı için "Türkiye'nin en çok dava kaybeden avukatı" unvanına sahipken, bugün "dünyanın en etkili 500 Müslümanı" listesinde yer aldığını söylüyor.

O dönem avukatlık yaptığı için çok fazla hatırası olduğunu aktaran Benli, "Duruşmalardan atıldım. Refah-Yol Hükümeti'nin Adalet Bakanı nedeniyle kısa bir dönem duruşmaya girme imkanımız olmuştu. Türkiye'de ilk heves duruşmalara girdik. Aynı hevesin reddi şeklinde hakimler bizi çıkarmaya başladılar" diye konuştu.

Abisinin davasını, dava hakkında bilgi almak ve sonrasında dilekçe hazırlamak için izleyiciler kürsüsünden takip ettiğini anlatan Fatma Benli, "Mübaşir, avukat olarak beni çağırdı. Tabi giren olmadı. Sonra hakim abime sordu, 'Avukatın nerede' diye. O, 'yok' dedi. Bu bana çok ilginç gelir. Ben o dönem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde duruşmalara girebiliyordum. Birleşmiş Milletler önünde konuşmalar yapabiliyordum. Ama basit bir davada 'yok' hükmündeydim" şeklinde konuştu.

- "Ayşe bugünleri göremedi"

Kendi yaşadığı mağduriyetlere nazaran o süreçte davasına girdiği müvekkillerinin çok daha büyük sıkıntılar yaşadığına işaret eden Benli, etkilendiği bir örneği de paylaştı:

"Ayşe öğretmen, İmam Hatip'te Kur'an-ı Kerim öğretmeniydi. Buna rağmen 28 Şubat sürecinde görevden uzaklaştırıldı, soruşturmalar geçirdi, cezalar aldı, hakarete uğradı, memuriyetten atıldı. Yetmedi, hakkında verilen emirlere riayetsizlikten ceza davası açıldı. Gidip adi bir suçlu gibi ifade verdi. O da yetmedi, duruşmaya gittiğinde hakim başını açmasını söyledi. Davanın bizatihi sebebi 'başörtüsü' olduğu halde çıkarmasını istedi. Bizler yasak kalktıktan sonra hayatlarımıza devam edebildik. Ama Ayşe bugünleri görmedi. Çünkü o, aradan geçen dönem içinde kanser hastası olduğu için vefat etti. Bu benim için çok ağırdır. Çünkü telafisi yok. Bunu bir daha geri getiremezsiniz. Belki bize düşen, başka Ayşelerin olmaması. İlla başörtülü olmasına gerek yok, başka birisinin başka bir sebeple haklarının ihlal edilmesinin engellenmesi. Eğer biz 28 Şubat'ı unutursak, yaşananları unutursak bunun yarın tekrarlanmayacağının garantisini kimse veremez."

28 Şubat döneminden önce lisans eğitimini tamamlayan milletvekili Benli, "Biri bana deseydi ki 'Gün gelecek, bütün dış duvarlara kamera yerleştirilecek ve başörtülüler alınmayacak'. Ben gülerdim. Ama bunu yaşadık" ifadelerini kullandı.

- "Aynı yasağın uygulanmayacağını kimse garanti edemez"

Fatma Benli, yasaklar ve ayrımcılıklarla mücadele edilmezse, hak ve hürriyetleri güvence altına almak için temel haklara dayanan bir temel anayasa temin edilmezse, yarın başka birine karşı aynı yasağın uygulanmayacağını kimsenin garanti edemeyeceğine vurgu yaptı.

Başka insanlara aynı şeylerin yaşatılmaması için gayret gösterilmesi gerektiğine işaret eden Benli, anayasanın temelden, başlangıç kısmı dahil olmak üzere bakış açısıyla değiştirilmesi gerektiğini söyledi.

Normal şartlar altında CHP'nin de anayasanın değişmesini istediğini hatırlatan Fatma Benli, "Bir şey değişsin derken, bir başkası da değişmesi kanaatindeyse 'hadi beraber yapalım' dediğinde siyasal partilere düşen aynı masa etrafında toplanıp, fikirlerini ifade etmektir. CHP aslında burada sorumluluktan kaçıyor" değerlendirmesinde bulundu.

