BENİM BENİN’İM

BENİM BENİN’İM
PUSULA Gazetemizi takip edenler hatırlayacaktır. Geçtiğimiz eylül ayında Sille Sanat Sarayı olarak Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile beraber düzenlediğimiz “Dünya İnançları” konulu uluslararası yarışmanın jürisinde Benin Prensesi Ester BİGO’yu ağırl

PUSULA Gazetemizi takip edenler hatırlayacaktır. Geçtiğimiz eylül ayında Sille Sanat Sarayı olarak Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile beraber düzenlediğimiz “Dünya İnançları” konulu uluslararası yarışmanın jürisinde Benin Prensesi Ester BİGO’yu ağırlamıştık. Konya’dayken ülkesi ve ülkesindeki fotoğraf çalışmaları hakkında sohbet etme fırsatı bulmuştuk. Kendisi, beş yıldır düzenlediği sanat festivalinden bahsetmişti. Kasım ayı içinde yaptığımız görüşmelerde anlattığı RephArt sanat festivaline bizi de davet etti. Beş ülkeden gelen katılımcılara fotoğraf eğitimi vermemizi ve bir de Sille Sanat Sarayı kadın üyelerinin fotoğraflarından oluşan bir sergi açmamızı istediğini söylemişti.

Bu davet karşısında heyecanlanmamak mümkün değildi. Ester BİGO ile tanışmadan önce benim için sadece ismini bildiğim bir ülke olan Benin şimdi ilk Afrika seyahatim oluyordu. Doksanlı yıllarda cumhuriyetin ilan edildiği ülkede hala sembolik krallık bulunuyor olması beni iyice meraklandırıyordu. Ülkedeki sosyal yaşamın, yeme içme kültürünün ve insan ilişkilerinin bambaşka olduğunu tahmin ettiğimden bana göre modern bir Avrupa ülkesinden çok daha cazipti. Ayrıca bu ülkeye sıradan bir turist gibi gitmeyecek olmak da gurur kaynağım oldu. Uluslararası bir festivalde fotoğraf seminerinde konuşmacı olmak önemli bir fırsattı benim için. Bir kere daha emin oldum ki mesleğimden bile öne geçen hobim fotoğraf hayatımda iyi ki var.

cotonue-sanat-muduru-nesta-clétus-guezo.jpg

Seyahat etmeye alışkın olanlar için dünya çok küçük ama bazen uçuşlar arasındaki uzun süreli aktarmalar yüzünden mesafeler uzuyor. Neyse ki Türk Hava Yolları ile İstanbul’dan başkent Cotonou’ya sadece pazartesi günleri olsa da doğrudan ulaşabiliyorsunuz. Bu nedenle 22-26 Ocak günlerindeki festival için bizim yolculuğumuz da 19 Ocak Pazartesi günü başladı. Uçaktan iner inmez önce aşı kontrolünden geçtik. Çünkü ülkeye giriş için sarıhumma aşısı yaptırmış olmak şart. Ardından sıra valiz kontrolüne geldi. Tüm valizler tek tek arandıktan sonra nihayet havaalanından çıkabildik. Prenses Ester BİGO, Prens Hippolyte BİGO ve rengarenk bir dünya dışarıda bizi bekliyordu. Türkiye’de artık günlük hayattan neredeyse silinmiş olan renkli ve detaylı yerel elbiseler Benin’de hala yaşıyordu.

Benin’de geçirdiğimiz bir hafta boyunca şaşkınlığımız hiç geçmedi. Çünkü bu kalabalık ülkede hiçbir kişinin kıyafeti ve saç modeli birbirinin aynısı değil. Hemen hemen her köşe başında bir kuaför bulunuyor. Yaşlı, çocuk ya da genç ayrımı olmadan tüm kadınlar saçlarına rasta yaptırıyor, tırnaklarına canlı renklerde ojeler sürdürüyor. Tüm erkekler ve kadınlar renk, desen ayrımı yapmadan göz alıcı kıyafetler giyiyorlar. Kahverengi ve siyah rengi kullanan neredeyse yok. Pembeler, fosforlu yeşiller, boncuk maviler her yerde! Desenlere gelince, horoz ve civcivden tutun da USB belleklere, Fransız bayrağına kadar pek çok görsel kumaşlarda yer alıyor. Bu cıvıl cıvıl ülkede en sade giyinenler öğrencilerdi. Okullar çoğunlukla desensiz bej rengi gömlek, etek ya da pantolonları forma olarak seçmişler. Çocukların kendilerini bu tek düzelik içinde rahat hissetmediklerinden eminim.

