AK Parti Sözcüsü Çelik'ten İBB'ye sert tepki

AK Parti Sözcüsü Çelik'ten İBB'ye sert tepki
İstanbul Büyükşehir Belediyesi herkesi tedbire çağırırken bir tek kendisi tedbir almamış. Krize müdahale etmesi gereken araçların ve yönetim anlayışının kendisinin bizatihi en büyük kriz sebebi olduğu bir tablo bu şekilde ortaya çıktı

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İstanbul'daki olumsuz hava koşullarına ilişkin, "İstanbul Büyükşehir Belediyesi herkesi tedbire çağırırken bir tek kendisi tedbir almamış." dedi.

Çelik, parti genel merkezinde, İstanbul'da yaşanan yoğun kar yağışı ve son duruma ilişkin açıklamalarda bulundu.

Afetle mücadele ederken ortaya çıkan aksaklıkların, ortaya çıkan yanlışlıkların itiraf edilmesi yerine Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'ne, AK Parti'ye ve sahada çalışan arkadaşlarına karşı bir suçlama kampanyasına dönüştürüldüğünü ifade eden Çelik, "Bütün bir yönetim zaafının pişkinlikle savunulmaya çalışılması karşısında doğrusu şunu söylemek gerekirse siyasi hayatımıza geçecek, siyasi hayatımıza negatif olarak geçecek bir dönem birkaç gündür yaşanıyor." diye konuştu.

Afet dönemlerinin olağanüstü koordinasyon gerektirdiğini ve aksaklıklar yaşanabileceğini belirten Çelik, şunları söyledi:

"Afetin boyutuna göre, yangın olur, sel olur, kar olur, ne kadar güçlü tedbir alırsanız alın, istediğiniz anda bunu belli bir sonuca ulaştırmanız mümkün olmayabilir. Ama burada önemli olan şudur dünyada bilinen kurallar Türkiye'nin afetle mücadele kapasitesi, belediyelerin deneyimleri, merkezi idarenin deneyimleri ve kurumsal hafızası bakımından bir ölçü ortaya koyulduğundan gereken tedbirleri alıp almadığınız çok temel bir değerlendirme konusu olarak ortaya çıkar. Bütün bunlar olurken İstanbul Belediyesinin hiçbir şekilde bir hazırlığının olmadığı, herhangi bir şekilde bir koordinasyon içerisinde davranmadığı, büyük bir yönetim zaafı ortaya çıkardığı görüldü. Ama bunun karşısında halen bütün bunların sebebi nedir diye kamuoyuna bir açıklama yapmak yerine suçlayıcı, bütün bu felaketin üstünü örtmeye çalışan, yönetim felaketinin üstünü örtmeye çalışan bir yaklaşım var."

Pazartesi gününden beri etkisini sürdüren kar yağışının İstanbul'da geçmiş zamanlarda da yoğun bir şekilde yaşandığını anımsatan Çelik, "Tabii bundan kimse 'Haberdar değildim.' diyemez, nitekim 17 Ocak günü Meteoroloji Genel Müdürlüğü bütün bu karşılaşacak tabloları bir uyarı niteliğinde herkesle paylaştı. Nitekim bu İstanbul Büyükşehir Belediyesinin afet Koordinasyon Merkezi tarafından da paylaşıldı, yani 'Yoğun bir kar yağışı geliyor tedbirli olunması gerekir.' diye. İstanbul Büyükşehir Belediyesi herkesi tedbire çağırırken bir tek kendisi tedbir almamış. Nitekim 21-22-23 Ocak günleri boyunca bu meteorolojinin bahsettiği tabloyla karşı karşıya kalındı. Tabii ortada idare adına, Belediye İdaresi adına ciddi bir zaaf olduğu ilk andan itibaren görülmeye başladı. İstanbul'a ve İstanbulluya sahip çıkmayan bir belediye yönetimi söz konusu oldu. Binlerce vatandaşımızın yolda kaldığı yaşlı, genç ve kadın herkesin perişan olduğu bir tablo belediye yönetiminin sorumluluk alanı içerisindeki alanlarda meydana geldi." şeklinde konuştu.

Çelik, alınması gereken en basit tedbirlerin alınmadığını, İstanbul'da yüzbinlerce insanın mahsur kaldığını ve toplu taşımaya yönlendirildiğini ancak toplu taşıma araçlarında da zincir bulunmadığını belirtti. "Bu kar temizleme araçlarının zincirsiz bir şekilde nasıl savrulduğu, aslında krize müdahale etmesi gereken bu araçların herhangi bir şekilde zincir takılmadığı için kendisinin bir kriz unsuru haline geldiği görüldü." ifadelerini kullanan Çelik, şöyle konuştu:

