Bakan Kurum: Konut maliyetlerinde yüzde 60'a varan destek sağlayacağız

Bakan Kurum: Konut maliyetlerinde yüzde 60'a varan destek sağlayacağız
Vatandaşlarımıza, planlarını yaparak, alt yapılarını hazırlayarak uygun bedellerde, evi olmayan vatandaşlarımızın almasını temin etmiş olacağız ki bu sayede de aslında konut maliyetlerinde yüzde 50'ye 60'a varan bir desteği aslında sağlamış olacağız

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Marmara Denizi'ndeki denetimlerde son 48 günde 7 bin 327 tesis, 25 bin 290 gemi olmak üzere toplamda 33 bin 617 çevre denetimi yapıldığını, bu çerçevede 135 işletmeye 24 milyon, 7 gemiye 36,5 milyon olmak üzere tam 60 milyon 660 bin lira idari para cezası uygulandığını ve 39 işletmenin faaliyetten men edildiğini bildirdi.

Bakan Kurum, Başkent Millet Bahçesi'nde, gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya geldiği toplantının açılış konuşmasının ardından kapalı bölümde gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Kurum, bir gazetecinin havaların ısınmasıyla birlikte gündeme gelen müsilajla ilgili eylem planına ilişkin sorusu üzerine, her doğal afet olayında olduğu gibi müsilaj konusunda da "Afet yönetim anlayışı" ile problemle başa çıkmak için süreci titizlikle yönettiklerini söyledi.

Denizlerden 10 bin metreküp müsilajın toplandığını hatırlatan Kurum, "Denizdeki azot ve fosfor kirliliğini azaltabilmek, oksijen seviyesini artırabilmek amacıyla 22 maddelik Marmara Denizi'ni Koruma Eylem Planı'nı ortaya koyduk ve bu eylem planı çerçevesinde kısa, orta ve uzun vadede atılması gereken adımları da tartıştık, istişare ettik. Bilim insanlarımızla ve bütün Türkiye'nin de takdirini alan ortak bir çalışmayı tüm ekibimizle birlikte yürüttük." ifadelerini kullandı.

Kurum, ODTÜ ve İstanbul Üniversitesi ile yürütülen ortak çalışmaların olduğunu aktararak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Üniversitelerimizle MARMOD Projesi kapsamında denizde bizim gemilerimiz ile birlikte izleme faaliyetlerimizi anbean yürütüyoruz. Denetimlerimiz dahilinde son 48 günde 7 bin 327 tesis, 25 bin 290 gemi olmak üzere toplamda 33 bin 617 çevre denetimi yapılmıştır. Bu çerçevede 135 işletmeye 24 milyon, 7 gemiye 36,5 milyon olmak üzere tam 60 milyon 660 bin lira idari para cezası uygulandı, 39 işletme de faaliyetten men edildi. Dolayısıyla biz 7 gün 24 saat seferberlik ruhu anlayışıyla Marmara Denizi'ni 'Özel Çevre Koruma Bölgesi' ilan ederek kıyıları, gölleri, Marmara Denizi'ne kıyısı olan tüm illerimizde bu takibi yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Bu kısa vadede atılabilecek tüm adımları attık yani atık su arıtma tesislerinin izlenmesinden, buradaki denetim faaliyetlerine kadar, atık su arıtma tesisi olmayanların kapatılması gibi çalışmalar içerisindeyiz. Yani Marmara'daki o kirliliği azaltmak zorundayız. Dolayısıyla belediyeler de üstüne düşen vazifeleri yerine getirmek zorundadır. Buna ilişkin yapılan toplantıda varılan mutabakatla belediyeler 3 yıl içerisinde arıtma tesislerini ileri biyolojik arıtma tesisi veya membran teknolojisi ile yapılmış arıtma tesisine getirecek adımları atmak zorundalar. Bunun altına imza atmışlardır. Bu noktada bakanlığımız da destek olacağını, bu çerçevede gerek kanunda düzenlemelerle, gerek üstümüze düşen ne varsa yapacağını orada ifade etmiştir. Bu projeye siyaset üstü bir bakışla bakıyoruz ve olması gereken her türlü desteği yapmaya gayret gösteriyoruz."