İnsan haklarına dayalı ve insan haklarını önceleyen bir anayasa yapacaklarını kaydeden Benli, "Herkes kendinden bir parça bulabilmeli o anayasada. Hiç kimse makbul vatandaş olup da diğerlerini öteleme hakkına sahip olmamalı. Bunun için çalışmalarda bulunuyoruz. Bundan sonrasını zaman gösterecek" dedi.

- "Başörtüsü yasağının mağduru yüz binlerce kadın vardı"

Birleşmiş Milletler'e bağlı Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi'nin (CEDAW Komitesi) 2005 yılında, "Türkiye'de kaç öğrencinin başörtüsü yasağına maruz kaldığını" soran bir rapor istediğini aktaran Fatma Benli, şöyle devam etti:

"Türkiye'de 13 sene süren bir yasak söz konusu olduğu için ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı'nın o dönemki raporlarına göre Türkiye'deki kadınların çok büyük bir kısmı başını örttüğü için, yasağın mağduru olan yüz binlerce kadın vardı. O yüz binlerce kadının kaç tanesinin bu yasağın mağduru olduğunu tespit etmek fiilen mümkün olmadı. 2010 yılında CEDAW açıkça başörtüsü yasağının ayrımcı olduğunu, hatta eğitim, çalışma ve siyasal yaşama katılımdaki ayrımcı etkilerine ilişkin Türkiye'den bir rapor istedi. Bir ayrımcılık olduğunu kabul etti ve istatistik talebini tekrar etti. 5 binden fazla memur çıkarma cezası aldı. 12 binden fazla memur disiplin cezaları sebebiyle istifa etti. 38 bin memur hakkında soruşturma açılmıştı.

Öğretmenlere önce soruşturma açıyorsunuz, uyarma, kınama, aylıktan kesme cezaları veriyorsunuz, görevden uzaklaştırıyorsunuz, hakaretler oluyor. Dolayısıyla bir kısmı çıkartılmaya kadar beklemeden istifa etme yolunu tercih ediyor. Memurlarda çıkarma cezası verilse de öğrencilere çıkarma cezası verilmedi, onlar kapıdan içeri alınmadılar. Ben yüksek lisans eğitimimde 300 sayfalık tez yazdım, sunmak için yarım saate ihtiyacım vardı. Ama hukuken ben gitmemiş ve o tezi sunmamış görünüyorum. Çünkü kapıdan girmemize imkan yok. Diğer öğrenciler de yüksek öğretimden çıkarma cezası aldıkları için atılmış değiller. Onlar zaten kapıdan içeri giremedikleri için devamsızlıktan kaldılar. Dolayısıyla rakamlar çok fazla. ÖSS ve KPSS'de başı açık olma şartı getirildi. Belki 10 bin kişi o dönem başörtülü memur ya da üniversite öğrencisi olacakken, sınava giremedikleri için hiç kayıtlara geçmediler. Yasak 13 sene sürdüğü için çok net şekilde söyleyebiliyorum ki yasağın mağduru yüz binlerce kadın."

Başörtüsü yasağının sadece memurlara ya da öğrencilere uygulanmadığına dikkati çeken Benli, "İl dışı sevkle gelip, üniversite hastanesinde diş tedavisi yaptıramayan kadınlar oldu. Malatya'da öğretmenevinde velilere 'başörtülüler dışarı' diye anons yapıldı. Oyuncak fabrikasına çocuklarıyla beraber giden velilerin kapıdan çevrildiğini bilirim. O kadar çok vaka vardı ki bunları kayda düşürmek kolay değil. Bir noktadan sonra kadınlar, sıkıntı yaşayacakları yerlere gitmemeyi tercih ettiler. 52 yaşında bir müvekkilim vardı, babaları başkomiser olduğu için sosyal tesislere giriş kartları vardı. Ama benim müvekkilimin değil, kız kardeşinin vardı. Çünkü kız kardeşi örtülü değildi. O zaman 'yaşı ileri olmak ve saç dipleri görünmek şartıyla' gibi absürt, hukuken, mantıken anlaşılamayan genelgeler vardı" şeklinde konuştu.