Hala kuzey yarım küredeydik ama ekvatora çok yakındık. Haliyle nemli ve sıcak bir hava vardı. Tüm hafta boyunca sıcaklık 30 derecenin altına düşmedi. Henüz iki hafta önce kar dolayısıyla zor günler geçirdikten sonra tropik iklim bana çok iyi geldi. Arkadaşlarımızın söylediğine göre iki hafta önce orada da hava oldukça serinmiş, 24 derece! Üşüdüklerini söylerken gayet ciddilerdi… Ülkede çok katlı bina sayısı az, genellikle tek katlı evler var. Bazı bölgelerde evlerin dışarı bakan tarafları dükkân olarak kullanılıyor. Berberler, nalburlar, küçük bakkallar göze çarpıyor hemen, en çok da lastik satıcıları ve lastik tamircileri. Bu lastikler motosikletler için. Benin’de motosiklet kullanımı çok yaygın. O kadar yaygın ki otomobil taksi yerine motosiklet taksi var. Binlercesi geçiyor durmaksızın. Bu araçların taksi olduklarını şoförlerin giysilerinden anlıyoruz. Hepsi aynı gömleği giyiyor, sırtlarında da plakaları yazıyor. Trafik böyle hareketli olunca yakıt ihtiyacı da çok oluyor haliyle. Benzin istasyonu sayısı çok az. Peki bu insanlar nereden yakıt alıyor? Tabii ki seyyar istasyonlardan! Neredeyse 500 metrede bir tezgâhlar var. Su şişelerine, içki şişelerine doldurulmuş benzini alıp hemen deponuza boşaltıyorsunuz. Bu kadar pratik işte! Pratik olan başka şeyler de var. Manikür ya da pedikür mü yaptırmak istiyorsunuz? Bunun için bir salon aramanıza gerek yok. Bu işin de seyyarları var. Tırnak makası ve törpü ile sokaklarda dolaşarak çalışan insanlar var. Böyle bir ihtiyacınız olduğunda, elemanı çağırıp bir ağaç gölgesinde el ve ayak bakımınızı yaptırabilirsiniz. İşte bu kadar kolay!

cotonue-fotograf-meslek-yuksek-okulu-muduru-djouberou-yekini.jpg

Kedi sever birisi olarak gözlerim hep kedileri aradı sokaklarda ama sekiz gün boyunca hiç rastlamadım. Sadece birkaç kere köpek gördüm. Kırsal bölgelerde daha çok domuz yavruları ve tavuklar dolaşıyor bahçelerde. Hazır tavuk demişken gelelim yemek kültürüne. Bizdekilerden daha ufak, tüyleri koyu renkli tavuklar görüyorsunuz her yerde. Dolayısıyla da tavuk çok tüketiliyor.  En bilinen yemekleri kuskus adını verdikleri ince bulgurdan yapılmış pilav. Tavuk çok olunca yumurta da bol haliyle. Pilavın içine haşlanmış yumurtaları bütün olarak koyarak servis ediyorlar. Yanında domates sosu da mutlaka oluyor.  Bir de patates, havuç ve lahanadan oluşan ismini bilmediğim bir sebze yemeği yaygın. Ağaç kökü, mantar ve değişik otlarla yaptıkları yemekler de var. Sebze yemekleri ve kuskus damak tadımıza kısmen uygun. Ülkede Müslümanlar da bulunmasına rağmen daha çok Hristiyanlık ve yerel dinler ağırlıkta.  Dolayısıyla domuz eti de çok tüketiliyor. Pazarlarda, sokaklarda ızgaraların üzerinde her türlü et pişiriliyor. Köylerde ise evlerde yoğurulup, nohut büyüklüğünde ufalanan hamurlar yağda kızartılarak yeniyor. Benin’de beni en mutlu eden yiyecekler meyveler oldu. Bol bol muz, ananas ve papaya yedim. Muzun ve ananasın kokusu burnumda, tadı damağımda hala. Her ürün ana vatanında daha lezzetli işte ve ucuz ayrıca. Merak edip sordum, ananasın fiyatı sadece bir lira. Muzun kilosu ise iki lira.