- "Bugün müsilaj denizlerimizde yoktur"

Meclisteki düzenlemelere ilişkin de konuşan Bakan Kurum, "Aslında müsilajla mücadele kapsamında ortaya koymuş olduğumuz uzun vadeli yatırımlarla belediyelerimize destek olmak amacıyla bir düzenleme söz konusudur. Bu düzenlemede ne var? Yap-işlet-devret, yap-kirala modelleri var. Yani atık su arıtma tesisleri... Belediyelerimiz sadece müsilajla ilgili değil, bugün herhangi bir belediyemiz bir çevre yatırımı yapacaksa bunu mevcut dar bütçesinden yapamadı ama uzun vadede yap-işlet-devret, yap-kirala gibi modellerle yapabilecek, bunun yolunu açtık." ifadelerini kullandı.

Kurum, bu uygulamanın Türkiye'deki bütün çevre projeleri için geçerli olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Aynı şekilde müsilajla mücadelede arıtma tesisleri yapılabilmesi içindir ama gel gelelim yine muhalefet aynı anlayışta tek merkezden maalesef algı, yalan, iftira söylemlerine devam ediyor. İşte Çevre Ajansı. Efendim, Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi'nin şirketiymiş gibi, bir şahsın şirketiymiş gibi... Kanunla kurulduğunu kendileri çok iyi biliyorlar. Meclisin onayı ile kurulduğunu çok çok iyi biliyorlar. Bunları bilmelerine rağmen akşam bir yalan atıp sabahları o yalanı kendileri pişirip piyasaya sürüp gündem oluşturmak suretiyle algı oluşturmaya devam ediyorlar. Burada da Çevre Ajansı tamamen kamu iştiraki, bakanlığımızın iştiraki bir şirkettir. Gerek müsilaj, gerek iklim değişikliği konularında tüm ülkede proje yapabilmek amacıyla kurulmuş, depozito uygulamasını hayata geçirecek, çevre ve doğa yatırımlarına destek olacak belediyelerimize destek olacak bir ajanstır. Kamu ajansıdır. Kanunla kurulmuştur hiçbir şahsın kişinin, tüzel kişinin, özel kişinin hissesi yoktur. Katarlıların değildir, Arap ülkelerinin de hiçbirinin hissesi yoktur, olma ihtimali de yoktur. Ama maalesef aynı söylemlere devam ediyorlar. Aslında bizim yaptığımız projeleri bence hazmedemiyorlar, işte sonunda onu görüyoruz, 'Bu kadar güzel projeyi AK Parti nasıl yapar? AK Parti anlayışı nasıl yapar? 100 yılda yapılacak işleri 20 yıla nasıl sığdırdılar? Biz bunlarla projede, eserde, hizmette yaşamıyoruz, algıyla bari bu anlayışın önünü keselim, bu düşüncelerin önünü keselim...' siyaseti güdüyorlar. Böylece vatandaşın durumlarını da etkiliyor. Dolayısıyla müsilaj bugün için denizlerimizde yoktur, bu olmayacak anlamına gelmez ama yapmış olduğumuz çalışma, ortaya koymuş olduğumuz kısa, orta, uzun vadedeki adımlarımız da bu çerçevede olmaması adına atılan adımlardır. İnşallah bu anlayışı kararlı bir şekilde devam ettireceğiz."

- "Türkiye'deki geri dönüşüm oranlarını, yüzde 13'ten yüzde 30 seviyesine çıkardık"

Sıfır atıkla ilgili son durumun sorulması üzerine Bakan Kurum, "Sıfır atığı tabii çok çok önemsiyoruz. Aslında döngüsel ekonomi anlayışının evlerden başlayıp tüm Türkiye'de yaygınlaşmasını... Bu projeyi Emine Erdoğan Hanımefendi'nin himayelerinde yürütüyoruz. Türkiye'nin en büyük, en çevreci projesidir, kadınlarımızın öncülük ettiği bir projedir. Tüm sektörlere bu manada yayıyoruz. Bu projeye 2017'de başladığımızda Türkiye'deki geri dönüşüm oranları yüzde 13 mertebesindeydi. Bu proje ile biz şu anda yüzde 30 seviyesine çıkardık. Amacımız üretilen tüm ham maddeleri geri dönüşüme tabi tutmaktır. Çünkü bu kaynaklar sonsuz değil ve bu bilinçle hareket etmek zorundayız. Bunu da yaygınlaştırıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Kurum, AB'ye uyum çerçevesinde mutabakatla birlikte genelgenin yayımlandığını aktararak, şunları söyledi:

