İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları: 214 Seyit Ahmet Sezgin

İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları: 214 Seyit Ahmet Sezgin
İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları adlı yazı dizimizin bugünkü bölümünde Konya İmam Hatip Okulunun mezunlarından okulun 214 nolu öğrencisi Seyit Sezgin'inİmam Hatip Okullarına bakışını ve o yıllara ait hatıralarının birinci bölümünü paylaşıyoruz.


“İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları” adlı yazı dizimizin bugünkü bölümünde Konya İmam Hatip Okulunun ilk mezunlarından, okulun 214 nolu öğrencisi, zekası, hala hiç bir şeyi unutmayan hafızası ile dikkat çeken, öğrencilik yılları büyük zorluklarla geçen, Milli Eğitime öğretmen olarak uzun yıllar hizmet eden Seyit Ahmet Sezgin’in İmam Hatip Okullarına bakışını ve o yıllara ait hatıralarının birinci bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.

BEN İHTİYARLADIM, SEN ÇİFTÇİ OL
1937 Akviran ( Akören) doğumluyum. İlkokulu 1948-49 senesinde Akviran da bitirdim. İlkokuldan mezun olduktan sonra 1949-1950 arasında boşta gezdim. 1951 yılında İmam Hatip okulu açılınca okula kaydoldum.
Babam beni okutmak istemiyordu. Ben ihtiyarladım. Sen çiftçi ol diyordu. Ekin tarlasında orakla ekin biçerken bu sözler çok zoruma gitti.
Ben okuyacağım dedim. Babam da, ağabeyin demirci, 3-5 kuruş bize de yardımı oluyor. Sende çiftçilik yap, bana yardım et dedi.
Bu sözler okuma azmimi engellemedi. Babamı yumuşatmaya çalıştım. 1949 yılında Akviran’dan İvriz’e imtihana gidenler oldu. Daha evvelden müracaat etmediğim için benim talebim kabul görmedi.
Baba dedim, Konya’da birçok okul varmış, bunlardan birine göndersene beni.
Babam göndermedi.
İmam Hatip Okulunun açılacağı belli olunca, ben dedim bu okula gideceğim. Bu okul bitirenler İmam olacaklarmış.
Konya’nın K harfinin bir bacağını bilmem. Babam 5-10 lira verdi. Bir tanıdıkla beni Konya’ya gönderdi.
Beni gönderdiği adam Halamın kocası Kazım Arıcıydı. Eniştenin ben emsal bir oğlu vardı, Saffet. İkimiz birden İmam Hatip Okuluna kaydolduk. Saffet’in numarası 213, benim numaram 214 oldu.

img-1191-001.jpg

YEDİ SENEDE BİR DÜZİNE EV DEĞİŞTİRDİK
Konya’ya geldiğimizde Akviran’lı beş arkadaş bir ev tuttuk. Tek göz bir oda. Hem yatakhane, hem yemekhane, hem ders çalıştığımız bir oda.
Eski Fuarın arkasında şimdiki Kültürparkın Ticaret Odası tarafında Akviranlıların bir evi vardı. Ev sahibine Süleyman Hocanın Feride derlerdi. Kocası Akviranlı değildi.
Onun evini tuttuk. Birkaç basamakla bodrum katına inilen bir odaydı. Rutubetli bir yer olunca birkaç ay sonra oradan ayrıldık. Bu evde Mehmet Ertaş, Abdurrahman Altıntaş, Saffet Arıcı, Seyit Mehmet Ersoy ve ben kalıyorduk.
Oradan Hastanenin yanında bir yere taşındık. Orada da Halit Yarımca, Hasan Hüseyin Yılmaz ve ben kalıyorduk.
Daha sonra, Devlet Hastanesinin yanında bulunan çeşmeyi geçince Parsana’ya doğru ilk sokak içerisinde oturduk. Burada Ali Osman Ceylan, Ahmet Dinç, Hüseyin Ali Elçi (Karma ortaokulunda okuyordu) ile birlikte kaldık. 7 yılda 11-12 ev değiştirdik.