"Daha da acısı krize müdahale etmesi gereken kar küreme araçlarından bir tanesi Belediye Başkanı'nın bir restoranda yemek yemesine eşlik ediyor, oradaki yolu açmak için seferber ediliyor. Şimdi bakın bütün bu tablo karşısındaki yönetim zaafını medeni ve makul bir dille herkesin siyasi safını İstanbullunun safında hizalayarak İstanbul'dan ve İstanbul'dan yana olarak vatandaşımızdan yana olarak, sokakta kalan vatandaşımızın gözünden bakarak değerlendirmesi gerekirken, ilk andan itibaren biz bu yönetim zaafını kimin üzerine nasıl yıkarız gibisinden bir kampanya ile karşı karşıya kalıyoruz. Arkasından bütün bu bilgilendirmeyi yapması gereken belediye görevlisinin yurt dışında olduğu gözüküyor. Üstelik olan bitene tepki gösteren vatandaşlarımıza 'trol' diyerek hakaret ederek bir kampanya yürütülüyor. Bu ne adına yapılıyor? Belediye adına yapılması gereken, İstanbul Belediyesi adına Büyükşehir Belediyesi adına yapılması gereken bilgilendirme kampanyası adına yapılıyor. Yolda kalmış, ortaya çıkan yönetim zaafından dolayı sıkıntı çekmiş vatandaşların tepkilerine 'trol' diyen bir iletişim yöntemi. Bütün bunlar karşısında CHP yönetiminin yapması gereken neydi olaya el koymaktı fakat biz şunu gördük ki CHP yönetiminin, belediye başkanlarının nerede olduğundan, belediyenin hangi tedbiri aldığından ya da almadığından herhangi bir şekilde böyle bir haberleri olmamış."

- "Yönetim zafiyetinin çok ötesinde bir şeye işaret ediyor"

Çelik, İstanbul'a 2017 yılında yağan kar yağışında alınan tedbirlerle bu yıl alınan tedbirlere değinerek "Bakıyorsunuz sanki Belediyenin kurumsal hafızası ortadan kaldırılmış, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bir beyin yıkama faaliyetine tabii tutulmuş. Bütün şimdiye kadarki krizlere müdahale eden, İstanbul'a ve İstanbulluya sahiplenen o büyük kapasitesinden uzaklaştırılmış bir beyin yıkama faaliyeti ile karşı karşıya kalmış gibi duruyor. Bütün bu belediye otobüslerinden, kar temizleme araçlarına kadar en basit zincirin takılamaması şeklindeki durum yönetim zafiyetinin çok ötesinde bir şeye işaret ediyor. İstanbullu ve İstanbul hakkındaki bir duyarsızlığa işaret ediyor." ifadelerini kullandı.

2017 yılında 1 metre 20 santimetrelik kar yağdığını, bu yıl ise 80-85 santimetre kar yağdığını hatırlatan Çelik, şu değerlendirmeyi yaptı:

"2017'deki kar yağışı sırasında İstanbul'un Cadde ve sokaklarına 136 bin ton tuz dökülmüştür ve 539 ton solüsyon kullanılmış. Bu rakamlar ortada iken bugün İstanbul Belediyesinin açıkladığı, yetkililerin açıkladığı rakamlara göre Büyükşehir Belediyesinin 55 ton tuz ve 31 bin ton yaklaşık 2 tankerlik solüsyon dökülerek kriz karşısında açık bir zafiyet ortaya koyulmuş. Tabii CHP yönetimi açısından da şöyle bir problem var, yani sürekli olarak ehliyet, liyakat ve kul hakkı diyorlar. Bir koskoca Büyükşehir Belediyesinin bu hale nasıl getirildiğini ehliyet, liyakat ve kul hakkı açısından iyi değerlendirmeleri gereken bir durum olduğunu söylemek gerekir. Sırf siyasi etiketleme yoluyla bu kadar insanın işten atılması, üstelik CHP Genel Başkanının söz vermesine rağmen bu insanların emeklerine kıyılması ortada böylesine kurumsal hafıza açısından bir beyin yıkama faaliyetinin ortaya çıktığını net bir şekilde gösteriyor."

- "Bu şekilde ortaya çıktı"

AK Parti Sözcüsü Çelik, konuşmasına şu sözlerle devam etti:

"Şimdi karşımızda bırakın tedbir almamayı, krize dönük herhangi bir yol haritasından, herhangi bir fotoğraf çekiminden bile uzak bir tablo var. Ana arterlerin neresi olduğundan, hangi kilit noktaların kitleneceğinden, nerelere dönük tedbir alınması gerektiğinden uzak adeta başı boşluk içerisinde oradan oraya savrulan bir kriz yönetimi değil bir yönetimsizliği söz konusu. Bu şekildeki yönetimin bizatihi kendisi bir kriz oluşturmuş. Dolayısıyla bir koordinasyonun olmadığı görülüyor, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sık sık 'Kurumları ayrıştırmayalım, koordinasyonu sağlayalım' diyorlar. Fakat İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetimi bütün bu koordinasyonun içerisinde bir kapasite ile İstanbul'a ve İstanbulluya sahip çıkan bir davranış biçimiyle var olmuyor bu son krizde görüldüğü gibi. Yine biliyorsunuz bu tip krizlerde geçmiş zamanlarda görmüşsünüzdür kilit noktalara çeşitli mobil araçlar yerleştirilir, büfeler yerleştirilir, vatandaşın ihtiyacının karşılanması için ve çekiciler koyulur ki tıkandığı anda hemen açabilelim diye. Bütün bu kriz hazırlıklarından hiçbirisinin olmadığı, krize müdahale etmesi gereken araçların ve yönetim anlayışının kendisinin bizatihi en büyük kriz sebebi olduğu bir tablo bu şekilde ortaya çıktı."

elik, özellikle afetle mücadele edilirken ortaya çıkan aksaklıkların ve yanlışlıkların itiraf edilmesi yerine olayın Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'ne, AK Parti'ye ve sahada çalışanlara karşı bir suçlama kampanyasına dönüştürüldüğü günlerin yaşandığını belirterek, "Bütün bir yönetim zaafının pişkinlikle savunulmaya çalışılması karşısında siyasi hayatımıza negatif olarak geçecek bir dönem birkaç gündür yaşanıyor" dedi.