"Bu genelge çerçevesinde Ticaret Bakanlığımızın da ortaya koymuş olduğu, ticareti aslında tarif edecek, geri dönüşümden elde edilmiş maddelerin üretimde kullanılmasını zorunlu hale getirecek bir genelgeyi Sayın Cumhurbaşkanımızın onayıyla yayımlamış olduk. Depozito uygulamasını şu an Çevre Ajansımız bünyesinde yürütüyoruz. Depozito uygulaması ile birlikte bu geri dönüşüm oranlarını da çok daha fazla artıracağız. Amacımız 2030'da bu oranları yüzde 50'lere kadar çıkarmak, akabinde daha da artıracağız ve bunu artık bir kültür haline getireceğiz. Bir tişört üretirken 20 bin litre su harcanıyor. Bu kaynaklar sonsuz değil. Dolayısıyla giydiğimiz tişörtten, kullandığımız kıyafetten günlük hayattaki ihtiyaçlara kadar her şeyi gözden geçirmemiz gerektiğini tüm dünya bize söylüyor, aslında doğa bize bunu söylüyor. Biz de gerek Çevre Haftası etkinliklerimizle gerek projelerimizle farkındalığı artırarak yapmış olduğumuz düzenlemelerle bunları zorunlu hale getirerek geri dönüşüm oranlarımızı, miktarlarımızı artırıyor olacağız. Bu konuda kararlıyız, vatandaşımızın da bize destek olduğunu görüyoruz. Her anlamda da bu geri dönüşümü uygulamaya devam edeceğiz."

- "Hiçbir çöp gelmiyor, gelmesine de müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz"

"Türkiye AB'nin çöplüğü oluyor" iddialarına ilişkin soruya ise Bakan Kurum, "Ülkemize geçtiğimiz yıl 14,7 milyon ton atık gelmiştir. Atıklar çevre mevzuatı çerçevesinde ülkemize gelir. Bunun 12 milyon 700 bin tonu metal, 685 bin tonu plastik, 1 milyon 200 bin tonu kağıt, 54 bin 500 tonu da camdır. Bu atıklar çevre kanunu çerçevesinde geliyor. Çevreye, doğaya zarar verecek hiçbir atık kanun çerçevesinde gelemez. Atık ithal edecek işletmeler çevre kanunu çerçevesinde bakanlığımızdan işletme belgesi almak zorunda. Bu işletme belgesine uymayan işletmeler atık getiremez. Bu işletmeler bu ürünleri geri dönüşümde kullanmak zorundalar. Ham madde olarak kullanmak zorundalar. Yani çöpe atılmak için demir gelmiyor." yanıtını verdi.

Bakan Kurum, demirlerin, kağıtların ham madde olarak kullanıldığını belirterek şunları kaydetti:

"Karışık plastik gelmiyor, gelemez. Görüntü diye yıllar önceki görüntüyü çevirip çevirip servis ediyorlar. Yerine gidip baktığımızda öyle bir görüntüyle karşılaşmıyoruz, karşılaşırsak da gereken cezayı keseriz, işletmeyi de kapatırız. Çevrenin kirletilmesine müsaade etmeyiz, etmiyoruz. Bu çerçevede gelen atıkların tamamı ham madde olarak üretime gitmektedir. Biz niye döngüsel ekonomi, anlayışı diyoruz. Şu an üretime kota koyduk. Sadece üretimin yüzde 50'sini getirebiliyorsunuz. Yüzde 50'sini yurt içinden karşılamak zorundasınız. Yurt içinde toplanan çöp diye tabir ettiği, onların geri dönüşüm oranlarını artırarak o malzemeyi değerli hale getirdik. Dün ülkedeki toplanan kağıt, plastik, metal para etmiyordu, şu an para ediyor. O kotayla birlikte üretimi de dengeleyecek kotayı her geçen gün artırıyoruz. Üretimdeki bu projedeki, döngüsel ekonomideki sıfır atık dönüşüm oranlarımızın artmasıyla birlikte kotayı düşüreceğiz. Yüzde yüzünü yerli ham maddeden elde edeceğimiz üretime geçeceğiz. Bu bir zaman istiyor, orada binlerce kardeşimiz istihdam ediliyor, çalışıyor, üretiyor. Bugün AB, üretimde geri dönüşümü zorunlu hale getirmiş. Ülkemiz bu anlamda da gerçekten öncü, üreten bir ülke. Dolayısıyla hiçbir çöp gelmiyor, gelmesine de müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz."