- "13 sene biz bu patinajı yaptık"

Başörtüsü yasağının 13 sene boyunca tartışıldığını hatırlatan Fatma Benli, "13 sene biz bu patinajı yaptık. 28 Şubat'taki o puslu havada kapatılan 26 bankayı, hepimizin cebinden çıkan o paraları saymıyorum bile. Türkiye'nin bir senelik gayrisafi milli hasılası gitti o dönem. Herkes o kadar çok tartışmakla meşguldü ki o paraların cebimizden çıktığını görmedik bile. Şu an bunları telafi etmek lazım ki bir daha aynı sıkıntıları Türkiye yaşamasın" ifadelerini kullandı.

Başörtüsü yasağıyla mücadele etmenin kendisi için bir görev olduğunu kaydeden Benli, şöyle konuştu:

"O insanlara yardım ederken, aslında kendimize yardım ediyorduk. Ben de başörtülü bir avukattım ben de duruşmalara giremiyordum. Şu an baktığımda normal bir davranış tarzı değil. Çünkü, ben 13 sene boyunca akşam 9'lara kadar çalıştım, 10 binlerce dilekçe yazdım, yüzlerce toplantıya katıldım, onlarca kez yurtdışına gittim, yüzlerce dava kaybettim. Ama haklı olduğumuza dair inancımız hiç kaybolmadı. Türkiye'de dilekçeler yazdık olmadı, davalar açtık olmadı, AİHM'e gittik, reddedildi. Bize 'uzaya gidecek' dediler. Uzaya gitmedik, Birleşmiş Milletler'e gittik. Bu bizi durdurmadı. Yasak ne kadar çok katı, ne kadar çok bitmez gibi gözükse de haklı olduğumuza inanıyorduk. Rabbim'in izniyle de o başarıya ulaştık."

Kendilerine çalışma gücünü "bir gün üniversitelere başörtülü öğrencilerin gireceğine" dair inançlarının verdiğini vurgulayan milletvekili Benli, ancak başörtülü avukatların duruşmalara gireceğini, başörtülü bir müdür olacağını, bakan olabileceğini tahayyül edemediğini söyledi.

- "Duruşmalara giremedim ama BM'ye gittim"

28 Şubat'tan bugüne baktığında yaşadıklarını "lütuf" olarak değerlendiren Fatma Benli, "28 Şubat'ta çok mağdur olduk ama insanlar bununla hayata devam ettiler. Tamam, belki avukat olarak duruşmalara giremedim ama Birleşmiş Milletler'e gitme imkanım oldu. Kendi okulumun bahçesine giremedim ama Harvard'da konuşma yapma şansım oldu. Bir yasakla mücadele etmek bizi başka alanlarda çalışmaya yönlendirdi" dedi.

Başörtüsü yasaklarını uygulayanların en önemli sorununun "başkalarının canlarını yakarken kendilerinin hep güçlü olacağına inanmaları" olduğunu belirten Benli, ikna odalarında yaşananları ise "büyük bir işkence" olarak değerlendirdi.

Fatma Benli, ikna odalarında yaşadıkları sorulduğunda bir tanıdığının, "Ben onları o kadar çok bilinçaltımın derinlerine gömmüşüm ki hatırlayabilmem için saatlerce psikologla seans yapmam gerekir. Bildiğim tek şey, dışarı çıktığım an o duvarların üstüme üstüme gelmesiydi" dediğini aktardı.

"28 Şubat Davası'nın devam etmesi çok önemli. 1980 ihtilalinde insanları mağdur edenler hakkında bir dava açılmış olsaydı, biz 28 Şubat sürecini yaşamazdık" diyen Benli, bir şeyin cezasız kalmasının suçların tekrar etmesine sebebiyet verdiğinin altını çizdi.

Yasağı uygulayanların, yasak muhataplarını dinlemelerinin önemine de değinen Fatma Benli, şunları kaydetti:

"O absürt bahanelerin ne kadar çok insanın canını yaktığını bire bir tanıklardan dinlemeleri çok önemli. Meslekten atıldığı zaman verem hastası olan bir öğretmen hanım, sağlık haklarından faydalanamadığı için hastaneye gidemediğini anlattı. Yasakçıların, bu yasağa maruz kalanların hayatında ne kadar büyük etkide bulunduğunu gösteren bu olayları duymuş olmasını çok fazla önemsiyorum. Karşılarındaki insana verdikleri tahribatı tahmin bile etmediler. Umuyorum ki aradan bu kadar zaman geçtikten sonra bir iç muhasebe yapmışlardır."

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.