Afet zamanlarının olağanüstü koordinasyon gerektiren dönemler olduğunu dile getiren Çelik, "Bu dönemlerde de aksaklıklar yaşanabilir. Afetin boyutuna göre yangın olur, sel olur, kar olur; ne kadar güçlü tedbirler alırsanız alın istediğiniz anda bunu belirli bir sonuca ulaştırmanız mümkün olmayabilir. Ama burada önemli olan şudur. Dünyada bilinen kurallar, Türkiye'nin afetle mücadele kapasitesi, belediyelerin deneyimleri, merkezi idarenin deneyimleri ve kurumsal hafızası bakımından bir ölçü ortaya koyulduğunda gereken tedbirleri alıp almadığınız çok temel bir değerlendirme konusu olarak ortaya çıkar" diye konuştu.

"İBB, herkesi tedbire çağırırken bir tek kendisi tedbir almamış"

Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bütün bunlar olurken İstanbul Belediyesi'nin hiçbir şekilde biz hazırlığının olmadığı, herhangi bir şekilde koordinasyon içinde davranmadığı büyük bir yönetim zaafı ortaya koyduğu görüldü. Ama bunun karşısında hala bütün bunların sebebi nedir diye kamuoyuna bir açıklama yapmak yerine suçlayıcı, bütün bu yönetim felaketinin üstünü örtmeye çalışan bir yaklaşım var. Pazartesi gününden beri etkisini sürdüren kar yağışı, İstanbul'da geçmiş zamanlarda da yoğun bir şekilde yaşandı. Tabii bundan kimse haberdar değildim diyemez. Nitekim 17 Ocak günü Meteoroloji Genel Müdürlüğü bütün bu karşılaşılacak tabloları bir uyarı niteliğinde herkes paylaştı. Nitekim bu İBB'nin Afet Koordinasyon Merkezi tarafından da paylaşıldı. "Yoğun bir kar yağışı geliyor, tedbirli olunması gerekir" diye. İBB, herkesi tedbire çağırırken bir tek kendisi tedbir almamış. Nitekim 21-22-23 Ocak günleri boyunca meteorolojinin bahsettiği tablo ile karşı karşıya kalındı. Ortada belediye idaresi adına ciddi bir zaaf olduğu ilk andan itibaren görülmeye başlandı. İstanbul'a ve İstanbulluya sahip çıkmayan bir belediye yönetimi söz konusu oldu. Binlerce vatandaşımızın yollarda kaldığı, yaşlı-genç-kadın herkesin perişan olduğu bir tablo belediye yönetiminin sorumluluk alanı içerisindeki alanları içinde meydana geldi."

"İstanbul'da yüz binlerce insan mahsur kalırken, insanların toplu taşımaya yönlendirilmesi söz konusuyken, toplu taşıma araçlarına zincir takılmadı"

Çelik, kar yağışı sırasında İBB'nin en basit düzeydeki tedbirleri dahi almadığını ifade ederek, "Nedir bu? İstanbul'da yüz binlerce insan mahsur kalırken, insanların toplu taşımaya yönlendirilmesi söz konusuyken, toplu taşıma araçlarına zincir takılmadığı, herhangi bir tedbirin toplu taşıma araçları için söz konusu olmadığı görüldü. Daha sonra bu kar temizleme araçlarının zincirsiz bir şekilde nasıl savrulduğu, aslında krize müdahale etmesi gereken bu araçların herhangi bir şekilde zincir takılmadığı için kendisinin bir kriz unsuru haline geldiği görüldü. Daha da acısı krize müdahale etmesi gereken kar küreme araçlarından bir tanesi, belediye başkanının bir restoranda yemek yemesine eşlik ediyor, oradaki yolu açmak için seferber ediliyor" dedi.

"İstanbul'a bu kar ilk defa yağmıyor"

Çelik, konuşmasında şunları kaydetti:

"Bütün bu tablo karşısındaki yönetim zaafını medeni ve makul bir dille herkesin siyasi safını İstanbullunun gözünden bakarak değerlendirmesi gerekirken, ilk andan itibaren biz bu yönetim zaafını, bunun üzerine yıkarız gibisinden bir kampanya ile karşı karşıya kalıyoruz. Arkasından bütün bu bilgilendirmeyi yapması gereken, belediye görevlisinin yurt dışında olduğu gözüküyor. Üstelik olan bitene tepki gösteren vatandaşlarımıza "Trol" diyerek, hakaret eden bir kampanya yürütülüyor. Bu ne adına yapılıyor? Belediye adına yapılması gereken bilgilendirme kampanyası adına yapılıyor. Yolda kalmış, ortaya çıkan yönetim zaafından dolayı sıkıntı çekmiş vatandaşların tepkilerine "Trol" diyen bir iletişim yönetimi. Bütün bunlar karşısında CHP yönetiminin yapması gereken neydi? Olaya el koymaktı. Fakat biz şunu gördük; CHP yönetiminin belediye başkanının nerede olduğunu, belediyenin hangi tedbiri aldığından herhangi bir şekilde haberi yok. İstanbul'a bu kar ilk defa yağmıyor. Biliyorsunuz, 2017 yılında daha yoğun bir kar yağışı ile karşılaşıldı. O kar yağışı söz konusu olduğunda alınan tedbirlerle bugünkü tedbirlere bakıyorsunuz, sanki belediyenin kurumsal hafızası ortadan kaldırılmış. İBB, bir beyin yıkama faaliyetine tabii tutulmuş, bütün şimdiye kadar ki krizlere müdahale eden, İstanbul'a ve İstanbulluya sahiplenen o büyük kapasitesinden uzaklaştırılmış bir beyin yıkama faaliyeti ile karşı karşıya kalmış gibi duruyor. Bütün bu belediye otobüslerinden kar temizleme araçlarına kadar en basit zincirin takılamaması şeklinde durum, yönetim zafiyetinin çok ötesinde bir şeye işaret ediyor. İstanbul ve İstanbullu hakkındaki duyarsızlığa işaret ediyor."