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, kira artışları konusunda "Borçlar Kanunu çerçevesinde yapılan sözleşmede kira artış oranı maksimum açıklanan TÜFE oranına göre yapılmak zorundadır" dedi.

Bakan Kurum, Başkent Millet Bahçesi'nde, gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya geldiği toplantının açılış konuşmasının ardından kapalı bölümde gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Pandemiden sonra artarak devam eden kira ve ev satışlarında yaşanan fiyat artışlarına ilişkin sorulan bir soruya cevap veren Kurum, "Devlet olarak TOKİ'nin payını artırmamız gerektiğini düşündük, Sayın Cumhurbaşkanı'mız bu yönde talimat verdiler, yıllık ortalama yüzde 7-8-9 olan TOKİ payını yüzde 14'e çıkardık. İlk defa bir yılda 100 bin konut projesini TOKİ yapmıştır, normalde 40-50 bin yapardı. 100 bin konut projesi yaparak TOKİ'deki konut payını yüzde 14'e çıkarmış olduk." ifadelerini kullandı.

Vatandaşların artışlardan etkilenmemesi ve alt gelir grubu vatandaşların ev sahibi olabilmeleri için böyle bir çalışma yaptıklarını vurgulayan Kurum, "Bugün geldiğimiz rakam 1 milyon 137 bin. Dünyanın hiçbir yerinde, 20 yılda hiçbir ülke, bir devlet 1 milyon 137 bin konut yapıp vatandaşına teslim etmemiştir, bu konutları yapıp 15-20 yıl vadeyle TÜFE'ye endeksli ki TÜFE'yi yüzde 10'u aşmayacak şekilde, satışını gerçekleştirmemiştir. Bu projeyi de biz aynı şekilde bu yıl yapacağız. Bu sene Sayın Cumhurbaşkanı'mız ağustosta bu projeyi milletimizle paylaşacak, 81 ilde vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu alanlarda konut fiyatı artışının daha fazla görüldüğü illerimizde gerçekleştireceğiz, vatandaşlarımız yine aidat öder gibi çok düşük taksitlerle ev sahibi olabilecek." diye konuştu.

- "Konut maliyetlerinde yüzde 60'a varan desteği sağlamış olacağız"

Bakan Kurum, konut fiyatlarının düşürülmesine ilişkin çalışmalar hakkında yöneltilen bir soruya yanıt verirken "Hazine mülkiyetindeki arazileri, örneğin Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de, konut fiyatının artışının çok fazla olduğu alanlarda şehrin çeperlerindeki hazine arazilerini, arkadaşlarımız 2 aydır çalışıyorlar, planlama sürecini yaparak şehrin çeperindeki, hazine mülkiyetindeki arazileri altyapısıyla birlikte hazırlayıp planlayacağız ve evi olmayan vatandaşlarımızın ev sahibi olabilmelerini temin edeceğiz. Pandemi süreci ile birlikte biliyorsunuz herkes şehrin çeperinde tek katlı veya daha az katlı ev yapayım, yeşil alan içerisinde yaşayayım taleplerini hep birlikte görüyoruz." ifadelerini kullandı.

Vatandaşların taleplerini karşılamak ve konut fiyatlarını arsa bedeliyle birlikte düşürebilmek için yapılan çalışmalara ilişkin bilgi veren Kurum, şunları söyledi:

"Bugün (arsa maliyeti) büyük şehirlerde baktığınızda konut fiyatının neredeyse yüzde 30 ila 40'ıyla başlayıp mevkisine ve konumuna göre yüzde 50-60'lara çıkar. Yani konut fiyatı bugün 10 birim ise bunun 4 birimi, 5 birimi, 6 birimi konumuna ve yerine göre arsa maliyetidir. Dolayısıyla biz hazineye ait arsalarda vatandaşlarımızın yine aynı sosyal konut uygulamasında olduğu gibi uzun vadede temin edebilecekleri bir projeyi hayata geçireceğiz. Bu alanları vatandaşlarımıza, planlarını yaparak, alt yapılarını hazırlayarak uygun bedellerde, evi olmayan vatandaşlarımızın almasını temin etmiş olacağız ki bu sayede de aslında konut maliyetlerinde yüzde 50'ye 60'a varan bir desteği aslında sağlamış olacağız ve hem de şehirlerimizi yatay şehirleşme ile yeşil alanla, çevreyle, doğayla iç içe bir şehirleşmeyi de bu manada ortaya koymuş olacağız."