OTUZ SEKİZ KİŞİYDİK
İmam Hatip Okuluna ilk başladığınız yer iki merdivenli, az genişçe, eskiden Polis Okulu olarak kullanılan iki katlı bir binaydı.
Bizi çatı arasına koydular. Sınıflar yetişmedi. Kafayı kaldırdığımızda çatının cavdırmalarına değerdi başımız. Bir ampulün ışığında, ilk senemizi tamamladık.
Daha sonra İdmanyurdunun sahasında iki katlı bir yer vardı. Hafız mektebi derlerdi. 2. sınıfı orada okuduk.
38 kişiydik. Çatı katından aşağıya indiğimizde yan yana iki sıra anca sığabilen, sıranın birinin duvara, diğerin pencereye değdiği aradan bir kişinin zor geçebildiği 15-20 metre karelik bir sınıfa geldik. Sıralarda üçerli oturuyorduk.
1-E sınıfında şu arkadaşlarımız vardı;
202 Mehmet Özbek, 203 Mustafa Çelik, 204 Yılmaz Yavru, 205 Akşehirli Orhan, 206 İbrahim Dursun, 207 Nazım Kurban, 208 Ali Osman Ceylan, 209 Mehmet Çalışkan, 210 Hasan Hüseyin Yılmaz, 211 Mehmet Çanak, 212 Abdurrahman Altıntaş, 213 Saffet Arıcı, 214 ben, 215 Konyalı Ömer, 216 Ramazan Kunt, 217 Konyalı Ali, 218 Ömer Lütfü Bilensarı, 219 Mehmet Ergüven, 220 Bilemedim, 221 İsmail Gülkara, 223 Halis Karatoma, 224 Yusuf Tokmak, 225 Seyit Harun Çetinkaya, 226 Halil Tamdeğer, 227 Osman Özşen, 228 Seyit Mehmet Güler, 229 Mehmet Ertaş, 230 Seyit Mehmet Ersoy, 231 Abdurrahman Öğüt, 232 Halit Yarımca, 233 Mustafa Cartlak ( Ünsal), 235 Zühtü Özertaş, ( onun yerine Bayram Büyüktemiz) 236 H. İbrahim Gültekin, 237 Seyit Mehmet Ersöz, 238 Mustafa Güzel, 239 Ömer Yetiş, 240 Mehmet Tekin…

seyt-ahmet-sezgin-001.jpg

ULUBAY’A AYAKLI KÜTÜPHANE DERLERMİŞ
Hocalarımız dediğimizde başta Hacıveyiszade Hocamız gelir. İlk defa Arapça dersimize rahmetli Tahir Büyükkörükçü geldi. İki-üç ay sonra gelmez oldu. Askere gitti şayiası çıktı. Bilmem askere gitti, bilmem askere gitmedi, belki derslere gelmek istemedi bilemiyoruz. Ancak o yıllarda çok gençti.
Tahir Elliiki, Türkçeye giren Vehbi Özüner. Biz Vehbi Hocaya “ Tatar” falan deyiverirdik. Tatar geldi, tatar gitti derlerdi. Raşit Umsan, değişmez kadrolu Fransızcacımız Süleyman Biroğlu.
Farsçaya Arif Etik gelirdi. Hakkı Özçimi Kuranı Kerime gelirdi. Abdullah Ulubay Akaid Hocamızdı. Ona Medresede, ayaklı kütüphane derlermiş. Konya Müftüsü iken, bile mesele sormaya geldiler mi, yerinden hiç kalmadan, katibine falanca kitabın şu sayfasını aç, beye okuyuver dermiş.
Bize geldiğinde gözleri az görüyordu. Hele arkadaki arkadaşları hiç göremezdi. Bize bir şey diyeceğinde yanına çağırır, “ len sen kimsin, gel bakalım buraya” derdi. Amma bilgisi çok iyiydi.
Tarih dersine Müdür Bekir Elam girerdi. Anlatırken dersi yaşardı. Anlattığı hikayeler kitapta yoktu. Anlattığı dersleri tarihi hikayelerle süslerdi. Benim tarih kitabım yoktu. Almamıştım. Amma Bekir Elam’ın anlattıklarını dinlemem bana yetiyordu. Anlattığı hikayeleri kapar, sözlüye kaldırdığında aynen onun anlattığı şeklide anlatırdım.
Otur len derdi, ben seni bilirim, ya dokuz verirdi ya da on…
Hacıveyiszade her sınıfa girişinde bir dua okurdu. O duayı okur, biz tekrarlardık. Duayı Arapça olarak okurdu.
Benim Arapçam pek iyi değildi. Hakkı Özçimi Kuran okuyuşumu beğenmezdi. Bazen dört verir. Bazen de üçe indiriyorum derdi. Diğer derslerimin ortalaması dokuz ve ondan aşağı olmadığı için sene sonunda ÖKK ile yani Öğretmenler Kurulu Kararı ile bir üst sınıfa geçerdim.

OKULUN YARISINDA GELMEDİ
Üçüncü sınıftayken Vereme yakalandım. O zaman Halit Yarımca, Seyit Mehmet Ersöz’le birlikte Silleli Halime diye bir kadın’ın evinde kiracı olarak kalıyoruz. Kış geldi öksürüğüm kesilmedi. Anneannem geldi. Seni iyi bir terleteyim dedi. Bana biberli şerbet içirdi. Terlemesine terledim amma öksürüğüm hiç kesilmedi.
Numune Hastanesinin karşısındaki 7 nolu sağlık ocağı o zamanlar Verem Dispanseriydi. Oradaki Göğüs Doktoru Mustafa Yaylalı, aynı zamanda bizim okul doktoruydu. Ona gittim ciğerlerinde iltihap var dedi. Şu verdiğim ilaçları alacaksın. Azıcıkta kuvvetli yiyeceksin.
Doktor bey dedim. Bizim yediğimiz bulgur pilavı, mercimek yahnisi, tarhana çorbası.
Biz dedim eti, çarşıda kasapta görürüz, talebe evine girmez dedim. Öyle olsun dedi bana bir ay rapor verdi.
Biz üç karne alırdık. Birincisi Ocak’ta, ikincisi Mart’ta, üçüncüsü Haziranda.
İkinci karneyi aldığımızda hasta olmuştum.
Akviran’a geldim, bana yumurta içirdiler, süt içirdiler. Bir ay sonra doktor yeni bir film çekti. Bir şeyin kalmamış dedi. Kurtarmışsın. Okula dönebilirsin.
Olmaz dedim.,.
Neden olmaz dedi, sağlığına kavuştun
Okulların kapanmasına 20 gün var dedim, şimdi okula gideceğim hiç görmediğim konulardan soru soracaklar, sınıfta kalacağım, seni zora sokmazsa bana yirmi gün daha rapor veremez misin?
Veririm dedi. Böylece bütün o süreyi raporlu geçirdim. İlk iki dönem notlarımın ortalaması dokuzun üzerinde olduğu için doğrudan 4. sınıfa geçtim.
Arkadaşlarımın bir kısmı sınıfta kalmışlar, bir kısmı bütünlemeye kalmıştı.
Okulun yarısında gelmedi, sınıfı geçti dediler.

ÜLEN BİZİM OĞLAN!
Okulu bitirdiğimde, Konya’da bir-iki iş aradım. Rahmetli Menderes’e heyetler gitti. Bu çocukları İlahiyata alın diye. Ancak bu talepler kabul görmedi. Biz lise mezunlarını alıyoruz dediler.
Şeker Fabrikasında imtihana girdim. İmtihanı kazanarak, Çumra’da Kantar memuru oldum. Orada elli gün çalıştım.
Ben Çumra’dayken orada öğretmenlik yapan annemin amcasının oğlu, benimde amca dediğim Ali Ertaş, “ Yeğen dedi, Öğretmen Vekillikleri var gider misin?”
Çumra’da dilekçemi verdim.
Çukurçimen Tekke köyüne Vekil Öğretmen olarak gittim.
Orada hanımı bize akraba olan Hasan Yalçın öğretmendi. Beş ay orada onunla yanında Öğretmen Vekili olarak çalıştım.
Hasan Yalçın, “ Ülen bizim oğlan dedi sen seviyon bu işi, beceriyon bu öğretmenliği, senin hevesin var. öğretmen okulu imtihanlarına girsene…”
Kendi 1. sınıfları, 4. ve 5. sınıfları aldı. 2. ve 3. sınıflara da ben öğretmenlik yaptım.
Bir önceki yıl İlkokulu bitirmiş Hasan Can ve Mustafa Can diye iki öğrenci vardı. Ben bu çocukları çalıştırdım. Mustafa Can İvriz’i kazandı.
Hasan Yalçın bana destek olunca, Milli Eğitim Bakanlığına bir dilekçe yazdım. Öğretmen Okulunu dışarıdan bitirmek istiyorum hangi derslerden imtihanlara gireceğimin tarafıma bildirilmesi diye.
Nisan ayında Okullar kapandı. Ben Akviran’a geri döndüm. 27 Mayıs’ta bir mektup geldi Milli Eğitim Bakanlığından.
1 Haziran’da İvriz Öğretmen Okulunda imtihanlara girebilirsiniz , imtihana gireceğiniz dersler aşağıdadır diye.
İmtihana üç gün vardı ve gireceğim 26 tane ders.
Akviran’daki öğretmenler, üç hakkın var dediler, on tanesini bu girdiğinde versen diğerlerini de sonraki haklarında verirsin bu fırsatı kaçırma, gir imtihanlara dediler.
İvriz’e gittim. Elektrik gece 11’e kadar vardı. Son sınıf öğrencileriyle birlikte, elektrik kesilinceye kadar çalıştım.
Müzik imtihanına giremedim.
Girdiğim 25 dersten 23’ünü geçmiştim. Geçemediğim dersler giremediğim Müzikle birlikte, Eğitim Psikolojisi ve Tarım’dı.
Aslında Tarım’ı geçmiştim amma, buradaki öğrenciler altı sene Tarım okuyorlar, öyle dışarıdan gelip de bir seferde bu dersten geçmek olmaz diye Tarım’dan beni geçirmediler.

( Erol Sunat)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.