"Koskoca Büyükşehir Belediyesi'nin bu hale nasıl getirildiğini, ehliyet, liyakat ve kul hakkı açısından iyi değerlendirilmesi gereken bir durum olduğunu söylemek gerekir"

2017'de İstanbul'a 120 santimetrelik kar yağışının meydana geldiğini hatırlatan Çelik, "Bu sefer yağan ise 80-85 santimetre. 2017'deki kar yağışı sırasında İstanbul'un cadde ve sokaklarına 136 bin tuz dökülmüştür ve 539 ton solüsyon kullanılmış. Bu rakamlar ortadayken, bugün İBB yetkililerinin açıkladığı rakamlara göre 55 bin tonluk tuz ve 31 bin ton solüsyon dökülerek kriz karşısında açık bir zafiyet ortaya koymuştur. Tabii CHP yönetimi açısından şöyle bir durum var. Sürekli ehliyet, liyakat, kul hakkı diyorlar. Koskoca Büyükşehir Belediyesi'nin bu hale nasıl getirildiğini, ehliyet, liyakat ve kul hakkı açısından iyi değerlendirilmesi gereken bir durum olduğunu söylemek gerekir. Sırf siyasi etiketleme yoluyla bu kadar insanın işten atılması, üstelik CHP Genel Başkanı'nın söz vermesine rağmen bu insanların emeklerine kıyılması, ortada böylesine kurumsal hafıza açısından bir beyin yıkama faaliyetinin ortaya çıktığını net bir şekilde gösteriyor. Sonuçta İstanbul gibi metropolde geçmişin kriz tanımlarına bakıldığında hiçbir şekilde görülmeyecek bir zaaf söz konusu. Tamamen suçlama ile yönetilen, pervasız saldırılar ile yönetilen bir tablo" diye konuştu.

"Yönetimin kendisi bir kriz oluşturmuş"

Ekrem İmamoğlu'ndan önceki İstanbul yönetiminde krizlere ve müdahalelere bakıldığında Meteoroloji'den uyarı yapıldığı andan itibaren çeşitli kurumlarla koordinasyon içerisinde birtakım simülasyonlar ve provalar gerçekleştirildiğini söyleyen Çelik, "Dolayısıyla hangi ana arterlerin tutulacağını, nerelerin kilit nokta olduğunu tespit ederek bunlara dönük tedbirlerini alır. Burada bırakın tedbir almayı, krize dönük bir yol haritasından herhangi bir fotoğraf çekiminden bile uzak bir tablo var. Ana arterlerin neresi olduğundan, hangi kilit noktaların kilitleneceğinden, nerelere dönük tedbir alınması gerektiğinden uzak, adeta başıboşluk içerisinde oradan oraya savrulan bir kriz yönetimi değil bir kriz yönetimsizliği söz konusu. Bu şekilde yönetimin kendisi bir kriz oluşturmuş. Dolayısıyla bir koordinasyonun olmadığı görülüyor. İBB Başkanı sık sık kurumları ayrıştırmayalım, koordinasyonu sağlayalım diyor. Fakat İBB yönetimi bütün bu koordinasyon içerisinde bir kapasite ile İstanbul'a ve İstanbulluya sahip çıkan bir davranış biçimi ile var olmuyor. Bu son krizde görüldüğü gibi. Biliyorsunuz bu tip krizlerde geçmiş zamanlarda görmüşsünüzdür, kilit noktalara çeşitli mobil araçlar yerleştirilir, büfeler yerleştirilir, vatandaşın ihtiyacının karşılanması için çekiciler koyulur ki tıkandığı halde hemen açabilelim diye. Bütün bu kriz hazırlıklarının hiçbirisinin olmadığı, krizi müdahale etmesi gereken araçların ve yönetim anlayışının kendisinin bizatihi en büyük kriz sebebi olduğu tablo bu şekilde ortaya çıktı" ifadelerini kullandı.

"Hiçbir şeye hakim olmayacaksınız, buna rağmen burada da olan biteni görüp tepki gösteren vatandaşlarımızı da "Trol" diye suçlayacaksınız"

Normal bir zamanda kimin hangi restorana gittiğinin kimseyi ilgilendirmeyeceğini söyleyen Çelik, şunları söyledi:

