Hayırsever İş Adamının Son Röportajı Pusula'da

Hayırsever İş Adamının Son Röportajı Pusula'da
Konya Ticaret Odası eski yöneticilerinden, ayakkabıcı, petrolcü, Renault bayii, girişimci bir iş adamı olan rahmetli Mehmet Bayır’la yıllar önce yapmış olduğum bir röportajı ve hatıralarını sizlerle paylaşıyorum.

Konya Ticaret Odası eski yöneticilerinden, ayakkabıcı, petrolcü, Renault bayii, girişimci bir iş adamı olan rahmetli Mehmet Bayır’la yıllar önce yapmış olduğum bir röportajı ve hatıralarını sizlerle paylaşıyorum. (Erol Sunat)

 

AYAKKABICILIĞIN TAPONU, BATIĞI, VERESİYESİ VAR!

1945 yılında Konya’da doğdum. Aslen Konyalıyım. Babamların mahallesi çok eskiden Araplardı. 1944 yılında Hacıhasanbaşı caddesine, Ahmet Dede Mahallesine gitmişiz. Ben burada doğdum.

İlkokulu Nakipoğlu İlkokulunda okudum. İlkokuldan sonra Ticaret Lisesi ortaya gittim. Bir evin bir oğluydum.

Baba mesleğini görünce okumaya pek yanaşmadım Hatta orta ikiden ayrıldım. 1960’da babamın yanına geldim.

Babam ayakkabıcıydı. 80-85 yıllık bir meslek bu.

Babam, ben ve oğlum. Üç kuşaktır bu işe devam ediyoruz. 4. kuşağın pek niyeti yok.

Babam 16 yaşında işe başlamış yetim büyümüş. Dayısının desteğiyle, çevresinin desteğiyle kunduracılığa başlamış. acı-tatlı günler geçirmiş.

En azından ticareti bize öğretti. Babamın döneminde dürüstlükte ve ciddiyette iki kişi varsa biri babamdı.

Babam 1987’de vefat etti, ondan sonra ben devam ettim. Benim arkamdan da oğlum devam ediyor. Bizde sadece geliyor, gidiyoruz ona yardımcı oluyoruz.

Okumayınca dükkana geldik.

Babama destek oldum, mesleği öğrenmeye gayret sarf ettim.

Biri iki yapmaya çalıştık.

Babam rahmetlinin bize verdiği en büyük nasihat dürüst olun borçtan kaçının derdi.

Borçtan çok korkardı.

Elhamdülillah bize de aşıladı.

Birine borcunuz mu var?

Borcunuzu gece verme imkanınız varsa gidip vereceksiniz.

O para senin üzerinde kul hakkı olur.

İşçinin sırtında teri kurumadan maaşını verin derdi.

Ayın otuz biri, yada birinci günü dedi mi hiç aksatmadan yanımızda çalışanların maaşlarını öderiz.

Babamdan öyle aldık.

Borcunuzla kimseyi üzmeye, kimseyi sıkıntıya sokmaya, hakkınız yok derdi.

Aynen öyle devam ediyoruz.

85 yıldır, üç kuşak ayakkabıcılık devam ediyor. Petrolcülük var.

Ayakkabıcılık telaşeli. model işi. Taponu var, batığı var, veresiyesi var, aldığın var, alamadığın var, yetişebildiğin var, yetişemediğin var.

Gel oğlum bu işi bırakalım dedim, bırakamadık.

Otomobil işimiz var.

Mehmet Çelik’le beraber ortağız.

Petroller kendimizin, bazı ufak tefek işler var devam ediyor.

 

TİCARET ODASINDA SEKİZ SENE ÇALIŞTIM

Ticaret Odasında sekiz sene Meclis üyeliği yaptım. Rahim Özkaymak’la çalıştık. Bahattin Canbilen, rahmetli Remzi Akhan, Niyazi Horasan, Osman Başaran, Mustafa Çevik, rahmetli Fahrettin Demirci ile yönetimde çalıştık.

O günlerde Ticaret Odasında samimi ve düzgün arkadaşlarımız vardı.

Almanlarla işbirliği olarak meslek edindirme kursları organize edildi.

Türk Petrolleri sahibi Aydın Boysan’la Rahim Beyin ortak bir dostlukları vardı.

Okul yaptıracakmış.

Çıraklık Eğitim Merkezi binası yapıldı. Kaynak, Motor, Tesviye ve torna atölyeleri açıldı.

Rahim Bey bizden önce 1982 yılında başlamıştı. Ben 1987 ya da 1988 de KTO’ya girdim.

Sekiz sene beraber çalıştık. Onlar bizden sonra dört yıl daha çalıştılar. Ticaret Odası Vakfı var. Oradaki görevim devam ediyor.

Arzum okumaktı. Kısmet olmadı. İşimizin ağırlığından fırsat olmadı. Babam bana yardımcı geliyor diye sevindi.