- "Piyasada kira artışlarını TÜFE'ye endeksli yapmak zorundayız"

Bakan Kurum, özellikle büyükşehirlerde artan kiralarla ilgili yöneltilen bir soruyu, "Normalde piyasada kira artışlarını TÜFE'ye endeksli yapmak zorundayız yani bir yıllık TÜFE neyse bu açıklanıyor. Devlet İstatistik Enstitüsü bunu açıklıyor ve kira artışlarında konut sahibi ile kiracı arasındaki Borçlar Kanunu bu sözleşmeyi tarif ediyor. Borçlar Kanunu çerçevesinde yapılan sözleşmede kira artış oranı maksimum açıklanan TÜFE oranına göre yapılmak zorundadır." şeklinde yanıtladı.

Bakan Kurum, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ancak piyasada gördüğümüz, izlediğimiz, tüm vatandaşlarımızı da tenzih ederek söylemek istiyorum, birçok ev sahibimiz bu maksimum oranda da yapmıyor. Bunun altında kira artışı yapan vatandaşlarımız da var ama maalesef bu konut piyasasındaki darlıktan veya tüm dünyadaki yaşanan enflasyon krizinden, tedarik zincirindeki problemden hareket edip fırsatçılık yapan ve açıklanan fiyatların üstünde zam yapan kişiler var. Bunların yapmış olduğu zamlar mevcut kanuna, Borçlar Kanunu'na aykırıdır. Borçlar Kanunu çerçevesinde yapılacak kiracı-ev sahibi sözleşmesine aykırıdır, bu konuda yapılan artış varsa vatandaşlarımız mahkemelere başvurabilirler ve mahkemelerimiz de bu kanun çerçevesinde karar almak zorundadır. Bunun dışında bir karar alamaz çünkü bu ülkede kanun var, yönetmelik var, kanuna ve yönetmeliğe uymak zorundayız. Bu, tüm vatandaşlarımızın sorumluluğudur. Bunun dışındaki artışları vatandaşlarımız bize duyurabilirler, bildirebilirler. Biz de gerekli incelemeleri yapmak zorundayız, gerek Ticaret Bakanlığımız gerek Hazine Maliye Bakanlığımız gerek bizim bakanlığımız."

Ankara'daki Ankapark ile ilgili bir soruyu cevaplayan Bakan Kurum, reklam ve algı siyasetinin devam ettiğini belirterek, "Hizmet nerede derseniz, hizmet yok. Proje nerede derseniz proje yok. Bu projelerin ve hizmetlerin de yapılmadığını milletimiz görüyor artık. Yani bunu tüm iller de yakinen izliyor. Vatandaşımız da bu konuda bence tecrübeli, kimin ne yapacağını, hedeflerinin, amaçlarının ne olduğunu net bir şekilde görüyor. Ankara'da da aslında durum çok farklı değil. Seçim esnasında Ankara'yı yeşillendireceğiz, trafik sorununu halledeceğiz, Ankara'daki kentsel dönüşüm sorunlarını halledeceğiz, problemleri halledeceğiz, vatandaşımızın neye ihtiyacı varsa gidereceğiz, '-ceğiz -ceğizler' maalesef hala '-ecekli, -acaklı' şekliyle duruyor." değerlendirmesinde bulundu.

Kurum, şöyle devam etti:

"Bir kavşak projesinin 6 aydır, TRT-Oran kavşağının 6-7 aydır orada beklediğini, niye beklediğini açıkçası ne biz biliyoruz, ne vatandaşımız biliyor. Yani bir kavşağı bile yapmaktan maalesef aciz. İşte Ankapark gibi öyle veya böyle yapılmış hayata geçirilmiş yani bir değerdir, doğrudur yanlıştır, büyüktür küçüktür, tartışırız ama yapılmış. Yapılmış bir değeri, Ankara’ya vizyon katacak, katma değer sağlayacak, çocuklarımızın eğleneceği, burada vakit geçireceği bir alanı niye atıl hale getirirsiniz, niye bırakırsınız, niye çürümeye terk edersiniz? Hani siz kaçak yapılara izin vermeyecektiniz, yıkacaktınız? Hani yüksek yapılarla ilgili gerekeni yapacaktınız? Hani işte Ankapark'ta efendim peşkeş çekilmişti, bu konuda hesap soracaktınız? Sorun. Ne bekliyorsunuz? Yani niye burayı atıl halde bırakıyorsunuz? Açın vatandaşa. Doğru, yanlış. Beklemenin kime ne faydası var?"