"Ya da kimin yurt dışında tatil yaptığı kimseyi ilgilendirmez. Kendisi bilir. Fakat bu kriz döneminde yüz binlerce İstanbullu soğuklarda perişan olmuşken, İBB'nin sorumluluk alanı içerisinde müdahale etmesi gereken yer de müdahalesi söz konusu değilken, bir belediye başkanının saatlerini restoranda geçirmesi tabii ki kriz yönetimi açısından büyük bir zaaf oluşturur. Bu doğal bir durumdur. Burada yapılacak nedir? Doğru düzgün bir bilgilendirmedir. Ya da bu bilgilendirmeyi yapacak personelinizin yurt dışında tatilde olması normal bir zamanda kimseyi ilgilendirmez ama bir yandan bu bilgilendirmeyi yurt dışından yapacaksınız, hiçbir şeye hakim olmadan, aynı zamanda da burada da olan biteni görüp de buna tepki gösteren vatandaşlarımızı "Trol" diye suçlayacaksınız. Çok basit bir şey yapılabilirdi. Şu saatte şuradaydık, şu saate şuradaydık gibisinden. Bu da kamuoyu tarafından takdir edilir. Bu doğru bir davranış mıdır yoksa yanlış bir davranış mıdır? Bunun yerine saatlerce bekleyip, herhangi bir açıklama yapmayıp, daha sonra bu görüntüler ortaya çıkıyor, yerel yönetimlerden sorumlu CHP'nin Genel Başkan Yardımcısı'ndan bütün milletvekillerine kadar bir seferberlik halinde bu görüntüler eskiydi, bu görüntüler yanlıştı, böyle bir şey söz konusu değildir diyorlar. Buna tepki gösterenleri, kriz zamanında bir restoranda tepki gösterenleri ağır bir şekilde suçluyorlar. Daha sonra ne oluyor? Aslında tepki gösterenlerin, bu doğru değil, bu kabul edilemez, böyle bir zamanda krizi yönetmesi gereken kişiler, hareket merkezinde kriz merkezinde olmalıdır diye çok makul bir talepte bulunan kişileri suçluyorsunuz. Sonuçta ne oldu? Onları söyleyenlerin dedikleri doğru çıktı. Bunun üzerine CHP cephesinde seferberlik halindeki suçlama, seferberlik halinde tweet'lerin silinmesine döndü. Özür dileyenler oldu. Özür her zaman erdemli bir davranıştır. Ama hala pişkinliği ve pervasızlığı bu şekilde sürdürenler var."

"Teşkilatlarımız görevinin başındaydı"

Çelik, CHP milletvekillerinin ya da CHP'nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı'nın söz konusu krizin ortasında İBB Başkanı'nın nerede olacağına dair bir bilgisi olmamasının nasıl mümkün olduğunu söyleyerek, "Hatta yanlış bilgisi var. Topa yanlış yerden giriyorlar. Sonrasında da saçma sapan bir durum ortaya çıkıyor. Böyle bir kriz zamanında bırakın krizi kontrol etmeyi, kendi parti içi iletişimini bile kontrol edemeyen bir parti söz konusu. Bu çok mu zordu? Bakın ilk andan itibaren bu deneyime, bu kurumsal kapasiteye ve hafızaya sahip AK Partili İstanbul'da bulunan ilçe belediyeleri, hemen krize müdahale yöntemlerini vatandaşımızla sosyal medyadan ve diğer mecralardan paylaştılar. Bir yandan krize müdahale ederken, diğer yandan da yolda kalmış vatandaşlarımıza sıcak bir çay ve çorba ikram etmek ve onları korunaklı ve sıcak bir yere almak için bütün belediye binalarını açtılar. Koordinat verdiler. Herkesin de nereye başvuracağını gösterdiler. Belediye başkanlarımız 24 saat esasına göre uyumaksızın bu krizin yönetiminde aktif bir rol aldılar. Vatandaşlarımızdan imkanı olup koşanlar oldu. Teşkilatlarımız görevinin başındaydı. Görevimiz, İstanbul ve İstanbullu asla ve asla sahipsiz değildir. Cumhurbaşkanımız, olayın ilk anından itibaren İçişleri Bakanımızı ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanımızı, AFAD Başkanı ile beraber İstanbul'a gönderdi. Bakanlarımız krizin orada derhal yönetimine geçtiler. Kızılay'dan jandarmaya, polisten bütün birimlerimize kadar İstanbul'un ve İstanbullunun sahipsiz olmadığı ortaya çıktı" diye konuştu.

"Belediyenin sorumluluk sahasında olan bütün alanlar kilitlenmişken, sosyal medyadan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının ve diğer unsurların kendi faaliyet anındaki alanların tıkandığına dair şeyler söyleniyor"

Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bir de başka bir yalan söyleniyor. Belediyenin sorumluluk sahasında olan bütün alanlar kilitlenmişken, bu sefer tutuluyor, sosyal medyadan ve başka mecralardan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının ve diğer unsurların kendi faaliyet anındaki alanların tıkandığına dair şeyler söyleniyor. Tabii ki bu afette tıkanmalar oldu. Ulaşımda büyük engeller oluştu. Burada önemli olan bunların açık bir şekilde bilgilendirilmesi ve nasıl müdahale edildiğinin gösterilmesidir. Ulaştırma Bakanımız ve İçişleri Bakanımız açıkladı. Krize kaç bin personelle hangi araçlarla ne şekilde müdahale edildiğine dair. İstanbul çevresinde bakanlığımızın sorumluluğunda 867 kilometrelik bir yol ağı var. 25 kilometresi kapanmıştı. 18 saat içerisinde yaklaşık olarak açıldı ulaşıma. Nitekim TEM otoyolunun 25 kilometresinde sıkıntı vardı. Kuzey Marmara Yolu'nun 10 kilometresi, D-20 Yolu'nun 8 kilometresi. Bu tip sıkıntıların olduğu yerlerde güçlü bir müdahale ile açıldı bu yollar. Ama önemli olan burada afetlerde belediyelerin elinden gelen bütün imkanları kullansa da yeterince hızlı açamadığı ya da bazen günlerce açamadığı yollar olur, merkezi idarenin de olur. Bu afetin boyutuna göre değişebilir. Önemli olan burada bir kriz yönetiminiz var mı? Hazır mısınız? Bu tıkanmalardan dolayı bu afetten dolayı zarar görecek, sıkıntıya düşecek vatandaşlara sahip çıkmak için ya da krize aşama aşama müdahale etmek için bir yol ve eylem planınız var mıdır? Mesele tamamen bundan ibarettir. Burada görüldü ki hem İBB'nin bir müdahale planı yok. Ama daha da kötüsü şu; çıkarsınız dersiniz ki şu şu zaaflar yaşandı. Şunları üstüne gideceğiz. Neticesi itibarıyla bu sıkıntıyı yaşayan İstanbullulardan özür dileriz. Onun yerine ne yapılıyor? Bir suçlama kampanyası yapılıyor. Üstelik bu CHP Genel Merkezi'nin seferberliği ile yapılıyor. Düşünebiliyor musunuz? CHP Genel Başkanı'ndan Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı'na, CHP'nin İstanbul milletvekillerine kadar kadar hiç kimse iddia edildiği gibi krizin ortasında bir restoranda saatlerini harcıyor muydu İBB Başkanı bilmiyor. Bunu söyleyip de böyle şey mi olur? Bir krizin ortasında yemek için bu kadar vakit mi harcanır denildiğinde bunu söyleyenlere saldırıyorlar, arkasından da tutuyorlar, sonra da tweetleri silme seferberliğine giriyorlar."

"Büyükelçiler, herhangi bir toplantıyı iptal ettiğiniz zaman son derece anlayışla karşılayabilecek insanlar"

AK Parti Sözcüsü Çelik, konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul'da kar krizi yaşadığı gece bir balıkçıda buluştuğu İngiltere Büyükelçisi Dominick Chilcott hakkında değerlendirmelerde bulunan Çelik, "Belediye başkanı bunları çok büyük dünya diplomasisini belirleyen görüşmeler gibi sunuyor. Büyükelçilerin çeşitli kurumlara ziyaretleri oluyor. AK Parti Genel Merkezini her gün 5-10 tane büyükelçi ziyaret eder. Bu gelenek vardır. Fakat netice itibarıyla çok önemli bir kriz oldu, çok önemli bir toplantı oldu, karşınızdakiler de diplomatlar. Çeşitli tecrübelerin içerisinden geliyorlar. Herhangi bir toplantıyı iptal ettiğiniz zaman son derece anlayışla karşılayabilecek insanlar. Ama bu konu öyle büyük bir mesele haline getiriliyor ki

Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından bir krizin ortasında saatlerini buna ayırması, o krizin yönetilmesi kadar önemli bir mesele olarak sunuyor. Bir siyasi tecrübesizliğin ötesinde bunların yerli yerine oturtulamaması gibi bir şey de var. Öncelikle işinizi yaparsınız, işinizin ilgilendirdiği bölümler itibarıyla tabii ki diplomasi ve diğer unsurlar ile ilgilenirsiniz" ifadelerine yer verdi.

"Kriz zamanında saniyelerinizi bile krize ayırmanız gerekirken, saatlerinizi bir restoranda nasıl harcayabiliyorsunuz"

Ekrem İmamoğlu'nun restorana gittiği esnadaki kent güvenlik kamera görüntülerinin yayımlanması hakkında sürecin takipçisi olacağı açıklamalarına değinen Çelik, "Kriz zamanında saniyelerinizi bile krize ayırmanız gerekirken, saatlerinizi bir restoranda nasıl harcayabiliyorsunuz? Meselenin kendisine değil de meselenin açığa çıkmasına odaklanıyor" ifadelerini kullandı.

"Devlet Bahçeli ile ilgili ifade çok çirkin bir ifade"

Fazıl Say'ın sosyal medyadan Ekrem İmamoğlu'nu savunmak için yaptığı paylaşım hakkında konuşan Çelik, "Bir sanatçının böyle bir kriz anında bu kadar vatandaşımız böyle bir sıkıntıyı çekerken bu üslupla konuşmasını ben doğru bulmam. İnsanlar sıkıntı çekmişler, hamile kadınlar yollarda kalmış, kendi sanatçı arkadaşları sosyal medya üzerinden yayın yaptılar. 16 saat, 20 saat yolda kaldık dediler. Bir sanatçının insani açıdan, sanatsal açıdan böyle bir kriz anında on binler mağdur olmuşken siyasi bir savunu ya da siyasi bir ironi yerine daha insani hassasiyetle davranması gerektiğini düşünürüm. Bu sıkıntı varken de bir ironi yapmaya çalışmış olsa bile bu hiçbir şekilde yetenekli bir ironi olmamış. Bu krizin yönetilmesi ile ilgili ortaya çıkan tartışmalarla dalga geçmek doğru değil. Biz böyle söyleyince hemen şu sanatçıyı hedef aldınız deniyor. Burada da görüyorsunuz mağdur olmuş bir sürü vatandaşımız hedef alınıyor. Devlet Bahçeli ile ilgili ifade çok çirkin bir ifade. Bütün bunları bir sanatçı niçin böylesine ağır bir kriz anında gündeme getirir. Bahçeli ile ilgili niçin böyle bir ifade kullanır? Burada vatandaşlarımızın mağduriyetlerine niçin böyle niteliksiz bir ironi ile yaklaşır? Sırf siyasi savunma adına niçin bu kadar içeriği ve niteliği doğru olmayan bir yaklaşım üretir? Bunları artık izah etmekte zorlanıyoruz. Bunlar doğru şeyler değil" diye konuştu.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, sanatçı Fazıl Say'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'yla ilgili son sosyal medya paylaşımına ilişkin, "Bu kadar vatandaşımızın sıkıntı çektiği bir ortamda bu şekildeki bir yaklaşım, hem sanatçı duyarlılığı hem insani açıdan doğru olmamıştır." dedi.

Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, CHP yönetiminin yoğun kar yağışı sonrası İstanbul'da ortaya çıkan tabloya rağmen, kabineyi, AK Parti'yi ve vatandaşları suçlamaya devam ettiğini ifade etti.

Sağduyulu şekilde görüşlerini söyleyen, "Siyasi tartışmayı bırakalım, İstanbul ve İstanbullunun sorunuyla uğraşalım." diyen bütün vatandaşlara saygı duyduklarının altını çizen Çelik, İstanbul ve İstanbullunun sorununun çözülmesi, afete müdahale edilmesi için ilk andan itibaren devletin ilgili bütün birimlerinin sahada olduğunu vurguladı.

Çelik, "Cumhurbaşkanı'mız, İçişleri Bakanı'mızı, Ulaştırma Bakanı'mızı bizzat krize müdahale etsinler diye gönderiyor. Burada 'sen-ben' yok, bütün kurumlar hep beraberiz. Bir tek kurum hazırlığını yapmamış, İstanbul Büyükşehir Belediyesi." diye konuştu.

- "İstanbul ve İstanbullular asla yalnız değildir"

AK Parti Sözcüsü Çelik, "Bir belediye başkanı ile kendi partisi arasındaki koordinasyonsuzluğun bu düzeyde olması, kendi genel başkanından genel başkan yardımcısına kadar hiç kimsenin belediye başkanının o saatlerde nerede olduğunu bilmemesi İstanbul'daki durumun vahametini de gösteriyor." değerlendirmesinde bulundu.

Çelik, "İstanbul ve İstanbullular asla yalnız değildir. Bu en güçlü şekilde takip edilecek bir konudur. Burada haksız, hukuksuz yere, kendi beceriksizliklerini, yönetim zaaflarını örtmek için başkalarını suçlayanlara dönük verilecek cevap, bizim sahada yaptığımız işlerdir. Bu işler güçlü bir şekilde yapılacak, İstanbul'a ve İstanbulluya sahip çıkılmaya devam edilecektir." açıklamasında bulundu.

İçişleri, Ulaştırma ve Altyapı bakanlıkları personeli, Valilik, polis, jandarma, Türk Kızılayı, AFAD gibi kuruluşların fedakarca ellerinden geleni yapacağını vurgulayan Çelik, "Hepimizin İstanbul'daki sicil amiri vatandaşımızdır. Sokaktaki vatandaşın söylediği esastır, bizim sicil amirimiz odur. Ondan sonra yönetim zaafı ortaya çıkınca 'Ben tepkileri önemsemiyorum' demek de bu yönetim zaafını temsil edenler açısından siyasi bir sorumsuzluktur. Bir kişi bile yolda kalmışsa ve bir tepki varsa buna bir izahat getirilmesi, açık bir şekilde ortaya koyulması lazım." dedi.

Çelik, "Enterasan bir şekilde her krizde yok olan bir tabloyla karşı karşıyayız. 15 Temmuz gecesi genel başkanları yok olur, Türkiye'de darbe girişimi olacağı zaman. Kriz zamanında belediye başkanları yok olur. Ondan sonra da sürekli olarak başkalarını suçlamaya çalışırlar. İstanbul ve İstanbullu bunu hak etmiyor. Bu siyasi tartışma bu şekilde bir suçlama kampanyasının neticesinde buraya geldi." diye konuştu.

- Soru-cevap

AK Parti Sözcüsü Çelik, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

AK Parti olarak nasıl bir İstanbul bırakıldığı ve şu an nasıl bir İstanbul'la karşı karşıya olunduğuna yönelik soru üzerine Çelik, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin büyük bir kurumsal hafızaya sahip olduğunu kaydetti.

Çelik, bu kurumsal hafızanın şu anda partizanlık çerçevesinde zarar gördüğünü, birçok kişinin "AK Partili" diye etiketlenip işten atıldığını belirterek, yönetim düzeyinde de ehil kadroların gittiğini ifade etti.

İstanbul Büyükşehir Belediyesinde şu anki kadroların en basit bir kriz yönetimi becerisine sahip olmadığını çeşitli vesilelerle gördüklerini söyleyen Çelik, bir afetin kısa sürede durdurulamayacağını ama insanların, ciddi bir kriz yönetimi hazırlığı olup olmadığına ve bununla ilgili bilgilerin medeni ve makul dille, herkesi kapsayan bütünsel bir yaklaşımla paylaşılıp paylaşılmadığına bakacağını belirtti.

- "Yönetim zaafının siyasi rövanşla ne ilgisi var?"

AK Parti Sözcüsü Çelik, şöyle konuştu:

"Her seferinde bir kriz zaafı ortaya çıktığı zaman İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, 'Seçimleri kazandık hala onun siyasi rövanşı alınmaya çalışılıyor' diye bir üslup kullanıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ortaya koyduğu yönetim zaafının siyasi rövanşla ne ilgisi var?