İlk iki günümüzü Cotonou’da geçirdik. Ardından festivalin asıl merkezi olan Abomey’e geçtik ve etkinliklerimize orada devam ettik. Benin, Senegal, Burkina Faso, Fildişi Sahili ve Togo’dan gelen katılımcılarla programımızı tamamladık. Abomey Tarih Müzesi’nde Sille Sanat Sarayı üyelerinin sergisi için toplandık. Benin Kralının ve bürokratların katıldığı görkemli bir açılış oldu. Ardından festivalin kapanış törenine geçtik. Bizi yerel dansları ve müzikleri sunmak üzere bir ekip bekliyordu. Grubun hareketli ve neşeli dansı görülmeye değerdi. Hediyelerin ve sertifikaların takdim edilmesinin ardından tören tamamlandı. Benin’e geleli beş gün olmuştu ama seminerler, toplantılar, dersler derken biz henüz fotoğraf çekmeye fırsat bulamamıştık. Arabayla gelip geçerken görüntüleri hafızamıza kaydediyor ama bir türlü fotoğraf makinelerimize kaydetmeye fırsat bulamıyorduk. Neyse ki son iki gün bize kalmıştı. Ester Bigo ve Hippolyte BİGO eşliğinde bir günümüzü yerel bir törene, bir günümüzü de köylere ayırdık.

Kral için düzenlenen tören görülmeye değerdi. Biz önce sarayda misafir edildik. İçeri girerken adet gereği ayakkabılarımızı çıkardık. Sarayın dışı Afrika figürleri ile süslüyken içeri de modern bir hava vardı.  Kralla tanıştıktan sonra fotoğraf çekmek üzere tören alanına gittik. Tüm halk aynı kumaştan yapılmış kıyafetler giymiş kralın gelmesini bekliyordu. Makyajlardan ve takılardan özel bir gün olduğu anlaşılıyordu. Ortama hareket ve heyecan hakimdi. Kralın ve ailesinin gelmesiyle kalabalık iyice hareketlendi. İnsanlar tek tek kralın ayağına kapanarak bağlılıklarını bildirdiler. Hep bir ağızdan şiirler okundu şarkılar söylendi. Ben bu arada bir yandan fotoğraf çekmeye çalışırken bir yandan da video ile bu anları kaydetmeye çalışıyordum. Hemen hemen herkes fotoğraf çekimlerimizde bize yardımcı oldu, istediğimiz pozları vermeye çalıştı.

Ertesi gün ise Abomey yakınlarındaki iki köye gittik. Fotoğraf çekmeden önce köylerin şeflerinden izin aldık. Şanslı günümüzdeydik çünkü ilk köyde de bir etkinlik vardı. Halk toplanmış müzik eşliğinde dans ediyordu. En yaşlısından en gencine kadar herkes oradaydı ve hepsi dansıyla, enstrümanıyla ya da şarkılarıyla bu seremoniye eşlik ediyordu. Bu canlı ortamı görünce dayanamadım ve ben de karıştım gruba. Hiç itiraz etmeden beni de aralarına alıp, figürleri öğretmeye başladılar. İlk sefer için başarılı olduğum söylendi ama daha iyi öğrenebilmek için benim birkaç kere daha Benin’e gitmem lazım!  Bu tören bitince insanlar yavaş yavaş evlerine dağıldılar. Biz de onlarla beraber evlerine giderek çekimlere başladık. Her yüz, her göz başka bir duygu hissettirdi bana. Bakışlar hem masum hem şaşkındı.

Çevreye sadece doğa hakim. Topraktan yapılan evler genellikle tek odalı. Hava şartları müsait olunca da halkın hayatı çoğunlukla dışarıda geçiyor. Yemekler kapı önündeki ocaklarda pişiyor. Çamaşırlar orada yıkanıyor, çocuklar orada oynuyor. Herkes bir işle meşgul ayrıca. Kimi kuyudan su çekiyor, kimisi yapraklardan sepetler örüyor. Her biri ayrı bir kare bizim için. Toprağın kızılı, tenin karası, gözün beyazı, ağacın yeşili harmanlandı fotoğraflarımızda.

Fotoğrafla, toplantılarla, edindiğimiz güzel dostluklarla dolu dolu geçen seyahatimiz bitivermişti. Bir hafta boyunca bizi ağırlayan BİGO ailesi ve diğer arkadaşlarımızla vedalaşmak hepimize zor gelse de önümüzdeki yıl tekrar görüşmek üzere ayrıldık. Hayat kaygıları bizden çok farklı, cana yakın, sürekli gülümseyen, neşeli insanların ülkesi Benin, hem hatıralarıma hem de fotoğraf arşivime çok değerli anlar bıraktı.

Şadiye Yılmaz

FOTOĞRAFLAR : Reha Bilir, Şadiye Yılmaz, Şiir Dürüst.

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.