Eflatun mescidi Alâeddin Tepesi'nde yıkık bir tarihi eser olarak kaldı

Alâeddin Tepesi’nin üzerinde bulunan, Alâeddin Camii’nin güneydoğusunda yer alan Eflatun Mescidi’nden günümüze hiçbir kalıntı bırakmamış.
Mescide çevrilen kilisenin ilk yapısı hakkında fazla bir malumat bulunmamakta. İnşanın, VI. yüzyılda yapıldığı ve Orta Bizans zamanında, Konya’nın Selçukluların eline gelmeden az önce, yenilendiği veya on altıgen kasnaklı kubbesinin sonradan yapıldığı ön görülmekte. Kilise, Bizans zamanında Amphilokios isimli bir din adamı için yapılmıştı. Bu kişinin mezarının da yapının içinde olduğu bazı kaynaklarda değinilmişti. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü verilerindeki belgelerden yapının, 1476 tarihinde mescit olarak kullanıldığı bilgisine varılmakta. Burdurlu Ahmet Tevfik Paşa’nın Konya valiliği vaktinde, 1289/1872 senesinde, mescidin kubbesinin üzerine, dışarıdan merdivenle ulaşılan dört köşeli ahşap bir kule yaptırılarak üzerine de çalar saatler koyulmuş. Bu vakitten sonra yapı, saathane olarak anılmıştı. Bu ekleme esnasında, apsisin üzerine de Sultan Abdülaziz’in tuğrası ile bir kitabe yerleştirilmişti. Osmanlı’nın son vakitlerinde gaz, Millî Mücadele zamanında de silah deposu amacıyla kullanılarak mescit, 1921 senesinde yıktırılarak ortadan kaldırılmıştı. Saat kulesi hâline getirildikten sonra apsis yarım yuvarlağına eklenen ve günümüze ulaşamayan kitabesi şöyledir (Kıtanın son mısraında tarih düşürülmüştü):
Şehinşâh-ı Cihân Abdü’l-azîz Hân ahd-i adlinde
Döner hep mihver-i bâlâda çarh-ı a’zam-ı devlet
Dönüp tam saate gitmektedir doğru mesâlih hep
Ayâr-ı adl ü temkîni vereli mülke temşiyyet
Bu bâlâ kulede ser çekti işte evc-i âlâya
Bulunca sâye-i lutfunda tâc cevher-i ziynet
Ede müzdâd ömrün her dakika ol şehin Mevlâ
Tanin-endâz-ı dehr oldukça bang-ı saat-i kudret
Bu bünyâd-ı behinin tecdidine (Hâlet) dedim târîh
Rasadgâh-ı Felâtun’ken yapıldı kule-i saat
Dıştan 13,20x15,40 m ölçülerindeki yapı, dikdörtgen şeklindedir. Doğu tarftan yarım yuvarlak apsis taşıntı yapmakta. Apsis yarım yuvarlağındaki pencerenin üzerinde Sultan Abdulaziz’in tuğrası ile kitabesi yer almakta. Apsisin tam önünde, ikisi apsis duvarına ikisi de serbest dört payenin meydana getirdiği karenin üstünde kubbe X-XI yüzyılda inşa edildi. Apsis önünde yükselen kubbenin etrafı düz dam gibidir. Kubbenin köşelerinde yuvarlak kemerli nişler ve pencereler yapılmıştı. Çok sade tutulan dış taraflardan güney cephe diğerlerine göre daha ilgi çekici bir haldedir. Bu nedenle cephenin hafifçe çıkıntı yapan doğu bölümündeki iç içe çifte kademeli tuğla bir kemerin içinde ikiz pencere açılmış; batı kısmında da büyük sivri kemerin içinde kapı bulunmakta. Bu kapı yapısı Türk dönemi zamanında inşa edilmişti. Yapı mescide çevrildikten sonra cepheler büyük oranda bakım onarım çalışmaları yapılmış olmalı. Mescidin on altıgen olan kubbe kasnağı tuğla malzemeden. Kubbe kasnağının her yüzünde iki kademeli birer kemer içine alınmış ince uzun bir pencere ile alternatif olarak kornişler koyulmuş. İç yapıya güneydeki kapıdan içeriye girilmekte. Mescide çevrildikten sonra yarım yuvarlak planlı bir mihrap eklenmişti. Mescitten günümüze sadece fotoğrafları ve planı ulaşan yapı üzerine Semavi Eyice’nin ayrıntılı bir çalışması bulunmakta.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.