Selde müdahale etmedin yönetim zaafı var, 'Siyasi rövanş' diyorlar. Çöp toplanmaz 'Siyasi rövanş' derler. Herkesin talep ettiği şu; seçimlerin üzerinden bu kadar zaman geçti, herkes işini yapsın. Bu sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesini yönetenleri ilgilendirmiyor ki... Yönetenleri ilgilendirse hiçbir şekilde dokunmayız, 'Bırak ne yaparlarsa yapsınlar' deriz. Bütün vatandaşları, yüz binleri, on binleri ilgilendiriyor. Bir sürü insan saatlerce ortada kaldı."

- "Kriz anında böyle bir görüşme yapılmaz"

Kar yağışıyla ilgili sıkıntılar sürerken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott'la bir restoranda görüşmesine yönelik değerlendirmesi sorulan Çelik, İmamoğlu'nun bu tip görüşmeleri "Çok büyük, dünya diplomasisini belirleyen" görüşmeler gibi sunduğunu dile getirdi.

Büyükelçilerin çeşitli kurumları ziyaret geleneğinin normal olduğunu vurgulayan Çelik, çeşitli tecrübelerin içerisinden gelen diplomatların çok önemli bir kriz olduğunda bir toplantının iptal edilmesini de normal karşılayacağını anlattı.

Çelik, "Bu o kadar önemli bir mesele haline getiriliyor ki Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından, bir krizin ortasında saatlerini buna ayırmasını o krizin yönetimi kadar önemli bir mesele olarak sunuyor. Siyasi tecrübesizliğin ötesinde bunların yerli yerine oturtulamaması ile ilgili bir şey de var. Öncelikle işinizi yaparsınız, işinizin ilgilendirdiği bölümler itibarıyla de tabii ki diplomasiyle, diğer unsurlarla ilgilenirsiniz." değerlendirmesinde bulundu.

İmamoğlu'nun düzenlediği basın toplantısında, restorandaki fotoğrafına ilişkin "Devletin imkanları kullanılarak bir MOBESE kamerasının görüntülerinin böylesi bir magazinsel sürecin parçası yapılacak şekilde servis edilmesinin sağlanmasının karşısında takipçi olacağım." dediği hatırlatılan Çelik, "Kendi takibini kendisi yapar. Zaten kendisi de söylüyor, herkesin gittiği, İstanbul'da bilinen, kamuya açık bir restoran. Muhtemelen orada başka kimseler de var." diye konuştu.

Çelik, İmamoğlu'nun, İstanbul'daki krizi yönetememesi, bu zaafın neden ortaya çıktığıyla ilgili açıklama yapmak yerine meselenin açığa çıkmasına odaklandığını vurguladı.

- Sanatçı Fazıl Say'ın sosyal medya paylaşımı

Çelik'e, sanatçı Fazıl Say'ın yaptığı, "Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu'nun dün gece bir restoranda görüldüğü yanlış haberdir. İşin gerçeği şudur; bu 4 kişi dün bütün gece diskoda çılgınlar gibi dans etmiş ve içmiş eğlenmiştir. Fotoğrafı çeken kişi de Devlet Bahçeli'dir. Salvador Dali'nin de selamları var" şeklindeki sosyal medya paylaşımına ilişkin değerlendirmesi de soruldu.

Çelik, şunları kaydetti:

"Bir sanatçının böyle bir kriz zamanında, bu kadar vatandaşımız bu sıkıntıyı çekerken bu üslupla konuşmasını ben doğru bulmam. İnsanlar sıkıntı çekmişler, hamile kadınlar yollarda kalmış, kendi sanatçı arkadaşları, birçok sanatçı çekilen sıkıntılarla ilgili sosyal medyadan yayın yaptılar, '16-20 saat karda kaldık' dediler. Dolayısıyla bir sanatçının insani, sanatsal açıdan böyle bir kriz anında on binler mağdur olmuşken siyasi bir savunu ya da siyasi bir ironi yerine daha insani hassasiyetle davranması gerektiğini düşünürüm.

Bu sıkıntı varken de bir ironi yapmaya çalışmış olsa bile bu hiçbir şekilde yetenekli bir ironi olmamış. Nitelikli bir ironi de olmamış. Bu krizin yönetilmesiyle ilgili ortaya çıkan tartışmalarla alakalı dalga geçmek doğru bir şey değil."

- "Devlet Bahçeli ile ilgili bu ifade çok çirkin"

Böyle bir şey söylediklerinde "sanatçıyı hedef aldınız" denildiğini belirten Çelik, "Burada da görüyorsunuz, mağdur kalmış bir sürü vatandaşımız hedef alınıyor. Sayın Devlet Bahçeli ile ilgili bu ifade çok çirkin bir ifade. Bütün bunları niçin bir sanatçı böylesine ağır bir kriz anında gündeme getirir? Sayın Bahçeli ile ilgili niye böyle çirkin bir ifade kullanır? Burada vatandaşlarımızın mağduriyetlerine niçin böyle niteliksiz bir ironiyle yaklaşır? Sırf siyasi savunma adına niçin bu kadar içeriği de niteliği de doğru olmayan bir yaklaşım üretir?" dedi.

Sanatçıları sanatlarıyla yüceltmek ve o şekilde anmak istediklerini belirten Çelik, "Sanatlarıyla yücelttiğimiz zaman da Türkiye'nin sanatçısı oldukları, Türk kültürünü temsil ettikleri, dünya kültürüne bu topraklardan seslendikleri için de bununla gurur duyarız. Ama maalesef bunlar gurur duyacağımız ifadeler olmuyor." değerlendirmesinde bulundu.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.