Okuyamadık amma 19 Mayıs İlköğretim Okulunu nasipse yaptıracağız.

Vilayette protokol yaptık.

O okul iki sene önce depremden kullanılmaz hale gelmiş.

Bizde okul yaptırmayı arzu etmiştik. Önce İmam Hatip Okulu yapalım diye düşünmüştük. Burası daha acil dediler.

Allah kısmet ederse, inşallah bu sene bitireceğiz.

Torunum Mehmet Agah, İngiltere’de İşletme okur.

Gel seni yetiştirelim iyi bir tüccar yapalım dedim. Bu sene son sınıf. Çocuk bakıyor bakıyor, ben yapmam bu işi diyor.

Türkiye’de üçüncü kuşaktan sonra, şirketler yürümüyor.

Torun diyor ki, madem ki biz bunu yapacaktık, niye beni okutuyorsunuz?

Beni niye yolluyorsunuz diyor.

Haklı çocuk. 5 yıldır orada. Ona da bir noktada hak vermek lazım.

 

MİLLET NE DER, ALLAH NE DER?

Babamın zamanında ayakkabıcılık çok zordu. Alma-satma işinden ziyade yılda iki sefer iş olurdu.

Bahar gelir tabi yollar kapalı.

Köylüler gelmez.

Yollar açıldı mı, köylü gelir alacağını alır, bir ay kadar iş olur.

Ondan sonra güze kadar iş olmaz.

Şehirli alacağını baharın alır, güze kadar bir şey yok.

Güzün harman kalktıktan sonra, köylü heybesini, torbasını alır gelir.

Ne lazım?

Çoluğa-çocuğa mes, lastik, ayakkabı yine köyüne gider.

O adam ununu, bulgurunu, yiyeceğini, giyeceğini aldıktan sonra bir daha alışverişe gelmezdi. Aynen bu sene gibi yollar, beller kapanır, gelmezdi. Böyle sıkıntılıydı işler.

Babam daha eskiden anlatırdı.

Nenem, yani babamın annesi zamanı yokluk var, kalenderlik var.

Ay oğlum demiş, şu keçe artık yama tutmuyor, hiç olmazsa şunu bir yenileyiversek, evimizde yenilenmiş gibi olurdu.

Babam demiş ki, biz borcunan, derdinen dönen bir adamız. Keçe alacak durumumuz yok. Milletin borcunu vermeden keçe alırsak, millet ne der?

Allah ne der?

Nenem öyle mi, oğlum demiş, sesini kesmiş.

Öyle bir anne, öyle bir evlat…

Birde şimdikilerle kıyas edecek olursan ohooo!…

 

MAL MAL YOK, PARA PARA YOK ORTADA!

Adamlara malı satıyorsun, adamlara iyi niyetle veriyorsun, adam götürüyor malı satıyor, gönlüne göre harcıyor, çünkü bizim işlerimiz vadeli.

Günü gelinceye kadar paraya çevirip ya oğlunu everiyor, ya kız gelin ediyor veya arabasını değiştiriyor.

Olmadı yatırım yapıyor.

Günü geldi mi başlıyor omuzum yamuzum demeye.

Ne oldu aslanım, mal, mal yok, para, para yok ortada.

Borç duruyor ne olacak?

Avukata veriyorsun.

Şimdiye kadar Çek kanunları vardı, içeri falan giriyorlardı.

Şimdi onlarda yok.

Bakalım ne olacak?

Nasıl olacak?

İnsanlarda yapı bakımından, karakter bakımından çok değişmeler var. 

Babam rahmetli 31 Aralık oldu mu, ne bir kuruş borç bırakırdı, nede bir kuruş alacağı kalırdı. Bize de derdi ki; oğlum, hiç olmazsa senede bir kere, bari paran mı var, borcun mu var, dükkanda malın mı var bunu bilin derdi.

Hasbelkader parayı getirip hesabı kapatmayan insana, ertesi sene mal vermezdi.

Şimdi, o zamanki gibi değil, bizler çok şeyler yapıyoruz.

Amma velakin yılbaşı geliyor.

Kağıt üstünde oh… oh… iyi.. iyi…  para kazanmış görünüyorsun. Ama elde avuçta, ortada bir şey yok.

Ticari ahlak değişti.

Millette ahlak bozuldu.

İnsaflı, kuldan utanan, Allah’tan korkan, kul hakkını bilen insan sayısı azaldı.

Durum bu.

Onun için bu toplum ne olacak?

Nasıl olacak, nereye gidecek?

Neticenin ne olduğunu bildiğimiz yok artık.

Allah sonunu hayra getirir inşallah!...

(DEVAM EDECEK)

mehmet-bayir-ve-torunu-mehmet-agah-bayir.jpg

img-5568.jpg

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum