Avusturya Graz-2

Sabah erkence kalkıp kahvaltımızı yapıyor (kahvaltılar tüm batı ülkelerinde olduğu gibi zengin olmasa da, kaliteli ve güzel servisleri ile dikkati çekiyordu), akabinde oldukça dinlenmiş olarak Graz merkeze geçiyoruz.

Arabamızı merkeze yakın bir yere park ediyor, şehri gezmek üzere çıkıyoruz. Öncelik nehir üzerindeki köprülerden, rengârenk ve şekilli evler arasından tarihi merkeze geçiyoruz. Merkezde İtalyan mimari tarzında yapılmış saraylar ve idari binalar bu tarihi bölgenin en dikkat çekici yerlerinden biri sayılır.

Merkezde dikkat çeken en önemli olay şehrin ortasından geçen Mur Nehri idi. Nehrin suyu derinden akan ancak az olmasına rağmen yatağı oldukça güzel ve çevresi iyi muhafazaya alınmış durumda. Demek ki yoğun taşkınlar da oluyor, bu sebeple yatağı oldukça derine indirilmişti. Nehrin şehri ikiye bölüyor, her iki yaka oldukça fazla ve güzel mimarileri birbirine bağlanmış. Nehirde bulunan 15 köprü üzerinde gezmek başka bir zevk kaynağı durumunda.

Şehrin tarihi meydanı ana merkezi veya Oldtown dünyanın eski şehirlerinin tamamında yer alır. Graz için de Hauptplatz şehrin Ana Meydanı veya eski şehridir. Ortaçağdan kalma bu merkez fermanların okunduğu, ticaretin merkezi ve idam alanı olarak kullanılırmış. Bugünkü haliyle çeşitli eğlence, festival ve sergiler ile kaliteli ürünlerin sergilenmesine yataklık etmektedir. Belediye binası da bu tarihi merkezin önemli aksesuarlarından biridir.

Şehre yukarıdan bakan ve çok iyi korunmuş Schlossberg tepesinden veya sanat merkezinden çatısı pencereli, kırmızı kiremitli evleri gözlemek ve şehre 400 metre yüksekten seyretmek beni ayrıca keyiflendirdi.

Merkezde yer alan diğer bir yer de trafiğe kapalı olan Sporgasse sokağıdır. Kafeler, mağazalar ve butiklerin bulunduğu, alışverişin en çok yapıldığı renkli bir cadde konumunda. Bu caddeye girişten önce birçok Avrupa ülkesinde de olduğu gibi çok sayıda küçük çapta da olsa Türklere ait dükkânlar, restoranlar ve büfeler var. Bunlardan birkaçını ziyaret ediyoruz. İkramlar bol ve de ücretsiz. Bunlardan birinde ayran ve dönerle karnımızı doyuruyoruz.

Hele de meşhur Eggenberg Şatosunu (veya sarayını) dışarıdan da olsa görmek Barok mimariyi idrak etmek fırsatını veriyor. 12 kapısı ve 365 penceresi olan şato sanki bir senenin aylarını ve günlerini sembolize ediyor. Şato çevresinde şato kadar itibar gören ve uzun senelerdir korunmuş olan parkı ve bu parkta muhafaza edilen aksesuarları, geniş doğal bahçeleri ve koleksiyonları görüyoruz, resimler çekiyoruz. Bu haliyle Eggenberg Şatosu Avusturya’nın dünyada en itibarlı Şatosu olarak kabul ediliyor ve itibar da görüyor.

Barok mimari tarzıyla inşa edilmiş Graz Katedrali de şehrin alaka gören diğer yerlerinden biridir. Katedralde abanoz ve eski çeyiz sandıklarının bulunduğu iki kutsal emanet olduğu söylendi.

Şehrin merkezinde yer alan tarihi eserler (tabiat motifli kuleler, işlemeli kapılı ve kuleli katedraller ve belediye binaları, parklarda sağlıklı oturma grupları, hele de karşıda dik yamaçta yer alan tarihi kalesi ile saat kulesi görmeye değer yerlerden.

Graz oldukça gelişmiş ve zengin bir şehir olduğu kadar, sakinliği, temizliği ve oldukça değerli tarihi motifleri ile de yaşanabilir bir yer durumunda. Çevresinde yer alan ve bol yağmurla, Alp Dağlarından gelen sularla yeşillenen tabiatı burayı temiz, yeşil ve bakımlı hale getirmiş. Büyük şehirlerde bunalanlar, tabiatı sevenler burada sağlıklı e huzurlu bir hayat yaşayabilirler.

Graz’ın başka yerlerde az bulunan bazı özelliklere ve de yasaklar sahip olmasıdır. Burada açık havada alkol almak, dilenmek ve izin almadan müzik yapmak yasakmış.

Özetle, Graz küçük sayılacak boyutta olmasına rağmen, mimarisi ve tarihi motifleri ile isminden daha büyük, bu haliyle Avrupa’nın önemli şehirlerinden biri durumunda. Alplerin eteklerinde kurulu bu Şehri ve çevresini bir defada olsa görmeye hatta yaşamaya değer olan yerlerden biridir diyebilirim.