Algı üzerinden yapılan siyasetle bir yere kadar gidilebileceğini ifade eden Kurum, "Hiçbir söylemde bulunmayarak güzeli, iyiyi oynayarak bir yere kadar gidersiniz. Ama vatandaş size 'Efendim, Demirtaş çıkacak mı?' diye sorduğunda 'Evet, çıkacak, bekliyoruz.' diye söylediğiniz zaman da tüm maskeniz düşer. Bir perde arkasında hareket etmeye gerek yok, gerçekler üzerinden hareket edeceğiz, neyse gerçekleri ortaya koyacağız. Yanlışsa, yanlış. Yanlışsa gideceksin, yıkacaksın. Doğruysa sahip çıkacaksın. Kullanılır hale getireceksin, atıl bırakmayacaksın. Bunlar bir değerdir ve bugün bize diyorsunuz ki siz, 'Efendim Atatürk Havalimanı'nda, orada devletin varlığı var. Efendim devletin masrafı var. Oradaki her bir değere, her bir kuruşa sahip çık.' Biz sahip çıkıyoruz, diyoruz ki 'Bak, bunları koruyacağız, bunları yaşatacağız. Ne varsa oradaki bütün değerleri koruyacağız.' Orada bir proje yapılmış, tut bir tarafından. Yanlış doğru, büyük küçük, böyle atıl bırakarak ne olacak? Asıl kamu malına zarar vermek ve milletin malına zarar vermek böyle beklemektir. Böyle bir anlayış olabilir mi? Yani 'Ben yaptırmam, ettirmem, ben yapacağım, edeceğim.' Yap o zaman." şeklinde konuştu.

- "Ben 1,5 yılda yaptım, 2 yılda yaptım, sen ne yaptın?"

İzmir'de de aynı durumun geçerli olduğunu, gecekonduda yaşayan vatandaşlar bulunduğunu ve bunların çaresizce beklediklerini anlatan Kurum, "Biz gittik, depremde İzmir tarihin en büyük dönüşümünü 5 bin konutla gerçekleştirdik." dedi.

Kurum, sözlerini şöyle tamamladı:

"Artık emin olun her söylediklerimizden 'ne çıkarabiliriz' çabası içindeler. Böyle bir muhalefet anlayışı olmaz. Biz gittik, depremde kimseyi ötekileştirmedik, kimseyi ayırt etmedik, kimseyi birbirinden ayırmadık. Gittik, Bayraklı'da Cumhuriyet Halk Partisi'nin yıllarca yönettiği İzmir Büyükşehir Belediyesinde, Bayraklı Belediyesinde vatandaşa millete hizmet adına yapılması gereken her şeyi Sayın Cumhurbaşkanı'mızın talimatı çerçevesinde ortaya koyduk. Ve bu yıl diyoruz ki tüm depremzede kardeşlerimiz evlerine girecek. Bir yıl içerisinde konutlarımızı teslim etmeye başladık. Bu yıl da hepsi içeriye girecek diyoruz. Bugün yine bir gazetede aynı muhalefet, efendim konteynırda yaşıyor... Arkadaş, ben bu yıl girecek diyorum sana. Peki ben 1,5 yılda yaptım, 2 yılda yaptım. Sen ne yaptın? Sen 2 yıl içerisinde İzmir'de kentsel dönüşüm adına depremzede adına bir çivi çaktın mı? Ankara'da, İstanbul'da, kentsel dönüşüm adına, yeşil alanda bir tane ağaç diktin mi? Bir tane kentsel dönüşüm projesi başlattın mı? Neyi bitirdin de teslim ettin? Yok. İşte maalesef bu döngü problemini her alanda yaşıyoruz. Yaşamaya da devam edeceğiz. Biz onları dinleyerek bir şey elde edemeyiz, vatandaşımız elde edemez. Biz hizmeti yapacağız, vatandaşımızın sesini dinleyeceğiz."

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.